Prudence translate Turkish
368 parallel translation
Well, you know Prudence.
Prudence'ı bilirsin.
I've changed my mind, Prudence.
Fikrimi değiştirdim Prudence.
Thank you, my dear Prudence, for arranging it.
Çöpçatanlığın için sağ ol sevgili Prudence.
Come, come, Prudence.
Gel Prudence.
You know that Prudence is nothing but an old vulture.
Prudence altı üstü yaşlı bir akbaba.
Suppose you go and have another, Prudence, and then...
İyisi mi git bir tane daha iç Prudence, sonra da...
Prudence, did you invite them to my party tomorrow?
Prudence, onları yarınki partime davet ettin mi?
- Tactful as always, Prudence.
- Her zamanki gibi naziksin Prudence.
It's as old as Prudence.
Prudence kadar eski.
- Madame Prudence.
- Madam Prudence.
Madame Prudence!
Madam Prudence!
- I've changed my mind, Prudence.
- Fikrimi değiştirdim Prudence.
He's going away, Prudence.
O uzaklara gidiyor Prudence.
Wait down in the carriage yourself, Prudence.
Asıl sen arabada bekler misin Prudence?
What shall I do, Prudence?
Ne yapayım Prudence?
Prudence tells me you plan to go to the country this summer.
Prudence bu yaz kırlara gitmeyi düşündüğünü söyledi.
Prudence is a chatterbox.
Prudence dedikoducunun teki.
What did you and Prudence have your heads together about so long?
Prudence'la neler kaynattınız öyle?
- Do you know what I asked Prudence to do?
- Prudence'tan ne istedim biliyor musun?
She dropped in the shop while I was talking to Prudence about your affairs.
Prudence'la senin işlerini konuşurken dükkâna geldi.
I didn't ask you to discuss my affairs with Prudence.
Prudence'la işlerimi konuşmanı istemedim.
Hello, Prudence.
Merhaba Prudence.
I can't watch, Prudence.
Seyredemem.
Why, if you mean to insinuate that I haven't been a good friend to Marguerite Gautier, ask Prudence what I've done for her. That angel has been buying Marguerite's things, all of her jewelry one after another. Just ask her.
Marguerite Gautier'ye iyi arkadaş olmadığımı ima ediyorsan, onun için yaptıklarımı Prudence'a sor.
That Madame Prudence is here on her way home from a party.
Madam Prudence parti dönüşünde uğradı.
- I didn't know, Prudence.
- Bilmiyordum Prudence.
I'm Prudence Honeywood.
Ben Prudence Honeywood.
I don't like Prudence - name or quality.
Prudence hoşuma gitmiyor, ne söylemesi ne duyması.
- You mean Miss Prudence? Mm-hm.
Bayan Prudence'ı mı kastediyorsunuz?
From Miss Prudence.
Bayan Prudence'dan aldım.
Professor Prudence.
Profesör Prudence.
My name is Prudence.
Adım Prudence.
As to your running time, we know you'll exercise prudence.
Yolculuk sürenize gelince ; bu sefer daha temkinli hareket edeceğinizi biliyoruz.
Prudence.
Prudence.
She is not used to compliments and one must praise her charms and her clothes, but with prudence.
İltifatlara fazla alışık değildir cazibesi ve giyimi methedilmelidir, ancak basireti değil.
Miss Marple, prudence demands a retreat,
Mantık geri çekilmeyi gerektirir.
Tradition - and prudence - demands it.
Bu bir gelenek. Aynı zamanda, alınması gereken bir tedbir.
But there are times when prudence...
Ama bazı zamanlar dayanıklılık...
General Jung-Lu counsels prudence and patience.
General Jung-Lu Sağduyu ve sabır öngörüyor.
Prudence and patience for what?
Ne için sabır ve sağduyu?
If you will add prudence and religion to these, you must be happy.
Biraz basiretli ve dindar biri olmaya da gayret edersen mutlu bir hayat sürersin.
And Prudence and Gwendolyn set your heart spinnin'
Prudence ve Gwendolyn aklınızı başından alır
Prudence
Tedbirlilik.
Beyond the bounds of prudence and good taste.
Sağduyu ve sağbeğeni sınırlarını aşıyor bu.
And in common prudence, you ought to marry a woman with money who can clear you of debt and stock up a good farm for you.
Sizin durumunuza olan her erkek gibi, paralı bir kadınla evlenerek borçlarınızdan kurtulacak ve çiftliğinizin değerini arttıracaksınız.
Hence, my prudence.
Dolayısıyla, ihtiyatlı olmanın karşılığını görmüş olacağım.
Hold your tongue, good prudence!
Sen dilini tut, geveze!
I enjoy negotiations, prudence, compromises...
Tartışmaları, sağduyuyu, uzlaşmayı seviyorum.
To quote Cicero, "Rashness is the characteristic of youth... prudence that of mellowed age and discretion the better part of valour."
Çiçero'dan bir alıntı, "Acelecilik gençliğim tipik özelliğidir... öngörülülük olgunluğun tipik özelliğidir ve basiret, kişisel karar verebilme yetisi ise cesaretin bir bölümüdür."
- Too much prudence could be cowardice.
İçinde şeytan olduğunu biliyorum ama nasıl çıkaracağımı bilmiyorum.
"The wiser man is he who exercises judgement and prudence."
"Bilge olan kişi, sağ duyusunu kullanan ve kararını uygulayan kişidir"