English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Q ] / Quibble

Quibble translate Turkish

125 parallel translation
Well, we won't quibble over a few thousand dollars.
Pekala, birkaç bin Dolar için tartışmayacağız.
Let's not quibble.
Boşversene.
I'm not going to quibble. The evidence was there.
Önemsiz şeyler üzerinde durmayacağım.
Well, we won't quibble.
Önemsiz konulara takılmayız.
You don't have enough blood in you now to quibble about it.
Boş yere tartışmaya gerek yok sizde bana yetecek kadar kan yoktur.
- What talk? - Oh, Sara, don't quibble.
- Ne dedikodusu?
You're trying to quibble me out of the army.
Ordu dışında ki ufak şeylere mi kafa yormamı istiyorsunuz.
Don't quibble.
Tartışma istemiyorum.
Since he didn't quibble about the rent, Grandma took him in without checking on him.
Kirayı fazla bulmadığından büyükannem, fazla sorgulamadan onu kabul etti.
Don't quibble over fractions.
Oranlara sığınmayın.
It's bad enough to march in here demanding a place to perform harakiri, but then you quibble endlessly over naming your second.
Harakiri yapmaya uygun yer bulma amacıyla kapımıza dayandığın yetmezmiş gibi bir de kalkmış yardımcın olacak kişi konusunda bitmek bilmeyen bir yaygara kopartıyorsun.
Very well. I won't quibble, $ 30,000.
Pekâlâ, sakınmayacağım, 30.000.
You go right ahead and quibble.
Buyurun, hiç sakınmayın.
$ 250. Well, let's not quibble about it. $ 200 it is.
- Kılı kırk yarmayalım. 200 dolar olur.
Don't quibble any fine line with me, Mr. Larkin.
Benimle kelime oyunu oynamayın, Bay Larkin.
Don't quibble.
Lafı çevirme şimdi.
Come on, Mr. Azad, I offer you the possibility to go on living on steak and fries, and you quibble.
Yapma Bay Azad! Size istediğiniz kadar biftek ve kızarmış patates yeme şansı veriyorum. Sizse mırın kırın ediyorsun.
Too busy to quibble over pennies!
Üçe-bese bakacak vaktim yok.
Don't quibble!
Lafı çevirme.
Don't quibble, Bernard.
Kelime oyunu yapma Bernard.
Let's not quibble, Mr. Beddoe. $ 25,000.
Boş lafı bırakalım, Bay Beddoe. 25,000 dolar.
You know, you gonna quibble?
Böyle şeylere takılıp kalacak mısın? Önemli değildi ki.
I saw at the pavilion,... don't try to quibble.
Kamelyada ikinizi görmüştüm... inkar etmeye çalışma
Don't quibble with me!
Anlamsız özürler bulmaya çalışma.
When primal forces of nature tell you to do something it's not prudent to quibble over details.
Doğanın temel güçleri bir şeyi yapmanı söylediğinde... - ayrıntılara takılmak yanlış.
Don't quibble with me.
Bana kelime oyunu yapma.
Let's not quibble.
Lafı çevirmeyelim.
Let's not quibble over minutiae.
Önemsiz ayrıntılar üzerinde durmamız gereksiz.
You, the people who die while you quibble over credit...
Sen boş yere tartışırken insanlar ölecek...
Charles, don't quibble.
Charles, kelime oyunu yapma.
Yeah, well, we won't quibble.
Kaçacak değiliz.
Are we gonna quibble about this, or are we gonna go after our story?
Önemsiz konular üzerinde mi tartışacağız veya hikayemizin peşinden mi gideceğiz?
We won at Stirling, and still you quibble.
Stirling'de kazandık, siz küçük işlerin peşindeydiniz!
I'm sorry, I'm sorry, I don't mean to quibble but it seems like her heart is always going heidi-hiedi ringy-dingy, or scooby dooby.
Kusura bakmayın, aklıma bir şey takıldı da... Kadın, kalpleri sürekli hoppidi hoppidi güppüdü güppüdü ya da tıkkıdı tıkkıdı diye mi atıyor?
But that would be my only quibble.
Ama o kelime oyunum olurdu.
My quibble is not with the lack of notification.
Haber verip vermemenden bahsetmiyordum.
Oh, let's not quibble about semantics.
Oh, konuyu anlambilimselliğe çevirmeyin.
Don't quibble over words!
Kaçamak sözleri boşver!
I've never hung wallpaper, so I won't quibble about the dough.
Ben hiç duvar kâğıdı kaplamadım.
Though you're misguided in your loyalty I won't quibble over this insignificant speck in the universe.
Sadakatin yanlış yönlendirilmiş de olsa evrendeki bu önemsiz nokta için anlaşmazlık çıkarmayacağım.
Why quibble with semantics?
Anlamlarla kelime oyunu yapmak neden?
We quibble and we jaw about the need for proof, for evidence, as if it would serve some purpose, as if it would make a difference, when what we should be seeking is exactly what this woman is describing.
Sanki bir amaca hizmet edemiş, bir fark yaratacakmış gibi bir kanıt ya da tanık için gevezelik yapıp boşuna tartışıyoruz. Aslında aramamız gereken bu kadının tasvir ettiği neden burada olduklarını değil burada ne işleri olduğunu.
Why quibble?
Ne fark eder?
Photons and force fields, flesh and blood, why quibble over details.
Işıközleri ile kuvvet alanı, et ile kan, saçma detaylara takılıyorsun.
They're fighting for better times and here you stand and quibble over a sofa and a few armchairs.
Onlar daha iyi olmak için savaşıyor siz de burada durup boş yere bir kanepe ve birkaç koltuk için tartışıyorsunuz.
- I hate to quibble with you, Rob... but Alison married her first boyfriend.
Tartışmak istemem ama Alison ilk erkek arkadaşıyla evlendi.
Let's not quibble over words.
- Kelime oyunu yapmayalım.
I'm not going to quibble over a few tons of ore.
Birkaç ton maden cevheri için pazarlığa girmeyeceğim.
- you son of a bitch! - Don't quibble... - you know what I mean.
Maymunlar tıraş olmaz seni o... çocuğu.
Let's not quibble over definitions.
- Tanımlar üzerinde tartışma.
Let's not quibble.
Şimdi kimin kimi yarı yolda bıraktığı konusunu boş verelim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]