English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Pursuing

Pursuing translate Turkish

1,210 parallel translation
Are you pursuing me?
Sen beni mi takip ediyorsun?
What I ´ m after I ´ m pursuing that kind of... The feeling I want is totally...
Aradığım şey, bir tür şeyi izlemek... istediğim duygu tamamen bu...
In fact, Thiers, while humouring the monarchists, is pursuing his plans in favour of a conservative Republic. An upstart petit-bourgeois, Thiers, 73, has been in politics for 40 years.
Buna dayanarak, Komün'ün yalnızca'Komünal bir yönetim'den ibaret olduğu görülmekte olup,... eğer ki bu istek reddedilirse,... biz, 18 Mart'a bağlı insanlar olarak, devrimci tavrımızı ortaya koyup devrimimiz üzerinde kontrolümüzü yeniden temin edeceğimizi bildiririz. "
That Kyung-ah is... Pursuing her?
Kyung-ah'ın onu... takip etmedi hakkında?
The simple act of pursuing her was sufficient
Onu takip etmek gibi basit bir eylem yeterliydi.
But he was still pursuing wireless power transmission.
Fakat o hâlâ, kablosuz güç aktarımının peşindeydi.
It consisted of a lot of running, where the Chinese martial artist took off and started running around the room, and Bruce was pursuing him before Bruce finally got a hold of him and took him down to the floor and made him give up.
Daha çok koşmayla geçen kavgada, Çinli dövüşçü salonda koşarak kaçıyor, Bruce ise onu takip ediyordu. Bruce sonunda onu yakaladı ve yere yatırarak pes ettirdi.
And lives lost in pursuing this species
Hayatlarını, vahşi bir Canavarı yakalarken kaybettiler.
I'd hate the pursuit of a homicidal lunatic to prevent pursuing a homicidal lunatic.
Kaçık bir katilin takibinin, kaçık bir katilin takibi için kesildiğini görmek hiç hoşuma gitmiyor.
Our sensors detect a presence aboard your vessel of a Nebari star runner which we have been pursuing.
Algılayıcılarımız geminizde bir süredir kovaladığımız Nebarili bir yıldız kaçağı bulunduğunu tespit etmiş bulunuyor.
All pursuing Prowler Commanders.
Tüm takipteki Avcı gemi komutanları.
The gunship is leaving the asteroid field, and Moya is pursuing.
Silahlı gemi asteroid alanından çıkıyor ve Moya da takip ediyor.
It exists to ensure the defendant receives a fair trial, that the recollections of witnesses, if any, are fresh, to pressure the government to file charges in a timely manner and so that, rightly or wrongly, accused citizens need not live their life in fear of the government pursuing them after a long delay.
Bu, sanığın adilce yargılanıp varsa tanıkların hatırladıklarının yeni olmasını sağlayan savcılığı davayı uygun sürede açmaya zorlayan böylece, doğru ya da yanlış suçlanan vatandaşların hayatlarını, "Bana ne zaman dava açacaklar?" korkusuyla yaşamasına engel olmak için çıkarılmış bir yasadır.
Uh, all right, maybe there was a time when I thought of pursuing Lyndsay, but I closed the door on that when we both got assigned to Voyager.
Ah, tamam, daha önce Lyndsay ile herhangi bir şey yaşamayı düşünmüştüm, ama her ikimiz de Voyager'da görevlendirilince, o kapı kapandı.
They are not pursuing.
Takip etmiyorlar.
Is the cost of pursuing this relationship worth the benefits
Bu ilişkiyi sürdürmem karımı arttırır mı?
Look, I'm pursuing this my own way, all right?
Bu işi kendi yöntemlerimle araştıracağım, tamam mı?
The men in black are relentlessly pursuing Haibara!
Kara Örgüt, hala Haibara'nın peşinde.
That's who you should be pursuing, don't you think?
Onların peşinde olmanız gerekmez mi?
Is the replicant still pursuing its target?
Kopya hala hedefinin peşinde mi?
Well, since you're under the alien's influence, doctor, I will take your protest to mean that we are in fact pursuing the correct course of actions.
Uzaylıların etkisinde olduğun için, doğru şeyi yaptığımıza inanmaktayım.
How and why German archaeologists became so obsessed with pursuing these mythical objects and places, has its roots in the disaster of World War One and its terrible aftermath, in which the myth of Atlantis played a fateful role in the Nazis` rise to power.
