English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Purview

Purview translate Turkish

167 parallel translation
"Notwithstanding the provisions of subsection 3, section A, clause 214 of the Administrative Procedures Scotland Act 1978, insofaras the implementation of the statutory provisions is concerned, the resolution of anomalies as between departments shall fall within the purview of the MinisterforAdministrative Affairs".
Yürütme konusundaki yasal hükümler göz önüne alındığında 1978 İdari İşlemler Yasası, yürürlükteki kanunun 3. Maddesinin A Bendinin 214. Fıkrasına göre bakanlıklar arasındaki uyuşmazlıkların çözümü İdari İşler Devlet Bakanı'nın yetki alanına girer.
" Notwithstanding the provisions of subsection 3 blah blah... it is proposed blah... the resolution of anomalies shall fall within the purview of the Minister forAdministrative Affairs.
"Yürütme konusundaki yasal hükümler..." burayı geç... "... yürürlükteki... " geç bakanlıklar arasındaki uyuşmazlıkların çözümü İdari İşler Devlet Bakanı'nın yetki alanına girer. - Evet ama -
Being one of the shrewdest sirs who has ever swum into my purview, may I take it that sir is keen to exploit the financial and social advantages inherent in having a haircut?
Buraya gelen en akıllı müşterilerden biri olarak finansal ve sosyal açıdan saçınızı kestirme işleminden yaralanmak istersiniz değil mi?
- What then, sir? - In that case, Mr. Chekov, it resides in the purview of the diplomats.
O zaman, Bay Chekov, iş diplomatlarımızın maharetine kalacak.
That is beyond my purview.
Bu yetki alanım dışında.
That's out of my purview.
Bu benim yetki alanımın dışında.
Christening a warship is out of my purview.
Bir savaş gemisine isim koymak benim sahamın dışında.
ROBBlNS : Dr. Miller... this is outside my purview as a coroner.
Dr. Miller, bu olay sorgu yargıcı olarak beni aşar.
You should shake his hand, since this falls under your purview before you have Security toss him out.
Senin görev alanına girdiğinden, onunla tokalaşırsın, sonra da güvenlikten onu dışarı atmalarını istersin diye düşündüm.
Sex crimes is my purview.
Seks suçları benim alanım.
Uh, I'm not sure how much information you have about this, but this is agency business and, with all due respect, it doesn't fall under the Senate's purview.
- Ne kadar bilgi sahibi olduğunuzu bilmiyorum, ama bu kurumun iç işi. ve bütün saygımla belirteyim, senatonun yetki alanına girmiyor.
As you well know, Mr. Mason, your entire agency falls under presidential purview and in nine months I will be in that office.
- Çok iyi bildiğiniz gibi Bay Mason, kurumunuzun tamamı başkanlığa bağlı, ve dokuz ay içinde ben o ofiste olacağım.
It is within my purview to compartmentalize information, Lauren.
Uygun gördüğüm bilgileri saklama yetkisine sahibim, Lauren.
This is outside my purview.
Bu benim uzmanlığımı aşar.
I'm holding a press conference in an hour where I'll be telling the media that this case is under your purview.
Bir saat sonra basın toplantısı var. Bu davanın senin denetiminde olduğunu söyleyeceğim.
We have nine hours left on the clock, Grissom. Well, the investigation, which is under my purview, has taken an unexpected turn.
Denetimimdeki soruşturma beklenmedik bir yöne döndü.
And this falls under the purview of the Master at Arms.
Ve iç güvenlik, Güvenlik Subayı'nın sorumluluk alanı içindedir.
Staff assignments are under my purview.
Personel iş bölümü benim yetkimde.
While I accept this is above my purview, Dixon is a member of my task force, and it's my responsibility to know what actions and risks he's taking on.
Bu meselelere karışmamam gerektiğini kabul etsem de Dixon birimimin bir üyesi. Yaptıklarını ve aldığı riskleri bilmek benim sorumluluğum.
And as the head ME, it falls under my purview.
Ve burda bu işlerin sorumlusu olarak, bu da benim alanıma girer.
I suggest you take a look at your contract and you'll see that it's well within our purview.
Gidip kontratına bakmanı öneririm, göreceksin ki bu alanımızın içinde iyi.
