English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Q ] / Quarreled

Quarreled translate Turkish

105 parallel translation
You've confessed that Lulu asked you about money that evening... and I am informed that you quarreled violently.
O gece Lulu'nun senden para istediğini itiraf ettin ve bana aktarıldığına göre oldukça şiddetli bir şekilde tartışmışsınız.
You quarreled with him election night when he wouldn't pay up.
Sana borcunu ödemediği için seçim gecesinde onunla kavga ettin.
- Have you quarreled?
- Kavga mı ettiniz?
Julie said you'd quarreled again.
Julie yine kavga ettiğinizi söyledi.
If we quarreled, it wouldn't have been over suitcases and handbags but over something like whether your aunt or grandmother should live with us or not.
Eğer kavga ediyor olsaydık bile bu, el çantaları ve valizler yüzünden değil ama halanın ya da büyükannenin bizimle yaşayıp yaşamaması üzerine olurdu.
Her eyes have quarreled.
Gözleri birbiri ile atışır.
We quarreled.
Atıştık.
We've quarreled.
Biz kavga ettik.
-... you quarreled with her?
-... tartıştığınız doğru mu?
No. It's just that we quarreled.
- Hayır, kocamla kavga ettik sadece.
- l shouldn't have quarreled.
Münakaşa etmemeliydim.
After about a year, I dreamed we quarreled, and it was about a man.
Bir yıl kadar sonra. Rüyamda tartışmıştık. Bir adam hakkında.
We hadn't really quarreled, and yet somehow we had. It seemed as if we couldn't understand each other anymore.
Ciddi bir tartışma henüz yaşamamıştık ama böyle devam ederse olması an meselesiydi.
We quarreled a lot, but I loved my brother very much.
Çok münakaşa ettik, ama kardeşimi çok sevdim.
We've just quarreled politely about Texas.
Demin Teksas hakkında kibarca atıştık.
You've not quarreled with him?
Onunla papaz olmadınız mı?
Evidence indicates they must have quarreled, had a struggle for the gun.
Kanıtlar gösteriyor ki, kavga etmiş ve silaha uzanmak istemiş olmalılar.
I'm sorry we quarreled.
Kavga ettiğimiz için özür dilerim.
I thought only children quarreled.
Yalnızca çocuklar atışır sanıyordum.
King Ferdinand has died and the two young kings have quarreled.
Kral Ferdinand öldü ve iki genç kral birbirine düştü.
Said he had quarreled with the people in the valley.
Vadideki insanlarla tartıştığını söyledi.
Subsequently, the Kwimpers quarreled with the gangsters, burned down their establishment, and finally drove them out at gunpoint.
Başka bir şey var mı? Pek çok şey var Sayın Yargıç.
Was that the reason you quarreled?
Tartışma nedeni bu muydu?
People have quarreled, people will quarrel again.
İnsanlar kavga etmiştir ve bundan sonra da edecektir.
Ferdinand has died and the two young kings have quarreled.
Kral Ferdinand öldü ve iki genç kral birbirine düştü.
Marfa Petrovna and I almost never quarreled, strange as it may seem. You seem to be missing her.
Marfa Petrovna ve ben, ne kadar tuhaf gözükse de, hiç kavga etmezdik.
"The boy you always quarreled with is seriously ill."
"Sürekli kavga ettiğin çocuk ciddi şekilde hasta."
Over this I quarreled with him moved out
Bu nedenle onunla çok tartıştık ve ben ayrıldım
The two repeatedly quarreled and were reconciled.
Sürekli olarak kavga ettiler, ve sonra barıştılar.
We haven't quarreled. All is... quiet.
Kavga etmedik.
Now I'll tell you why we quarreled.
Şimdi niye kavga ettiğimizi söyleyeceğim.
# Don't know why we quarreled
Neden kavga ettik bilmiyorum.
Police say the victim, 15-year-old Christina Gray had quarreled earlier with her boyfriend, Rod Lane.
Polisin söylediğine göre kurban, 15 yaşındaki Christina Gray... erkek arkadaşı Rod Lane ile önceden kavga etmiş.
So given all this at once even I cannot fail to deduce that you are have quarreled with our good housekeeper and sought refuge in the sanity of the barbershop.
Tüm bu verilere bakılırsa, iyi ev sahibimizle kavga ettikten sonra kaybettiğin huzuru berber koltuğuna sığınarak aramaya çalıştığın çıkarımını yaparsam asla yanılmış olmayacağım.
Rupert Horn quarreled with his family back in the'30s.
- Rupert Horn ailesiyle tartıştı.
Donald, you haven't quarreled, have you, dear?
Donald, kavga etmediniz değil mi evladım?
She quarreled with the architect and left us.
Mimarla tartıştı ve bizi terketti.
One made love to him, One quarreled with him,
Birisi ona aşıkmış... diğeri onunla kavga etmiş.
Her poor brother, the Earl, is beside himself with anger at the criminals and with mortification at his having quarreled with Frances before all this happened.
Zavallı Kardeşi, Kont suçlulara karşı öfkesinden kendinden geçti ve olanlardan önce Frances'la yaşadığı kavga yüzünden onuru kırıldı.
I quarreled with Regine.
Régine ile tartıştık.
" They quarreled and bickered more than ever among themselves...
"Kendi aralarında her zamankinden daha fazla kavga ettkleri söylenir."
She is fine too - We had quarreled just this morning.
O da gayet iyi. Sabahleyin biraz tartıştık da.
And this morning at breakfast, you quarreled with Alexandr. Yes!
Sabah, kahvaltıda da Aleksander'la tartıştınız.
I said she was mistaken. We quarreled.
Yanıldığını söyledim.
The other day, I quarreled with my dad, He wants me to go back to my... job at the factory.
Geçen gün babamla birbirimize girdik, fabrikadaki işime geri dönmemi istiyor.
We quarreled 2 years ago. OK?
İki sene önce aramız bozuldu, tamam mı?
They quarreled.
Kavga ettiler.
We've just quarreled again! She's still saying bad things about me.
Hâlâ benim hakkımda kötü şeyler söylüyor.
You must have quarreled.
Kavga ettiniz herhalde.
My unlucky godson quarreled over cockfighting.
Banim şanssız vaftiz oğlum horoz dövüşü yaptı.
- Quarreled with anyone?
- Sanmam.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]