Quarries translate Turkish
50 parallel translation
A place will be found for you among the men who toil in our quarries.
Taş ocaklarında çalışan adamların arasında sizin için bir yer bulunacak.
From the quarries, they pulled the stones across the desert to the banks of the Nile.
Maden ocaklarından, Nil'in kıyısına kadar taşları çölün içinden geçerek çektiler.
or you'll go to the quarries yourselves, all of you.
Aksi takdirde, maden ocaklarına gideceksiniz, hepiniz.
And because the nearby quarries are almost exhausted the stones must be brought a greater distance.
ve yakındaki maden ocakları neredeyse tükendiği için taşlar daha uzak bir mesafeden getirilmeli.
Now also the quarries are becoming exhausted.
Artık maden ocakları da tükenmeye başlıyordu.
Now too, the finer stone for the outer covering of the pyramid is being brought from remote quarries on the upper Nile.
Şimdi de, Nil'in yukarısındaki çok uzak maden ocaklarından piramidin dış kaplaması için daha ince taşlar getiriliyor.
- Carrara, at the quarries.
- Carrara'da, madende.
In Carrara, at the quarries... you've been thinking my ideas are unworthy of your talent!
Yani bunca zaman Carrara'da düşünüp benim fikirlerimin yeteneğine uygun olmadığına mı karar verdin?
Except that Marada's not a city. It's just a flea-bitten water hole... with some borax quarries, an oil well... and a few lousy palm trees.
Gitseniz bile orada iğne ucu kadar su kaynağı var... tuz yatakları, petrol kuyuları - ve birkaç bitli palmiye ağacı...
I thought these quarries were still the property of the villages.
Bu taş ocaklarının hala köylülerin malı olduğunu sanıyordum.
Most of the quarries have closed.
Taş ocaklarının çoğu kapandı.
You guys still go swimming in the quarries?
Hala maden çukurunda yüzüyor musunuz?
It's already Four... sit in the van. We've to go the quarries.
Saat 4 tepelere gitmeniz gerekiyor..
But someday he'll be a grown man... stealing stadiums and - and quarries.
Fakat bir gün büyüyüp koca adam olduğunda stadyum çalar, ocakları yıkar.
Sir, I was a guard for a year in the quarries of Toulon.
Efendim, Toulon'daki taş ocaklarında bir yıl gardiyan olarak görev yaptım.
You don't want to go back to the quarries, do you?
Taş ocaklarına geri dönmek istemiyorsun, değil mi?
The supervisor says there are no more stones in the quarries
Kervan başı, ocaklarda taş kalmadığını söylüyor.
No, about the quarries. There have to be more stones.
Eminim tonlarca taş vardır.
So our Gallic friends and Otis went on their way To the quarries to get the stones
Böylece Galyalı dostlarımız taşları almak için Tikis'le yola koyuldular.
It had come more than 500 miles, from the quarries at Aswan.
Bu 500 mil ötedeki Aswan'daki taş ocağından geliyordu.
Mountain ranges, mine shafts, quarries... underground sewers.
Dağlık alanlar, madenler, taş ocakları, kanalizasyonlar.
If I were in the quarries... They work you to death there.
Taş ocağında çalıştırsalar Eşşek gibi çalıştırırlar adamı.
So my images brought those landscapes into our consciousness... and for about ten years I explored that kind of landscape... through quarries and mines — nickel or copper or iron ore.
Benim görüntülerim bu manzaraları fark etmemizi sağladı. 10 yıl boyunca bu nikel, bakır ve demir madenleri keşfettim.
Stone quarries.
Taş ocakları var.
Papa has quarries there.
Babamın orada taş ocakları var.
- The quarries at San Felice?
- San Felice'dekiler peki?
And the archaeologists think this is because the appalling cold made it difficult to reach the quarries, so the stone itself was such a precious resource that they were using it to its utmost, getting as many blades as they could out of it.
