Radley translate Turkish
330 parallel translation
"No Radley's goin'to any asylum."
"Bir Radley tımarhaneye gitmez." demiş.
Do you think Boo Radley ever really comes... and looks in my window at night?
Boo Radley'in gerçekten geceleri gelip penceremden içeri... baktığına inanıyor musun?
I bet you a "Grey Ghost" against two "Tom Swifts"... you wouldn't go any farther than Boo Radley's gate.
İki "Tom Swift" e bir "Boz Hortlak" veriyorum... Boo Radley'in bahçe kapısından öteye gidemezsin, iddiaya var mısın?
I go past Boo Radley's house nearly every day of my life.
Hayatım boyunca hemen her gün Boo Radley'in evinin önünden geçtim.
We came down to find out where Boo Radley was locked up.
Boo Radley'in kapatıldığı yeri bulmaya geldik.
Gonna look in a window at the Radley house... and see if we can get a look at Boo Radley!
Radley'lerin evinde bir pencereden içeriye bakacağız... ve Boo Radley'i görmeye çalışacağız!
We'll go around back... and crawl under the high wire fence at the rear of the Radley lot.
Arkadan dolanıp... Radleyler'in arka bahçesindeki yüksek çitin altından geçeceğiz.
Mr Radley shot at a prowler out in his collard patch.
Bay Radley pazı bahçesine gizlice giren birine ateş etti.
Mr Radley must have scared them out of their wits.
Bay Radley ödlerini koparmış olmalı.
And Scout... you know somethin'else I never told you... about that night I went back to the Radley house?
Ve Scout... biliyor musun, sana hiç söylemediğim başka bir şey daha var... Hani o gece tekrar Radleylerin evine gitmiştim ya?
I still looked for Boo everytime I went by the Radley place.
Radley'lerin oradan geçerken her seferinde hâlâ Boo'yu arıyordum.
Miss Jean Louise, Mr Arthur Radley.
Bayan Jean Louise, Bay Arthur Radley.
Just standin on the Radley porch was enough.
Radley'lerin verandasında durmak yeterliydi.
And Boo Radley had come out.
Ve Boo Radley dünyaya çıkmıştı.
I was to think of these days many times... of Jem and Dill... and Boo Radley and Tom Robinson.
O günleri daha sonra pek çok kez düşünecektim... Jem'i ve Dill'i... ve Boo Radley ile Tom Robinson'ı.
Having a Boo Radley moment, are we?
Boo Radley'i içimizde hissediyoruz, değil mi?
Mr. Newberry has the Boo-Radley - village-idiot-Quasimodo thing going. - Don't you?
- Bay Newberry köyün delisidir.
Well, by now Lord Radley was a Cabinet Minister and... as the Baron well knew, I was working as his personal secretary.
O zamanlar Lord Radley bakandı..... ve Baron'un da çok iyi bildiği gibi, ben onun özel sekreteri olarak çalışıyordum.
- Carla, you're...
- Carla, sen... Radley.
Radley.
Radley.
Radley.
- Hayır!
Please, Radley. Radley.
Lütfen Radley, Radley.
- What about that, Radley?
- Ne olacak, Radley?
Forget the drink, Radley!
Unut içkiyi, Radley!
- Radley, we can't do this. - That...
- Radley, yapamayız bunu.
Now, Radley, we have to do something.
Şimdi Radley, bir şey yapmalıyız.
They have limited... limited visitation, and let me tell you something, Radley.
Ziyaretleri sınırlandırmışlar, ve şunu söyleyeyim, Radley.
We have to send her there, Radley.
Oraya göndermemiz gerek, Radley.
So, Radley...
Radley...
Radley, I'm gonna make it up to that girl.
Radley, o kıza yaptıklarımı telafi edeceğim.
It was so embarrassing, Radley.
Utanç vericiydi, Radley.
Thank you, Radley.
Teşekkürler, Radley.
She can't handle the unexpected, Radley.
Umulmadık şeylerle başa çıkamaz.
And nobody's going to tell me how to do it, not even you, Radley. No!
Ve kimse bana nasıl yapacağımı söylemeyecek, sen bile Radley!
And, Radley, you'd better get going, otherwise you're gonna be late.
Radley, gitsen iyi olacak, yoksa geç kalacaksın.
- L... I... - Radley, come here just one moment.
- Radley, gelsene bir.
I don't know why I am talking like this anyway... but honestly, Radley, sometimes I think that there must be some mothers out there in the world... who are better equipped to handle Carla.
Bu konuyu niye seninle konuştuğumu da bilmiyorum fakat dürüst olmak gerekirse, bazen dünyada bir yerlerde Carla'ya daha iyi bakabilecek anneler olduğuna inanıyorum.
Radley, I'm gonna shut my mouth.
Radley, çenemi kapatacağım.
- It's not fair, Radley. It's not fair.
- Hiç adil değil, Radley.
Radley, please.
Radley, lütfen.
- Radley.
- Radley o.
- Radley.
- Radley.
- prosperity... - Radley, what is going on?
- Radley, ne oluyor?
- Radley!
- Radley!
- Hi, Radley. - Did you think so? - You don't think I'm ready to be married?
Evlenmeye hazır olmadığımı mı düşünüyorsun?
I guess that makes me the Boo Radley of this scenario. Exactly.
Sanırım ben de senaryonun Boo Radley'si oluyorum.
I don't want Boo Radley touching my rosebud wallpaper.
Boo Radley'in goncalı duvar kağıtlarıma dokunmasını istemiyorum.
And I remember the time I fell out of old Boo Radley's apple tree and broke my arm.
Boo Radley'in elma ağacından aşağıya düşüp kolumu kırmıştım.
I'll give you a hint.
"Boo Radley'in elma ağacından düştüm ve kolum çok acıyor!" Size ipucu vereyim.
Since when did I turn into Boo Radley?
Ne zamandan beri Boo Radley oldum?
But he's our Boo Radley, and we don't have a Boo Radley, unless you count the troubadour or Pete the pizza guy or the guy who talks to mailboxes.
Ama o bizim Boo Radley'miz. Boo Radley'miz yoktu. Kasaba müzisyenini, Pizzacı Pet ya da posta kutularıyla konuşan adamı saymazsak tabi.