English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Q ] / Quarrelling

Quarrelling translate Turkish

96 parallel translation
- Are you children quarrelling?
Siz ikiniz tartışıyor musunuz?
Gentlemen, gentlemen this is no time for quarrelling.
Beyler, beyler, kavganın sırası değil.
Helen and I were quarrelling.
Helen'le tartışıyordum.
Mark, surely there can't be anything in the room worth quarrelling about?
Mark, odada kavga etmeye değecek bir şey yoktur sanırım?
- Didn't you hear them quarrelling?
Tartıştıklarını duymadın mı? Hayır!
You've admitted you were quarrelling at the top of the stairs.
Merdivenlerin başında tartıştığınızı zaten kabul ettiniz.
We didn't fly out here all the way just for you and Ralph to start quarrelling again.
Bütün yolu Ralph ve sizin tekrar münakaşa etmeniz için gelmedik.
Why are you and Morris quarrelling?
Morris ile neden tartışıyorsunuz?
We've been quarrelling a lot lately about little unimportant things.
Son zamanlarda ufak tefek şeyler için tartışıyoruz.
Or if they were quarrelling or anything?
Tartışma falan yapıyorlar mıydı?
They were quarrelling.
Tartışıyorlardı.
Someone's liable to think we're quarrelling.
Duyan da kavga ettiğimizi sanacak.
We're not quarrelling.
Kavga etmiyoruz.
Don't you think there's been enough quarrelling?
Bu kadar patırtı yetmedi mi?
No time for quarrelling!
Tartışmanın sırası değil.
We'd be quarrelling over the furniture in no time. Come on.
- Felaket olurdu mobilya seçiminde hemen kavgaya başlardık.
You still feel like quarrelling after all that's happened?
Tüm bu olanlardan sonra hâlâ kavga mı peşindesiniz?
- You and Eben quarrelling again?
- Eben'la yine tartıştınız mı?
What do you think we were quarrelling about?
Neden tartıştığımızı sanıyorsun?
You are always quarrelling.
Hep kavga, hep kavga.
Why are we quarrelling?
Niye kavga ediyoruz?
We were quarrelling about piano lessons. Hello, dear!
Piyano dersi yüzünden tartışıyorduk.
Why not auction all the stuff, divide what it brings equally and there won't be any more quarrelling.
Niçin hepsini satıp gelirini aramızda paylaşmıyoruz? Kavgalar da biter öylece.
I'm not quarrelling, darling.
- Ben kavga etmiyorum, tatlım.
It means the two emperors are quarrelling.
Yani bu iki imparatorun kapıştığı anlamına gelir.
Let's stop quarrelling, English.
Tartışmayı bir kenara bırakalım, İngiliz.
I'd say the same about shame as a way of stopping people quarrelling
Utanç hakkında da aynısını söyleyebilirim o da insanların fikir ayrılıklarını engelleyen bir şey.
People quarrelling.
Tartışan insanlar.
But we will be dependent on her, so we can't have quarrelling, can we?
Fakat biz ona tabii olacağız ve onunla dalaşamayız, değil mi?
Blah, blah, blah! And thou wilt tutor me from quarrelling?
Bir de bana kavga çıkartmama konusunda ders mi veriyorsun?
Please, stop quarrelling this is not the time to argue
Lütfen, tartışmayı kesin sinirinizi düşmanlarımıza saklayalım!
Then there's the quarrelling word. When you're ready to bash a stranger but you want to make certain he's not one of us...
Sonra kavga sözü vardır, bir yabancıya girişeceksen, onun bizden biri olmadığını vurgulamak istiyorsan...
I do my own quarrelling.
Ben kendi kavgamı veririm.
She was shouting, quarrelling with her son
Oğluna bağırıyor, onunla tartışıyordu.
Let's not start quarrelling.
Yine kavga etmeye başlamayalım.
Who's quarrelling?
Kim kavga ediyor?
It sounds as if they've been quarrelling.
Sanki kavga ediyorlar gibi.
Why's everybody shouting, quarrelling, stamping their feet?
Neden herkes bağırıyor, tartışıyor, ayaklarını vuruyor?
You are agreed and yet you were on the point of quarrelling.
Artık anlaştınız. Az kalsın birbirinizi dinlemediğiniz için kavga ediyordunuz.
I'm always jumpy with him, always quarrelling with him and I can't, I can't control myself...
Ama ben onunla hep gergin oluyorum, sürekli tartışıyoruz yapamıyorum, kendimi kontrol edemiyorum.
Nankatsu and Shuutetsu are quarrelling among themselves again for the soccer ground.
Nankatsu ve Shuutetsu okulları her zamanki gibi saha içinde kendi aralarında tartışmaya başladılar.
No more quarrelling!
Kavgayı kesin!
- I really cannot have this quarrelling.
Bu kavga ve yorgunluğu çekemeyeceğim artık.
He told they were quarrelling.
Tartıştıklarını duyduğunu söyledi.
What's the use of quarrelling!
Kavga etmenin anlamı yok!
I don't want to see you throw that away just because your parents have been quarrelling for years and don't know how to behave properly.
Aileleriniz yıllardır kavga ediyor... ve doğru düzgün davranmayı bilmiyor diye... bundan vazgeçtiğini görmek istemiyorum.
Stop quarrelling!
! Kesin kavga etmeyi!
Stop quarrelling.
tartışmayı kesin!
If he could right himself with quarrelling, we would lie low.
Bizimle dalaşma ihtiyar. Dalaşmakla hatalar düzeltilebilseydi, bazıları şimdi çoktan yerdeydi.
And quarrelling over a man.
Giysisi kan içindeydi.
I don't want to know. Always with a grumpy face, always quarrelling.
"günaydın" demeden kalkan insanlardı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]