Pure translate Turkish
7,408 parallel translation
They say only the pure of heart sleep well.
Onlar sadece kalp uyku kuyunun saf söylüyorlar.
Pure curiosity.
Yalnızca merak.
What if reactor plutonium isn't pure?
Ya kullandığımız plütonyum saf değilse?
It's not pure. It contains Pu-240.
İçinde Pu-240 da var.
And don't worry, it's very pure and very safe.
Endişelene. Çok saf ve güvenlidir.
You took advantage of a student's pure ambition!
Çalışkan bir öğrencinin hevesini kötüye kullandın.
pure, blind luck.
Tamamen şans işiydi.
Uh, Dean, from the look and... smell of it, pure demon.
Dean görünüşü ve kokusu tam bir şeytan.
What if reactor plutonium isn't pure?
Ya reaktörün plütonyumu saf değilse?
The plutonium at Site X will never be pure enough.
Site X'de plütonyum yeterince saf değil.
It's as good as pure.
O kadar saf.
Thin Man needs fuel that's 100 times more pure than even we can make.
Sıska Adam için bizim yapabileceğimizden 100 kat daha saf bir yakıt gerekli.
This wiring is all jerry-rigged, pure guerilla IED thinking.
Kablolar derme çatma döşenmiş, gerilla zihniyeti.
Oh, I don't know. She's pure evil.
Ne bileyim, şeytanın teki.
They found two keys of pure heroin on Lin.
Lin'in üstünde 2 kilo saf eroin buldular.
A thousand hours of training for five minutes of pure chaos.
5 dakikalık bir kaos için binlerce saatlik eğitim.
Pure paranoia.
Tamamen paranoya.
I am a being of pure energy with no weakness. True, but you're in Dipper's body.
Dev bir gazete ve ya dev bir bardak da oldukça kötü olurdu benim için.
The EU is exerting pressure for a large coalition government with the participation of LAOS... Greece belongs to pure Greeks.
AB geniş katılımlı bir koalisyon hükümetinin kurulması için baskı uyguluyor LAOS'un ( Ortodoks Halk Birliği ) da katılımıyla Yunanistan safkan Yunanlarındır.
There's something pure about it.
Aslında hoş bir şey.
They're pure Montauk, these guys.
Has Montauk'lu çocuklardır.
I hoped to find something pure that is vanishing from me, to prove myself writing a novel with a new story I find there.
Benim kaybetmiş olduğum, saf birşeyleri bulmayı umdum, burada bulduğum yeni hikâye ile yazacağım romanla kendimi kanıtlayacağım.
We should search for a job as we do for pure first love.
İş aradığımız gibi saf aşkı da aramalıyız.
You're just a pure white terrorist who's going to jail for a long, long time, and I'm gonna make sure that no one ever knows your name.
Sen uzun süre hapiste kalacak bir beyaz teröristsin ve kimsenin adını bilmemesini sağlayacağım.
Probably a scalpel. And this is just pure strength.
Ve bu gördüğünüz, saf güç.
I just need to pinpoint the origin of the loop, hone in on the pure transmission.
Döngünün kaynağını belirleyip saf aktarıma odaklanmam lâzım.
Once pure.. once.. Once..
Sadece bir kerecik.
Where your home is pure?
Eviniz nerede?
This charcoal mellowed bourbon is so smooth, every time I take a sip, pure happiness.
Şu yumuşatılmış burbon insanı bayağı yatıştırıyor. Yudum aldığım her an mutlu oluyorum.
They never hurt anybody, they never betrayed anybody, so because they're innocents, their love is pure.
Ne kimseye zarar vermişler, ne de kimseyi incitmişler. Masum oldukları için aşkları da saf.
So what Shakespeare's trying to say is that pure love cannot sustain in an imperfect world.
Yani burada Shakespeare'in anlatmaya çalıştığı şey kusursuz bir aşkın, kusurlu bir dünyada barınamayacağıdır.
It's a... ancient organization founded during the middle ages to keep wesen pure.
Orta çağlarda Wesen ırklarını saf tutmak için kurulmuş bir örgüt.
She's pure evil.
- Katıksız kötü.
Then you had to shut Diego up, so you bought some pure heroin, made sure he shot up.
Sonra Diego'yu da susturman gerekti. Biraz saf eroin aldın, vurmasını sağladın.
- They're beings of pure evil from another dimension.
- Başka bir boyuttan gelen saf kötülüğün varlıkları onlar
Pure disaster.
Gerçekten felâket.
Pure light that won't alter the visual integrity of the evidence.
Saf ışık. Delillerin görsel bütünlüğünü bozmaz.
I offer my healing hand To those pure of heart.
Şifalı elimi bu saf kalbe sunuyorum.
The crew of ascension is pure!
Ascension mürettebatı saf!
Pure-grain alcohol!
Tahıldan damıtılmış saf alkol.
This is pure conjecture with no basis in fact.
Bu, gerçeklere dayanmayan safi tahmin.
It's pure scuttlebutt.
Kusursuz söylenti.
Pure evil!
- Saf kötülük.
Now, if we wash the dough of all its starch, we can actually distill the wheat down, minus the water, minus the starch, and what we're left with is pure gluten.
Nişastanın hamurunu yıkadığımızda, aslında buğdayı damıtıyoruz sudan yoksun, nişastadan yoksun ve geriye kalan şey saf glüten oluyor.
If it's not dangerous, then eat that pure concentrated gluten, mkay?
Eğer tehlikeli değilse, saf yoğunlukta glüteni ye o zaman, çaktın mı.
The Heater? From the game. It's a weapon that can only be operated by those pure of heart.
Sadece kalbi temiz olanların kullanabileceği bir silah.
My intention was pure, Arastoo.
Niyetim iyiydi, Arastoo. Öyle mi?
Erm, that would make you pure ego.
- Tamamen egosun yani.
It's... it's just pure luck that it brought me here when it did.
O araştırmanın beni buraya getirmesi tamamen şansa olan bir şeydi.
For over a century, 50 ingots of pure gold have been trapped in this cold, dark tomb, waiting patiently to be rescued.
Bir asırdan fazla bir süredir 50 kilo saf altın külçeleri bu soğuk ve karanlık mezarda kurtarılmayı sabırla beklemiş.
It's important to be pure.
Temiz olmak önemlidir.