English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Publish

Publish translate Turkish

1,447 parallel translation
The New Yorker's gonna publish one of my poems.
"The New Yorker", şiirlerimden birini yayımlayacak.
You all sit in your airconditioned offices and publish the gangsters photographs in your newspapers and project them as heroes.
Ve bizim hakkımızda rahatsız olan kim? Hayvanların gğüvenliği için dernekler var.
Among the shareholders in Manchurian Global, were they to ever publish a list, which they won't, you would find former presidents, deposed kings, trust fund terrorists, fallen Communist dictators, ayatollahs, African warlords and retired prime ministers.
Manchurian Global'ın hissedarlarının bir listesini yayınlayacak olsalar ki, yayınlamazlar, aralarında eski başkanlar, devrik krallar, vakıf fonu teröristleri, devrik komünist diktatörler, ayetullahlar, Afrikalı askeri liderler ve emekli başbakanlar var.
Publish it yourself, Miles.
Kendin yayınla, Miles.
We could publish it, and then everybody would see what an ax-wound she really is.
O zaman herkes onun ne olduğunu anlar.
Who'll publish it?
Kim basacak?
You guys ought to publish your own phone book.
Kendi telefon rehberinizi çıkarsanız iyi olur.
- We can publish.
- Bunu yayınlayabiliriz.
- Yeah, we can publish.
- Evet bunu yayınlayabiliriz.
No, I mean we can really publish.
Hayır, demek istediğim, bunu gerçekten yayınlayabiliriz.
Don't publish that order until I do.
O zamana kadar emri duyurma.
We'll publish the most off-the-wall stories, but we've never published a book without knowing what's inside.
Çok sıra dışı hikayeler de yayınlıyoruz fakat içeriğini bilmediğimiz bir kitabı yayınladığımız da görülmemiştir.
Jisu, if it was any good I'd publish it!
Jisu, İyi bir şey varsa onu yayınladım!
You publish rubbish all the time!
Her zaman saçma sapan şeyler yayınladın!
He didn't publish much after his early success in the'60s.
60larda ki erken başarısından sonra pek fazla birşey yayınlamadı.
When are you going to publish?
Ne zaman yayınlayacaksınız?
They pick up something, and they publish it. And that's what they did with our boy Glenn here.
Bir şey seçip yayımlarlar ve oğlumuz Glenn'de de bunu yapmışlar.
When the multi-nationals publish their annual reports, there's a flurry of activity.
Çok uluslu şirketler yıllık raporlarını açıklamaya yakın, tam bir iş telaşı yaşarlar.
Mine are. I publish them myself.
Kendim yayımlıyorum.
He can tell with a sentence whether he wants to publish a book.
Onun felsefesi bu. O, bir cümleye bakarak yayınlanıp, yayınlanmayacağına karar verebilir.
Well, I understand you can tell whether you want to publish a book or not from reading the first sentence.
Ne istiyorsun? Sizin, kitabın ilk cümlesini okuyarak, yayınlanıp yayınlanmayacağına karar verdiğinizi biliyorum.
Should we publish it?
Yayınlayabilir miyiz?
You know, I could publish what Atlas told me.
Atlas'ın bana söylediklerini yayınlayabilirim.
Dr Kelso said that since psychiatrists are the Wal-Mart greeters of medicine, I need to publish a paper to earn my keep.
Dr. Kelso'ya göre psikiyatristler, tıbbın yer göstericileriymiş, bu yüzden, yerimi hak etmek için bir makale yayınlatmam gerekiyormuş.
"Publish or perish"!
"Yayınla ya da öl"!
Somebody else said it was fine to publish it.
Biri yayınlanmasının sorun olmayacağını söyledi.
So are you gonna publish it?
Yayınlayacak mısınız?
Why don't you publish your poem?
- Neden şiirini halka ulaştırmıyorsun?
Publish it myself?
- Yayın mı yapayım?
We'd publish it as a transcript :
Noktasına virgülüne dokunmadan.
Then believe me, we will be happy to publish it.
İnan bana, bunu yayınlamaktan mutluluk duyacağız.
You're hoping to find something you can publish?
Yayımlayabileceğin bir şeyler bulmayı mı umuyorsun?
If it checks out, it means you publish instantly. You hold press conferences.
Doğru çıkarsa hemen yayımlayın, basın toplantıları düzenleyin demek.
Publish. Go for it.
Yayımla, hiç durma.
- You'll have to publish.
Yayımlamak zorunda kalacaksın.
She just heard Lippincott wants to publish it.
Az önce Lippincott'ın onu basmak istediğini öğrendi.
So I want to set up a reading for you in the fall, in New York... and, well, we'll build some interest, and we'll publish in the fall.
Bu yüzden sonbaharda senin için bir konferans düzenlemek istiyorum New York'ta ve... eee... şey, biraz ilgi uyandırıp, sonbaharda yayımlarız.
We're gonna commit as many issues as it takes to publish.
Basım için ne kadar sorun çıkarsa çıksın hepsini üstleneceğiz.
Are you going to publish them?
Onları yayınlayacak mısın?
Then find a legitimate paper to publish it.
— İyi bir gazetede yayınlanması gereken.
I don't publish stories.
Ben hikâyeler yayınlamıyorum.
I publish coupons for merchants who don't kidnap competition, bomb busses or immolate themselves.
Ben kupon basıyorum.. rakiplerini kaçırmayan, sempatik yerel tacirlerden otobüslere bomba koymayan ya da canlı bomba olmayan.
You won't publish it as is?
- Siz bunu bu şekilde yayınlamayacak mısınız?
I won't publish it at all.
Hiç bir şekilde yayınlamayacağım.
I publish coupons. You should look for a job.
Kupon yayınlamaya devam edeceğim ve siz siz de kendinize yeni bir iş aramalısınız.
When I publish.
Hikâye yayınlandığı zaman çok şey değişecek.
I'll publish myself if I have to copy it at Kinko's and pass it out on the street corner.
Ben kendim yayınlayacağım. Hepsini çoğaltıp sokak köşelerinde dağıtacağım.
PS. Since they don't publish the winning entries,
Kazanan sloganları yayımlamadıkları için seninkinin ne olduğunu öğrenmek isterdim.
It's so difficult for an argentine writer to publish poems.
Arjantinli bir şairin şiirlerini yayınlayabilmesi gerçekten çok zor.
It would be crazy not to publish this immediately.
Bunu hemen yayınlamamak delilik olur.
You can't publish.
- Bunu yapmamalısınız.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]