English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ R ] / Refined

Refined translate Turkish

652 parallel translation
No, since ever I've been promoted, my mouth have become much more refined.
Şef olduktan sonra çenem değerlendi.
The techniques that Rutherford pioneered have been extended and refined by scientists like Stephen Moorbath at Oxford University. MANNING : ... sort of lifelong love-hate relationship.
Rutherfordun öncülüğünü yaptığı teknikler Oxforddan Stephen Moorbath gibi bilim insanları tarafından geliştirilip, inceltildi ; bir tür hayat boyu aşk-nefret ilişkisi.
That slug never wants to meet any refined people.
Tembel şey, kibar insanlarla tanışmayı asla istemez.
It's the most refined place in town.
Bu şehirdeki en seviyeli yer.
If you want to be really refined, you have to be dead.
Size göre nazik olmak için ölmek gerekiyor zaten.
But in a very refined way.
Ama yeniden tanïmlanmïs halde.
I'm too refined for that! The pig!
Bunu yapmayacak kadar silim ben.
And really refined, isn't she?
Evet, hem de kültürlü.
Papa, can't you learn to be a little more refined?
Baba, biraz daha kibar olmayı öğrenemez misin?
Refined?
Kibar mı?
- Papa, can't you be more refined?
- Baba, biraz daha kibar olamaz mısın?
You know, I told you about her the other day - the one with the refined voice.
Sana geçen gün sözünü etmiştim. Hani zarif sesli olan.
It will when it's refined by some other guy.
Rafine edilince parlayacak.
It seems uncouth next to the refined Beauty
Zarif Güzel'in yanında görgüsüz kalmaktadır.
You need a more refined kind of occupation.
Senin daha kibar işlerde çalışman gerek.
Refined, maybe.
İşlenmiş olarak belki.
A refined woman who lives the time here too.
Böyle yerlere gelmekten, oldukça hoşlanan bir kadındır.
Even a decorator as refined that you will only be seduced... he is going to be necessary to decide you after all these fruitless presentations.
Senin kadar zarifleşmiş bir sanatçı bile baştan çıkacaktır. Bunca verimsiz tanışmadan sonra bir karar vermen şart.
I don't know any refined enough for your taste.
Beğeneceğin kadar kaliteli şeyler bilmiyorum.
Your elegance is more refined every day.
Şıklığınız her gün daha da artıyor.
My dear fellow... the truth isn't quite the sort of thing... one tells to a nice, sweet, refined girl.
Gerçek iyi, saf bir kıza anlatılabilecek bir şey değildir.
If refinement is a game of kicking words of sincerity like a ball, then I am not refined.
Ama sadakatimi görmezden gelemezsiniz. Sadakati... Saray mensubuna has bir gösteriş olarak görüyorsanız ve bu onlara yakışır diyorsanız.
How can someone like you ever understand refined taste?
Pekâlâ, öyle değilim. Saltanat ya da zarafetin anlamını hiç bir zaman bilemeyeceksiniz.
She's so refined I think I'll kill myself.
Öylesine zarif ki kendimi öldürebilirim.
Valentiniano, the cowardly and hysterical Emperor, and his mother, Galla Placidia, are the representatives of this court that dissolves the remains of an Empire into its own refined ruin.
Valentiniano, korkak ve isterik İmparator annesi Galla Placidia da bir İmparatorluktan arda kalanları dağıtan bu sarayın temsilcileridirler.
In the old days, it was traditional for the refined Japanese woman...
Eski günlerde, seçkin bir Japon kadınının...
And now, ladies and gentlemen, refined and scientificated through the ages, has come to us, as by a miracle, a medicine, a balm to make your aching joints as supple as a serpent's.
Ve şimdi, bayanlar ve baylar, faydalı ve yıllar boyunca denenmiş bu ilaçtan, hepiniz birer şişe alın.
I don't understand how a woman that acts like you could have such a sweet and refined young girl for a daughter.
Sizin gibi davranan birinin nasıl böyle tatlı ve kibar bir genç kızı olabilir, hiç anlayamıyorum.
Do you want me to talk refined, do you?
Kibar konuşmamı istiyorsun, öyle mi?
It's so refined.
Öyle saf ki...
A refined type.
Kibarca...
Next to a young lady, an actress, but very refined.
Genç bir hanım, bir aktris, ama çok nezih.
It's more refined.
Bari saf etten.
I'll tell you one a little bit... Little bit more refined.
Biraz daha düzgününü anlatayım.
"Well, you certainly look like a refined audience we got here tonight " and I have a couple of refined jokes to tell ".
Bu gece gerçekten çok kaliteli bir dinleyici kitlemiz var... ben de size çok incelikli bir fıkra anlatacağım ".
The young Scandinavian woman is receptive to a refined speech tinted by a foreign accent.
Genç İskandinav kadın, yabancı aksana çalan zarif bir konuşmaya karşı meyillidir.
As I got to know you this evening, I thought that you, a bit more refined, of course, do not, essentially, differ from your people.
Bu akşam sizi tanıdığımda, diğer insanlarınızdan... bir farkınız olmadığını düşünmüştüm. Elbette daha şıksınız.
You're so cultured, so refined, so innoc...
Okumuş, kültürlü bir insansınız. Saf ve temiz...
Your half-lies are so refined that they look like the truth.
En korkunç olan şey de, yarı yalanları gerçekle bağdaştırman.
Modest and pure Polite and refined
Mütevazı ve saf, kibar ve ince
Well, I guess I am a rather interesting man... refined, intelligent.
Sanırım ben çok ilginç bir adamım... zarif ve zeki.
Show me a girl who is acting so refined
"Özgürlüğümden vazgeçmeyeceğim" Derim ki "Bak ne diyeceğim?" O der ki "Ne?" Ben derim "Ne?"
And the raw new towns that sprung up in the West began to dream of becoming as refined as that one-time hooligan city by the Golden Gate.
Batı'da yeni kurulan kasabalar, bir zamanların çetelerle dolu Altın Kapılı şehir kadar gelişmiş olmanın rüyasını kurmaya başlamıştı.
Rosalia is refined.
Rosalia saf bir kızdır.
The first Baron Von Klaus must have been more refined.
İlk Baron Von Klaus daha zarif olsa gerek.
To tell you the truth, Versailles is a bit provincial while everything here is so refined and splendid.
Doğrusunu söylemek gerekirse, Burada her şey çok kibar.. ve görkemli, Versailles biraz taşralı kalıyor.
So refined.
Çok zarif.
This is so refined.
Bu çok zarif.
The mistress of this lnn is a refined beauty...
Konaktaki bayan çok zarif bir güzel...
Well, it hasn't any, practically speaking but it's refined, it's subtle, it's very un-Norman.
Bu konuşmada pek yararlı bir şeymiş gibi görünmeyebilir ama, Oldukça kibar bir şey. Oldukça zarif.
between two refined people as we are, we understood each other perfectly.
Kardeşin öyle bir aristokrat şekilde konuştu ki bu iki kaliteli insan birbirini gayet iyi anladı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]