Alman arkeolojistlerinin, nasıl ve neden bu efsanevi... nesneler ve yerlerin peşine düşme konusunda böylesine saplantılı... olmalarının kökeni, Atlantis efsanesinin... Nazilerin güçlenmesinde meşum rol oynadığı, Birinci Dünya Savaşı'nın yıkımında ve korkunç sonucunda gizlidir.
Not only are we pursuing her, but the police, too.
Sadece biz değil, poliste peşinde artık.
We'll keep pursuing every angle.
Herizi takip ediyor olacağız.
- No, no, no! I didn't mean... The truth is, Willie did the pursuing.
Gerçek şu ki peşime düşen Willie'ydi.
I'm pursuing a murder investigation and nobody enters or leaves this island until I say so.
Bir cinayet soruşturması yürütüyorum ve ben aksini emredene kadar hiç kimse giriş-çıkış yapamaz.
Our strategy is... we're aggressively pursuing a support system.
Planımız şu inatçı bir biçimde destek sistemini kabul ettirmek.
She died pursuing a lie that we fabricated.
- Sen delisin!
I'm pursuing a suspect.
bir şüphelinin peşindeyim!
I can appreciate the complexities of pursuing a degree with a full-time job, but it seems your work is taking precedence over your education.
Tam gün çalışırken mezun olmanın ne kadar zor bir şey olduğunu anlıyorum. Ama anladığım kadarıyla işin eğitiminden önce geliyor.
What hope does a man like me have with a rock star pursuing his wife?
Eşinin peşinde bir rock yıldızı varken, benim gibi bir adamın şansı nedir?
She is pursuing me.
Peşimden koşuyor.
He said that since I wasn't pursuing you, I had no right to stop him from approaching you.
Seninle ilgilenmediğim için, sana yaklaşmasını engellemeye... -... hakkım olmadığını söyledi. - İyi.
Brooks is dying and he's actively pursuing a relationship with Grams who knows, but doesn't mind.
Brooks ölüyor. Yine de anneanneyle ilişkiye giriyor. O bu durumu biliyor ve umurunda değil.
Talyn has identified it as the Vigilante the Peacekeeper ship pursuing us
Talyn gemiyi Düzen Koruyucu olarak teşhis etti bizi takip eden Barış Muhafız gemisi
Good luck to Ricky, who's off pursuing his career starting Monday.
Ricky'ye bol şans, Pazartesiden itibaren yeni kariyerine başlayacak.
It's about this thing you're pursuing. - This thing?
Peşinde olduğun şeyle ilgili.
There's a man who's pursuing us and it is very important that he not find us here.
Peşimizde bir adam var onun bizi burada bulmaması çok önemli.
Why didn't you tell me that you were pursuing this Texas oil worker case?
Teksas'ta ölen işçiyi araştırdığını neden söylemedin?
They nested off the Cape and timed their breeding so that their newly-fledged chicks can join them in pursuing the shoals.
Yuvalarını Cape'in dışında kurarlar ve yavrulama zamanlarını ayarlarlar böylece tüyleri yeni çıkmış olan yavruları balık sürülerini takip ederken onlara katılabilirler.
I was pursuing your wife's murder wherever it took me.So help me...
Karınızın cinayetini çözmek için ne yapmam gerekiyorsa yaptım.Lütfen yardım edin...
I tried to work up an analysis of the ships pursuing us but I'm getting nowhere because something doesn't make sense.
Düşman gemilerin taktik analizini yapmaya çalışıyorum ama bir yere varamıyorum. Garip bir şeyler var.
I'd advise you against pursuing this line of questioning, Private Cooper.
Bu tür soruları sormamanızı öneririm, Er Cooper.
I'm pursuing two go-carts.
- Arkamdan ayılma
We're in God's hands, and death is pursuing me.
Tanrı'nın ellerindeyiz ve ölüm beni kovalıyor.
Army troops are pursuing their rescue operation.
Askerler, kurtarma harekatıyla meşguller.
I should stop pursuing you, Dr. Jung?
Sizi kovalamayı bırakmalı mıyım, Dr. Jung?
That's why we're here - - pursuing a lead to track his source.
Bu yüzden buradaydık, o kaynağı bulmaya çalışıyorduk.
The man who was pursuing Mom.
O, annemi kovalayan adamdı.
I was just wondering, is that our case or were you pursuing it independently?
Merak ettim, bizim davamız mı yoksa sen mi araştırıyorsun?
I don't know whether I am pursuing my happiness or hers. It is complicated.
Kendi mutluluğumun mu yoksa onunkinin mi peşindeyim, bilmiyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]