Pumping translate Turkish
1,255 parallel translation
If you keep pumping coffee money into him, he'll tell you a story about baseball and aliens and bounty hunters.
İçine bozuk para atmaya devam ettikçe sana bir beysbol, uzaylı... -... ve uzaylı kelle avcısı öyküsü anlatır.
You get the heart pumping with the red wine.
İç kırmızı şarabı kalbini pompalasın.
Pumping heart, red wine.
Pompalayan kalp, kırmızı şarap.
Then he realizes that he could fly down, do a little fast pumping and be gone before she knew, since he's Superman.
Sonra kız fark etmeden süzülüp, çabucak pompalayıp gidebileceğini fark eder. Çünkü o Süpermen'dir.
He's pumping out heat.
lsı pompalıyor.
Your carotid artery is pumping like crazy.
Orası fahişe doludur.
That old carotid artery is pumping like gangbusters.
- Tanrım. - Bir sokak serserisi gibi... -... onları mı becerdin?
- Pumping me with garlic and olive oil.
Sanki midem kekik yağı ve sarımsakla dolu.
Hey, I heard you were, uh, pumping gas someplace up North or something, right?
Kuzeyde bir yerlerde benzinlikte çalıştığını duydum.
However, we'll keep pumping air down to you for as long as you can stand the cold.
Bununla birlikte, soğuğa dayanabildiğiniz sürece, size hava pompalamaya devam edeceğiz.
And when I had my heart attack, the blood kept pumping anyway.
.. geçirdiğimde o yine de çarpmaya devam etti.
- I'm pumping your mommy.
Anneni pompalıyorum.
I'm pumping the phlegm out.
Mukosu dışarıya atacam...
Now Michael's got to do it himself. Jordan backing, backing, pumping, falling, firing, scores!
Jordan sırtını dayadı, zıplıyor, düşüyor, atıyor, basket!
Fuel is pumping engines Burning hard, loose and clean
Makineler yakıtı pompalıyor güçlü yanıyor, gevşek ve temiz
Fuel is pumping engines
Makineler yakıtı pompalıyor
But that's our Angel dour, but not afraid to get personally involved in his work and you're pumping me for information, aren't you?
Bizim Angel soğuktur ama işlerindeki karmaşıklıktan kişisel olarak korkmaz ve sen bilgi almak için beni pompalıyorsun, değil mi?
We got a couple of heat generators pumping'away upstairs.
Üst katta, ısı emen bir çiftimiz var.
Where you're going to be pumping gas for the rest of your natural born life.
Çünkü hayatının sonuna kadar orada benzin pompalayacaksın.
She was straddling the patient, pumping on his chest.
Hastanın üzerine binmişti, göğsünü pompalıyordu.
Think about it. Pumping dealers, conspiracy stakeouts...
Düşünsene satıcılar, komplolar, baskınlar.
You got a last name for this gas-pumping wise guy?
Bu pompacı mafya bozuntusunun soyadını biliyor musun?
- You still pumping that echinacea I gave you?
- Hala sana verdiğim Echinacea'yı alıyor musun?
It'll really get your blood pumping.
Gerçek bir heycan.
This weapons chatter gets my blood pumping.
Bu silah muhabbeti kalbimin küt küt atmasına neden oluyor.
The reverend has three times the normal blood volume pumping through his brain.
Bu sayede Peder Orison'un beyninde normal bir insanınkinden... üç kat fazla kan pompalanıyor.
You know, your adrenaline gets to pumping so hard you really don't think about...
Öyle bir adrenalin salgılıyorsun ki şeyi pek düşünmüyorsun...
Well, lifting weights, pumping the iron, you know, the usual way.
Şey aslında çok basit oldu. Hep alışıla geldiği gibi sigara alış verişiyle diyebilirim.
It's pumping.
Pompalıyor.
Outside of Chelmo, thousands of Jews were taken in sealed vans with hoses pumping gas into them.
Chelmno yakınlarında, binlerce Yahudi kapalı minibüslerde gazla zehirlendi.
When I give the signal, start pumping the selenium.
Sinyal verince, selenyumu pompalamaya başlayın.
I came as fast as I could, but at my age... the little soldier needs a lot more thumping... before it starts pumping, if you know what I mean.
Mümkün olduğunca erken gelmeye çalıştım ama benim yaşımdaki bir adam bazı şeyleri yapabilmek için takviyeye ihtiyaç duyuyor.
It's like pure energy is pumping through your veins.
Toplardamarların tarafından pompalan saf enerji gibi.
I mean, granted, it is a little narcissistic, as you say, but I really get a high, you know, from all those "endorphmins" pumping and all.
Yani onaylanmış, bu biraz narkisistik, söylediğin gibi, ama gerçekten uçuyorum. Bilirsin, bütün o endorfin pompalaması falan.
God only knows what that fertilizer plant's been pumping out over the last 12 years.
O gübre fabrikasının 12 yıldır verdiği zararı Tanrı bilir.
I'd recommend that he go away to a spa for a week... ... so he can at least say that he's been pumping.
Bir haftalığına spa'ya gitsin böylece sorulursa en azından biraz çalıştığını söyleyebilir.
Bet the blood's just pumping'.
Kanın çok hızlı akıyordur eminim.
It means blood wasn't pumping through her veins when she went through that compacter.
Demek ki ezildiği zaman damarlarında kan akmıyordu.
Yeah. Tells us blood was not pumping through Mel Bennett's veins when he was cut up.
Yani Mel Bennett kesildiğinde damarlarında kan akmıyormuş.
The adrenaline is pumping.
Adrenalin pompalanır.
Adrenaline's pumping.
Adrenalin pompalanıyor.
Then she puts her hand under the sheets and starts pumping away.
Sonra elini çarşafın altına sokup sıvazlamaya başladı.
Femoral artery's pumping blood.
Femoral arter kan pompalıyor.
- Keep pumping up the gradient.
Gradyantı yüklemeye devam edin.
I'm going to need Moya's adrenal secretions pumping on my command.
Moya'nın adrenalin salgılarının komutamdan pompalanmasına ihtiyacım var.
WOW! NOW WE DO SOME SERIOUS PUMPING, FOCUSING ON EACH MUSCLE GROUP.
Şimdi her kas grubuna odaklanarak, asıl pompalamaya başlamalıyız.
HE'S PLAYING US AGAINST EVERY OTHER AGENCY IN TOWN, PUMPING US FOR OUR BEST IDEAS,
Bütün akşamını Altoona'dan Yağçekici ( heteroseksüel ) damızlık biriyle
SO WHEN GUS ENDS UP PUMPING GAS, WE'LL HAVE YOU TO THANK.
Gus gaz çıkarmayı bırakınca seni t eşekkür için eve davet edeceğiz.
You need to get some blood pumping.
Biraz hareket etmelisin.
It wouldn't stop pumping out radiation.
Bu dışarı radyasyon sızmasını engellemez.
Keep it pumping!
Basmaya devam edin!