Surely the Council must know this is beyond their purview.
Konsey, yetkilerini aştıklarını biliyordur.
This falls under your purview?
Bu sizin alanınızı aşar.
I'm sorry, this has gone beyond the purview of a hospital.
Bu iş hastanenin konusu dışına çıktı artık.
Certain things fall under my purview.
Bazı şeyler benim yetki alanımda bulunmalı.
I was under the impression that such work falls under Public Security's purview.
Kamu Güvenliği'nin görüş alanına dahil olan bu gibi işlerin baskısı altındayım.
I know you think I have a very powerful job, but influencing the behavior of the dead falls decidedly outside my purview.
Çok etkin bir pozisyonda olduğumu düşündüğünü biliyorum. Ama ölü insanların sebep olduğu davranışlar tamamen görev alanımın dışında kalıyor.
- With respect, sir... these questions are outside my purview.
Saygılarımla birlikte arz etmek isterim ki, bu sorular benim bilgi alanımın dışında.
This Was... Well, This Was Always Dutch's Purview.
Aynı zamanda Dutch'ın da görüşü gerekiyor.
Restoring power's a little beyond my purview.
Elektriği geri bağlamak alanım dışında.
Hong Kong is under Yee's purview.
Hong Kong, Yee'nin kontrolünde.
- That's not within my purview, sir.
- Bu benim alanım değil, efendim.
My dear lady, I have been performing postmortems long before it became the purview of women.
Sevgili bayan, bu işler bir kadını ilgi alanına girmeden çok önce de otopsilerde bulunmuştum.
This is my purview, Edie.
Bu benim ilgi alanıma giriyor, Edie.
That isn't really your purview, Father.
Bu sizin yetki alanınızda değil Peder.
It is in my purview... to make sure all my physicians are making the right choices... for their patients and for the hospital.
Bütün doktorlarımın hastaları ve hastane için doğru karar verdiğinden emin olmak benim yetki alanımda.
It's a scheduled media appearance by this department's secretary of state so it falls well within my purview.
Bu eyalet sekreterliği bölümünce programlanmış bir basın olayı bu yüzden ilgi alanıma giriyor.
- Within your purview?
- Senin ilgi alanına mı?
- Allow me to pop a jaunty little bonnet on your purview and ram it up the shitter with a lubricated horse cock.
İlgi alanına küçük sevimli bir başlık geçirip yağlayıp kıçına at sikiyle birlikte sokayım.
Does that not fit within your purview, Marie Antoinette?
Senin ilgi alanına girmiyor mu, Marie Antoinette?
Secondly, while I'm here on active investigation, this division is under my purview.
Sen ona karşı intikam arıyorsun. Ayrıca, burada sürmekte olan bir teftişte olduğumdan bu bölüm benim yetki alanım içinde.
This looks like you had another excuse to justify the allocation of FBI resources to what's arguably become a rogue division inside a federal agency operating, if not completely autonomously then well outside the standard regulatory purview.
Bu FBI kaynaklarının kullanımına bulunmuş başka bir bahane gibi görünüyor. Büronun içinde tam bağımsız olarak olmasa bile normal görev alanının çok dışında çalışan avare bir hal almış bir bölüm.
I don't think that this falls within the purview of our intended enterprise.
Bunun yine de amaçladğımız şey olmadığını düşünüyorum.
Uh, that's not really our purview, but- -
Bu bizim işimiz değil, ama...
Multinational, outside the purview of government control.
Çok uluslu, hükümet kontrolünün dışında.
Burns is outside the purview of our case.
Burns davamızın ilgi alanı dışında.
So you can imagine Medusa living out her life, kind of waiting for the next person to waft into her purview and get turned into stone.
Bu yüzden Medusa'nın, sıradaki insanın görüş alanına girmesini ve onu taşa dönüştürmesini bekleyerek yaşadığını düşünebilirsiniz.
Well, the answer to that question is not in my purview.
Şey, bu sorunun cevabı benim kapsamımın dışında kalıyor.
This is now beyond our purview.
Bu mesele artık bizim elimizden çıktı.
There might be a few questions outside my purview?
Bazı sorular benim -
Ooh, "purview."
"İlgi alanı."

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]