Arkeologlar bunun, ocaklara ulaşmayı zorlaştıran korkunç bir soğuğun neticesi olduğunu düşünüyorlar, dolayısıyla taşın kendisi o kadar değerli bir kaynak haline geldi ki kesici çıkarmak için son raddesine kadar kullanıyorlardı.
And we're their quarries.
Biz de onların avlarıyız.
So quarries are joining hands with each other.
Yani avlar güçlerini birleştiriyorlar.
"If I'm lying... take me to the quarries."
"Ben yalan söylüyorum varsa... ocaklarından götürecekler beni."
They suspended their work to tell of their discovery to Dr Hoffmann, who had for some years been collecting fossils from the quarries.
İşçiler, uzun yıllardan beri madenlerden fosil toplayan Doktor Hoffman'a buldukları keşifle alakalı bilgi vermek için çalışmalarına ara verdiler.
Perhaps a year spent breaking stones in the quarries of Groth will improve your powers of perception.
Belki de Groth Taş Ocakları'nda taş parçalayarak geçireceğiniz bir yıl algı güçlerinizi geliştirebilir.
Deep beneath Paris lies an old network of stone quarries linked by hundreds of kilometres of connecting tunnels.
Paris'in derinliklerinde yer alan eski taş ocaklarından oluşan bir ağ yüzlerce kilometrelik tünellerle birbirlerine bağlanmıştır.
At that time, houses being built over my head would have contained limestone from quarries just like this one.
O dönemde yukarıda inşa edilen evler bunun gibi taş ocaklarından çıkarılan kireçtaşını içeriyordu.
'As more and more quarries were excavated,'people began to take a greater interest in the mysterious objects'they were finding embedded in the rock.'
Kazılan taş ocakları giderek arttıkça insanlar kayanın içinde gömülü olarak buldukları gizemli objelere karşı giderek artan bir ilgi göstermeye başladı.
We are talking about some highly potent explosives here high-risk stuff, for mines, quarries, demolitions, etc.
Burada çok güçlü patlayıcılardan söz ediyoruz. Madenler ve taş ocakları için yüksek güçte patlayıcılar.
You want to take this street, you know, along the stone quarries.
Bu caddeyi gezmek istersin, şu taşlı yol boyunca yürü.
One of the most valuable quarries on Earth. It's a sable.
Yeryüzünün en değerli avlarından birinin samurun peşinde.
Blasting gelatin used in quarries for mining.
Jelatin patlatma taş ocaklarında kullanılırdı.
Jordan Quarries, Kavanaugh, those guys.
Jordan Quarries, Kavanaugh, o adamların işiydi.
Six million bodies, almost three times the population of Paris are housed in these quarries.
6 milyon ceset, neredeyse Paris nüfusunun üç katı büyüklüğünde bu taş ocaklarına yerleştirilmiş.
So a great fossil hunt started in the quarries of Sussex.
Yani, Sussex ocaklarında, büyük bir fosil avı başladı.
Is it called "The Quarries"?
Taş Ocağı Ödülleri mi deniyor?
I want to go to The Quarries!
Taş Ocağı Ödülleri'ne gitmek istiyorum!
Welcome to King Solomon's Quarries, the biggest artificial cave in the Middle East.
Kral Süleyman'ın maden ocaklarına hoş geldiniz, burası Orta Doğu'daki en büyük yapay maden.
The composition matches samples from two quarries, one in Seneca, Maryland, and one in Montgomery.
Bu bileşenler iki tane taşocağıyla eşleşiyor bir tanesi Seneca, Maryland'de, diğer ise Montgomery'de.
Only one structure shares stone from both those quarries. The Capitol building.
Bu iki taşocağından çıkan heykellerin olduğu tek bir bina var, Başkent Kongre Binası.
Creighton Quarries is very successful.
Creighton Quarries bayağı başarılı.
Decent guy, still got a couple operational quarries up in Roane.
Düzgün biri, Roane'de birkaç taş ocağı var.
We've got the main entrance secured and the quarries cleared.
Giriş kapatıldı ve ocak boşaltılmış durumda.