Radical translate Turkish
1,677 parallel translation
Radical stuff.
Radikal zırva.
Check out this radical theorem.
Şu radikal teoriye bir baksana.
I'm not a radical.
Çileden çıkmadım.
There's a radical sculpture in the studio, which is crude and brilliant and enormous.
Atölyede radikal bir heykel var. Acemi ama dâhice ve aşırı.
This could be the most radical ride of your life.
Bu hayatındaki en radikal sürüş olabilir.
He has a radical definition of working hours.
Kendisinin mesai saatlerinin radikal bir tanımlaması vardır.
Is he in some radical political group?
Radikal politik bir grup içinde mi?
And I have learned of similar attacks against your planet being planned by a radical sect of Jaffa, who see the Tauri as a powerful force in the galaxy.
Ve, Tauiri'yi, galakside ki en güçlü kuvvet olarak gören, ve gezegeninize karşı bir saldırı planlayan,... radikal bir Jaffa tarikatını da öğrendim.
Now apparently, there's a radical group of Jaffa poised to attack Earth.
Söylendiğine göre, Dünya'ya saldırmak isteyen radikal bir grup varmış.
The lady with the big hat said you were a dangerous radical.
Koca şapkalı kadın demişti ki, sen tehlikeli bir radikalmişsin.
Radical? Maybe.
- Belki radikal olabilirim.
If I'm wrong, tell me, but ever since I've known you, you talk like a radical.
Hatalıysam söyle ama... Seni tanıdığımdan beri radikal gibi konuşur, ancak zengin biri gibi yaşarsın.
That's where the radical and the rich guy make a perfect combination.
İşte radikal ve zengin adamı kusursuz kombinasyonu da budur.
The radical may fight with the purity of Jesus.
Radikal ben, İsa'nın masumiyetiyle onlarla savaşır.
They think we're some kind of radical religious sect?
Bizim dinsel bir örgüt olduğumuzu mu düşünüyorlar?
Most likely a result of your bitter disappointment and radical disillusionment with significant others during childhood.
Çoğunlukla, hayal kırıklıklığı sonuçları gibidir. ve esas hayal kırıklığı çocukluk dönemindeki önemli kişilerle gelir.
I-I know I'm just supposed to be here to remove a few ribs, but I'm wondering if you've ever tried anything more radical to treat the spinal curvature?
Sadece birkaç kaburgayla ilgilenmem için buraya çağırıldım ama, merak ediyorum, acaba omurganın bu kıvrımının tedavisi için daha radikal bir yöntem denediniz mi?
If by "more radical," you mean having a steel rod inserted into my spine, then, yeah, we've tried.
Eğer "Daha radikal" ile omurgamın içine bir çelik çubuk koyulmasından bahsediyorsan, o zaman, evet, denedik.
It just figures, everyone saw me as a slut, and now I'm this radical virgin who can't wear a pair of leather pants.
İşte mesele bu. Herkes beni bir sürtük olarak gördü, şimdiyse kendi pantolonunu giyemeyen koyu bir bakireyim.
He was implicated in money laundering for radical organisations.
Daha sonra çeşitli radikal örgütler için para aklama işine karışmış.
He's a radical nationalist.
O radikal bir uluşcu.
This guy got in through one of the radical websites Nadia's been monitoring.
Bu herif, Nadia'nın izlediği radikal web sitelerinden birine girmiş.
We'll have to perform a radical hysterectomy.
Radikal histerektomi gerçekleştirmek zorundayız.
Radical underground student group in the'70s.
Radikal yeraltı öğrenci grubu 1970'lerdeydi.
He was a gung-ho radical who was inspired by Jack's political writings.
Jack'in politik yazılarından ilham alan yorulmak bilmez bir radikaldi.
Can the former CAG make a radical suggestion to the admiral?
Eski HEK amirale radikal bir öneride bulunabilir mi?
It's either that or a radical make up from my friends back there.
Ya bana güvenirsin ya da oradaki arkadaşlarım sana radikal bir makyaj yapar.
A radical Salafist.
Radikal bir Salafist.
The first step is a radical change.
İlk adım olarak radikal bir değişiklik yapmalı.
- Radical.
- Harika.
Extra maximum, double radical respect straight out of Ukraine to my new neighbor who jam, rewind.
Yeni dostuma, duble sağlam, ekstradan maksimum bir Ukrayna saygısı, karşınızda, geriye sarma!
Ordinarily we like to treat this in stages. First and least radical being an injection of anti-inflammatory drugs into the penis.
Normalde bu vakalarda tedavi yapabilmenin en acısız yolu penise anti-kızdırıcı ilaç enjekte etmektir.
That's the least radical thing you can do?
En acısız yapabileceğin şey bu mudur?
You think we can pull off such a radical punk?
Sence öyle bir radikali yenebilir miyiz?
They call it... Radical cognitive bonding.
Buna Köklü Kavramsal Bağlanma deniliyor.
Try it, might shock Hari into some radical new moves.
Bir dene, bunlar Hari'yi yeni pozisyonlara yönlendirebilir.
It's a hot and radical music about "death", "demons", "hell" and so on.
"ölüm", "şeytanlar", "cehennem" gibi konuları işleyen sert ve radikal bir müziktir.
A "free radical", that's what he used to call her.
Serbest radikal, bu ismi takmıştık ona.
Then with a Zhui and See as the radical.
sonra bir Zhui ve See.
Like the word Kuen, but See instead of Wood as the radical.
Kuen yazar gibi. Ama See nin yazılışı farklı.
See as the radical...
See nin yazılışı farklı...
You weren't radical enough.
Yeterince radikal değildiniz.
And Roz did make a radical change.
Roz radikal bir değişim geçirdiyse?
She's living proof that sane people can make radical changes, but House...
O mantıklı birinin radikal değişiklikler yapabileceğinin canlı kanıtı.
Radical!
Değişik!
We recently obtained intelligence of a bomb plot by an antigovernment radical.
Kısa süre önce, hükümet karşıtı radikal birisi tarafından bombalı bir suikast yapılacağı istihbaratı almıştık.
They were into all kind of radical stuff.
Hepsi, radikal olayların içindeydiler.
After Eugene got arrested 30 years ago, we freaked out, and we stopped our radical ways.
30 yıl önce, Eugene tutuklandıktan sonra, ödümüz patladı. Radikal yöntemleri bıraktık.
Chris, any word on why Ms. Spears went for this radical "no top of the head" look?
Neden bu radikal değişime gidip kafasız kaldığı konusunda bir bilgi var mı?
Michael May has undergone radical surgery to repair eyes ruined in a boyhood accident.
Michale May çocukken geçirdiği bir kazada yitirdiği gözlerinin onarılması için sıradışı bir ameliyat geçirdi.
People don't want your radical ideas, your agenda, your lifestyle.
İnsanlar senin radikal fikirlerini planlarını, hayat tarzını sevmiyor.