English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Q ] / Quails

Quails translate Turkish

37 parallel translation
- We're hiding like quails
- Bıldırcınlar gibi saklanıyoruz.
I raise quails.
Bıldırcın besliyorum.
Like cheese or quails'eggs.
Mesela peynir yada bıldırcın yumurtası falan.
- Oh, quails!
- Bıldırcın!
Quails "emigre" style with onions
Hayır o halde küçük soğanlı "Göçmen" bıldırcın.
C'est a dire, little quails'eggs on a bed of pureed mushrooms.
Bir başka ifadeyle, mantar püresi üstünde sunulan bıldırcın yumurtası.
My little quails!
Küçük tatlılarım!
Or quails on a bed of spinach with treacle.
Evet. Bir de pekmezli ıspanak eşliğinde bıldırcın var.
You can use them to make... quails in rose petal sauce.
Onları, gülün taç yaprağından yapılan... bıldırcın sosu hazırlamakta kullanabilirsin.
Not only Tita's blood... but her whole being had... dissolved into the rose sauce... into the quails... and into every aroma of the meal.
Sadece Tita'nın kanı değil... tüm benliği de... bıldırcının üzerindeki... gül sosunun içinde erimişti... ve tüm etin aromasını değiştirmişti.
Mother Goose, the quails are in the nest.
Ana Kaz, bıldırcınlar yuvada.
Pheasants and quails cause it's fun and we're hungry.
Sülünler ve bıldırcınlar çünkü bu eğlenceli ve karnımız aç.
He had a bag full of quails for the students.
Bıldırcın dolu bir çantası vardı. Öğrenciler için. Onlara malzemeydi.
Quails go dry, not tough.
Bıldırcınlar sertleşmez, kurur.
The quails were tremendous!
Bıldırcınlar muhteşemdi!
My Frederic in tears It cannot be that lion-heart quails at the coming conflict
Frederic'im gözyaşları içinde bu aslan kalpli birine olamaz
I have to have a look at the quails.
Gidip bıldırcın pişmiş bir bakayım.
I'm talking about the quails.
Bıldırcından bahsediyorum, José.
Two quails... right next to each other.
İki bıldırcın.. yan yana.
Here. Two quails... right next to each other.
İki bıldırcın.. yan yana.
For some seasons, I desire quails eggs above anything else.
Bazı nedenlerden dolayı, bıldırcın yumurtasını herşeyden çok istiyorum.
And don't be a nasty miser tossing a few quails at us...
Ve bir kaç kuruş için de bize cimrilik yapma...
Are you craving quails, Hürrem Hatun?
Of, bıldırcın mı çekti canın Hürrem Hatun?
Sümbül Agha, don't forget about the quails. We are hungry.
Sümbül Ağa, buldurcuk unutma.
The quails are ready.
[Şeker Ağa] Buyursunlar. Hazır bıldırcınlar.
The quails aren't laying anymore.
Bıldırcınlar yumurtadan kesildi.
The only thing that my father was ever interested in were his quails, his fighting quails.
Babamın hayatında ilgilendiği tek şey,... bıldırcını ve bıldırcın dövüşleriydi.
I would often see him kiss his quails, but never my mother, my sisters, Me. Never.
Sık sık onun bıldırcınını öptüğünü görürdüm,... ama asla annemi,... kız kardeşlerimi,... ve beni öpmezdi,... asla.
I hated his quails.
Bıldırcınlarından nefret etmiştim.
I saw my father put one of his quails in his trousers.
Babamı görmüştüm,... bıldırcınlarından birini donunun içine sokmuştu.
They're quails.
- Bıldırcınlar.
What about quails? " You know?
"Bıldırcına ne dersin?" dedirtti. Bilirsin?
What you getting at? You're slaughtering quails in the same place you're making toffee apples.
Bıldırcınları, elma şekerlerini yaptığın yerde kesiyorsun.
- Fuck, there are quails here.
Kahretsin, bıldırcın var burada.
He wondered if you could send quails.
Bıldırcın gönderebilir misin merak ediyor.
We begin with two soups- - one hot, one cold- - followed by pheasant under glass, succeeded by quails from Egypt, fattened in Switzerland, their wings mutilated by the King of Siam's personal
Bir sıcak, bir soğuk iki çorbayla başlıyoruz. Ardından, cam içinde sülün ve sonra da İsviçre'de besiye çekilmiş kanatları Siyam Kralı'nın özel kanat kesicileri tarafından kesilmiş Mısır'dan gelme bıldırcın.
we're not hunting quails, are we?
Bıldırcın avlamıyoruz, değil mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]