English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Publicist

Publicist translate Turkish

422 parallel translation
- Publicist :
- Publicist :
I'm the publicist for the charity softball game this Saturday. I'm looking for Sam.
- Merhaba Lenny. Bu Cumartesi oynanacak yardım amaçlı softbol oyununun halkla ilişkiler yöneticisiyim. Sam'i arıyorum.
Tell that lady reporter to take notes, Johnny,'cause this is gonna be like a highlight reel and she's gonna be begging my publicist for ink.
Muhabir bayana not almasını söyle Johnny çünkü bu bana yayıncısı olmak için yalvaracağı çok ilginç bir olay olacak.
What'd he do, hire a publicist?
Halkla ilişkiler uzmanı mı tuttu?
Roadie, publicist, Jimmy Osmond's bodyguard and personal secretary...
Malzemecilik, tanıtımcılık, Jimmy Osmond'ın korumalığı ve sekreterliği...
They had that... That single, that real shitty single they wanted me to push during my publicist days.
Onlar tanıtımcılık yaptığım zamanlarda, o rezil albümü çıkararak beni zora sokmak istediler.
Sy Spector, publicist.
Sy, halkla ilişkiler.
Your publicist. A guy with a gripe from Alderman Cvack's office.
Yayıncın Alderman Cvack'ın ofisinden sancılı biri.
He's a publicist's dream.
O bir reklamcının rüyası.
He's the best publicist in town.
O şehirdeki en iyi gazeteci olduğunu.
I'm Stan Podolak, Mr. Jordan. I'm the Barons'new publicist.
Ben Stan Podolak, Bay Jordan, "Baron" un yeni basın sözcüsüyüm.
You guys need a publicist? I can make you big.
Basın sözcüsü ister miydiniz, çocuklar?
Erica is the publicist for the band.
O tür şeyler için hiç vaktimiz olmuyor ki.
- Yeah, right, publicist. - Nice to meet you Sooze.
- Erica grubun basın danışmanı.
- You're not his publicist? - Sure I am. It's fun.
MTV'de çıkan ve isimleri hayvan adı olan şoroloları kıskanıyorum.
He's with his publicist.
Birazdan gelir.
- And you didn't even hire a publicist. - Mm.
Hem de bir reklamcı bile tutmadan.
And hey, try and find an Amish publicist.
Amish reklamcı bul bulabilirsen.
I've been pissing off every publicist, burning every freakin bridge in the industry,
Bütün gazetecileri geri püskürtüyordum. Endüstrideki lanet olası tüm köprüleri yakıyordum.
I admit I did have a little help from my publicist.
Reklamcımdan da biraz yardım aldım tabii.
She's a publicist from San Francisco.
San Francisco'lu bir reklamcı.
Your publicist?
Reklamcın olarak mı?
I had to comp the publicist four free meals just to get on that list, and...
O listeye girebilmek için yayıncıya dört bedava yemek vermek zorunda kaldım.
Yeah. You would say that. You're a publicist.
Tabii böyle söylersin, sen reklamcısın.
I'm a publicist, not a magician.
Ben bir reklamcıyım, büyücü değil.
My cousin knows this guy who knows a publicist.
Hepimiz katılacağız, kuzenim çok iyi bir reklamcı tanıyor.
He just had a good publicist, that's all.
O sadece iyi bir reklâmcıdır.
Come on, Mr. Gale. You'll pay because it would be less than the salary of a publicist. Which you'd need for the negative publicity.
Yapmayın Bay Gale, vereceğiniz para, hakkınızda çıkacak negatif haberleri etkisiz kılmak için tutacağınız basın danışmanına ödeyeceğiniz tutardan daha az.
You wouldn't believe what a publicist could do with that.
Bunun nasıl bir reklam olabileceğine inanamazsınız.
This is my chance to design Nathan Barry's house. The publicist?
Nathan Barry'nin evini dizayn etme şansım.
I'm Lucy, Evan's publicist.
Ben Lucy, Evan'ın tanıtımcısı.
Should we call your publicist?
Basın sözcünüzü çağıralım mı?
- The studio's publicist.
- Stüdyonun basın danışmanı.
I can't even enjoy my shower now, Mr. Publicist piece of shit.
Şimdi duşumda bile mutlu olamayacağım, Bay bok kafalı basın danışmanı.
Marilyn's publicist, Pat Newcomb, was also a presence in her life.
Marilyn'in reklamcısı Pat Newcomb da hayatında önemli yer tutuyordu.
I'd imagine a beautiful publicist would make for a better presentation.
Güzel bir tanıtımcı, daha iyi sunum yapar diye düşünürdüm.
- I'm only a publicist, sir.
- Ben sadece halka ilişkilere bakarım.
Theresa Folsom, 24, she's a publicist for a publishing house.
Theresa Folsom, 24 yaşında. Bir yayın evinde reklâmcıymış.
- I'm not your publicist.
- Ben sizin reklamcınız değilim.
For a publicist like Samantha... the road to success was paved with stars.
Samantha gibi bir kadın için başarıya giden yol yıldızlarla süslüydü.
I'm a publicist.
Ben bir tanıtımcıyım.
Auditions? You're not an agent. You're a publicist.
Sen bir menajer değilsin, bir tanıtımcısın.
Not a murderer or a child molester but a publicist who has fantasies about pretty little actresses.
Bir katil ya da bir çocuk tacizcisi değil, ama bir tanıtımcı güzel aktrisler hakkında fantezileri olan.
Adam, if you're watching, don't be a publicist.
Adam, eğer izliyorsan, tanıtımcı olma.
- No, his publicist, Miranda Frost.
- Hayır, Onun reklamcısı, Miranda Frost.
What kind of publicist are you?
- Nasıl bir menajersin ki sen?
Fuck. Cary, how fucking dare you send a fucking publicist?
Lanet, Carry, ne cürretle, bana menajer gönderirsin?
Call his publicist.
Reklamcısını ara.
That's because you're the best publicist in the world.
Çünkü sen dünyadaki en iyi reklamcısın. Kapı
I killed a publicist for this.
Bunu almak için çok uğraştım.
You're a publicist.
Bilirsin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]