Pussycat translate Turkish
420 parallel translation
Did you hear that hungry pussycat back there?
Oradaki aç kediciği duydunuz mu?
Oh, that poor little pussycat.
Şu zavallı kedicik.
There sat a big, fat Persian pussycat
Oturuyordu koca bir iran kedisi
Don't you want to know whether your pussycat came home?
Kediciğin eve geldi mi diye merak etmiyor musun?
Is pussycat hurt? Is my pussycat mad?
Seni kırdım mı, pisicik?
Pussycat's not mad, just tired.
Kızdın mı? Yok canım, pisicik kızmadı.
Ma! You see that pussycat?
Kediyi gördün mü?
Why don't you try something simpler like The Owl and the Pussycat?
Neden biraz daha basit bir şey denemiyorsun? Mesela Baykuş ve Kedicik?
All right, step over and throw the ball at the pussycat.
Bol şans. Pekala, şuraya geçin ve kediciğe top atın.
- Hello, pussycat.
- Merhaba, pisipisi.
Pussycat, I love you.
Pisipisi, seni seviyorum.
- But, pussycat, you live upstairs!
-... değişmeliyim. - Sorun değil ki. Dairen, üst...
Now, listen to me, pussycat.
Dinle, pisipisim. Zaman çok değerli...
- Ah, pussycat. We're children, you and I. Now's the time to live and experiment.
Pisipisim, sen ve ben henüz çocuğuz.
Pussycat?
Merhaba, pisipisi.
Pussycat.
Pisipisi.
But you've been so affectionate, pussycat.
-... öyle çekicisin ki, pisipisi.
Go downstairs, pussycat, and I'll join you in a while and we'll have a nice fight.
Bak, dinle. Şimdi aşağı in, pisipisi. Biraz sonra ben de gelirim ve güzelce kavga ederiz.
Uh, pussycat. I can please explain.
Pisipisi, lütfen, açıklayabilirim!
Pussycat?
Pisipisi!
I want you more than anything in the world, pussycat.
Seni, dünyadaki her şeyden daha çok istiyorum, pisipisi.
Hello, pussycat.
Merhaba, pisipisi.
Goodbye, pussycat.
Hoşça kal, pisipisi.
Pussycat from the sky. I can't resist you.
Gökyüzünden düşen pisipisi, sana karşı koyamıyorum.
- Listen, pussycat.
- Dinle, pisipisi. - Hiç sanmıyorum.
Listen, pussycat. I do assure you. Take all the pussycats, stand them all in a row...
Seni temin ederim ki, tüm pisipisileri bir kenara koy...
Michael Voltaire James, pussycat.
- Michael Voltaire James... -... pisipisi. - Ya sizinki hanımefendi?
- Why did you call her pussycat?
- Kibar davranıyorum. Nazik...
One met a pussycat Then there were seven
" Gördü bir kedicik Kaldı yedi
Excuse me, pussycat, dear.
Özür dilerim, kediciğim, tatlım.
Come along, pussycat.
Gel bakalım kedicik.
Ciao, pussycat.
Ciao, kedicik.
Excuse me, pussycat.
İzninle Sarman.
- Pussycat.
- Kedim benim.
It doesn't matter about him, pussycat.
Ona güvenip güvenmemek önemli değil kediciğim.
He's a bloomin'pussycat, he is.
Çok uslu bir kedi, değil mi?
My pussycat will be dead by then.
O zamana kediciğim ölmüş olur.
- Your pussycat?
Kediciğiniz mi?
Well, you can't bank too much on the attitude of a pussycat.
Kedi yavrusunun tavırlarından o kadarı anlaşılmaz
Goodbye, pussycat.
Elveda, pisicik.
Cream puff sweetie pie, pussycat, okay.
Tamam Ulla, tatlım, şekerim. Canım benim, yeter.
Out, pussycat, out!
Yokum tatlım, yokum!
Hey, there's my little pussycat.
Hey, işte benim minik kuşum.
You don't mind, do you, pussycat?
Kızmadın değil mi, tatlım?
I used to see her in the Pussycat.
Onu genellikle Pussycat'de görürüm.
There you are, pussycat.
Olur sana kedi.
Pussycat?
Pisipisi.
- I love you, pussycat!
- Seni seviyorum, pisipisi.
- I love you, pussycat.
- Seni seviyorum, pisipisi.
# What's new, pussycat? Whoa-o-o Michael, remember me?
Michael, hatırlıyor musun, ofisinde beraber olmuştuk?
- Pussycat.
- Pazartesi olsun.