English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ R ] / Refrigerator

Refrigerator translate Turkish

1,616 parallel translation
HEY, SO DID THE LEFTOVERS MAKE IT TO THE REFRIGERATOR, OR DID THIS ONE SWALLOW EVERYTHING, INCLUDING THE FOIL?
Artanlar dolaba varabildi mi yoksa bizimki paketiyle beraber yedi mi?
Doug, I left dinner for you in the refrigerator.
Doug, buzdolabında senin için yemek bırakmıştım.
I was wondering if your refrigerator is running.
Oh, öyle mi?
I was wondering if your refrigerator is running. Oh, it is?
Ama, lezbiyen ebeveynlik konusunda bir kaygımız yok aslında...
She's not even near the refrigerator.
Buzdolabının yanına bile yaklaşmadı.
I have to close the door every time I want to go potty and I can't run down here to the refrigerator in my panties.
Ne zaman işemeye gitsem kapıyı kapamak zorunda kalıyorum ayrıca iç çamaşırlarımla aşağıya, buzdolabının yanına inemiyorum.
When I was growing up, my father had the "serenity prayer" taped to the refrigerator.
İlk gençlik dönemlerimde, babam buzdolabın üzerine Sabır Duası yazıp koymuştu.
Why is there a mini-refrigerator in here?
Nedir bu? Oturma odasında neden mini buzdolabı var?
The refrigerator's a mess.
Buzdolabı karmakarışık.
- You ever heard of a refrigerator?
Buzdolabı diye bir şey duydun mu? - Temiz.
There's a pitcher in the refrigerator.
Buzdolabında sürahi var.
I love that little coffin refrigerator.
Şu küçük ceset buzluğunu sevdim.
Guess jimmy's the refrigerator magnet of the week, again, huh?
Galiba haftanın buzdolabı mıknatısı Jimmy.
Did you look on top of the refrigerator?
Buzdolabının üstüne baktın mı?
Trying to clean out my refrigerator.
Buzdolabımı temizliyorum.
Yes, is your refrigerator running?
Evet, buzdolabınız koşuyor mu?
Rose, we had one night together and you handcuffed yourself to my refrigerator.
Rose seninle bir gece beraber olmuştuk ve sen kendini buzdolabıma kelepçelemıştin.
Hey, how can you tell if an elephant's been in your refrigerator? - How?
Söyle bakalım buzdolabına bir filin girdiğini nereden anlarsın?
I sell plastic canoes and refrigerator magnets.
Plastik kanolar ve buzdolabı mıknatısları satıyorum.
Is this a refrigerator?
Bu bir buzdolabı mı?
And there's some nice fruit in the refrigerator.
Dolapta meyveler var.
SO UNLESS YOU HAVE AN EXTRA THOUSAND BUCKS LAYING AROUND TO BUY US A NEW REFRIGERATOR, PLEASE, JUST DRINK IT.
Yani bize buzdolabı alabileceğin fazladan bin doların falan yoksa lütfen sütünü iç.
YOU KNOW WHAT WE SHOULD BUY IS A NEW REFRIGERATOR.
Esas almamız gereken yeni bir buzdolabı.
TO PURCHASE A NEW REFRIGERATOR.
Yeni bir buzdolabı alın diye.
I MEAN, THE MAN IS BUYING US A NEW REFRIGERATOR.
Adam bize yeni bir buzdolabı alıyor.
WE TOLD HIM WE WERE GOING TO BUY A REFRIGERATOR, AND WE DID.
Buzdolabı alacağız dedik ve aldık.
IS THIS THE NEW REFRIGERATOR?
Yeni buzdolabı bu mu?
Put a tap on that telephone and a bunch of Barq's Root Beer in the refrigerator.
Telefona dinleme cihazı takın, buzdolabını da kök birasıyla doldurun.
Is my root beer in the refrigerator?
Kök biralarım buzdolabına kondu mu?
The minute I got the invitation, I had to run to the refrigerator and check the Red Sox schedule.
Daveti aldığım an, buzdolabına doğru koşup Red Sox programını kontrol etmek zorunda kaldım.
- In the refrigerator?
- Buzdolabındaki mi?
I left all the phone numbers on the refrigerator and you need to give him a bath before he goes to bed, but don't get any water in his ears,'cause he freaks out a little bit.
Bütün numaraları buzdolabına astım. Yatırmadan önce banyo yaptırman gerekiyor. Ama kulaklarına su kaçırma çünkü huylanıyor.
Not a refrigerator.
Buzdolabı değil.
Got the refrigerator, sink, stove, and this is kind of a country eat-in dining room.
Buzdolabınız, lavabonuz ve fırınınız var ve bu bir çeşit kırsal akşam yemeği odası.
Look at that! Now your knight is at refrigerator five.
Şimdi atın buzdolabı 5'te.
Refrigerator magnet.
Buzdolabı mıknatısı.
It was more like the entire contents of our refrigerator on a round crust.
Buzdolabımızdaki her şey yuvarlak bir ekmek kabuğunun üstündeydi.
- Get it from the refrigerator case.
Soğuk olsun. - Peki, anne.
Because that's my refrigerator.
Çünkü kendileri benim buzdolabım oluyorlar.
All the food from the refrigerator and the cupboard, put it in here.
Buzdolabındaki ve raflardaki tüm yiyecekleri buna koy.
Check out my parents'refrigerator.
Bizimkilerin buzdolabına bir göz atın yeter
I thought somebody had put a refrigerator on your butt.
Düşündüm ki acaba biri popona buzdolabı mı koydu diye.
Guess which refrigerator broke down when you were gone?
Bil bakalım sen gittikten sonra hangi buzdolabı bozuldu? Merak etme, Henry Amca.
I found it on the refrigerator.
Buzdolabının üstünde buldum.
So, when she wrote that note on the refrigerator, she made that all up?
O notu buzdolabının üstüne bıraktığında... tüm bunları ayarlamıştı?
Your favourite wine is inside the refrigerator I've sent Laxmi on leave too
Favori şarabını buzdolabına koydum. Laxmi'yi de gönderdim.
Now, you know I probably won't be home till about 11 : 00, and I left a number hanging on the refrigerator if you need me.
Saat 11 : 00'e kadar gelmeyebilirim. Bana ihtiyacın olursa diye buzdolabına bir telefon numarası astım.
Just put that in the refrigerator.
Buzdolabına koy.
I'll give you $ 1500 plus a refrigerator.
1500 dolar, bir de buzdolabı verecekler.
Their girlfriends will have new pimps before the milk in the refrigerator goes bad. It's fine.
Sorun değil.
Won't you hang it on the refrigerator?
- Buz dolabına asmayacakmısın?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]