English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ R ] / Refuses

Refuses translate Turkish

1,667 parallel translation
He is a drug addict who flaunts his addiction and refuses to get treatment.
İlaç bağımlılığıyla övünen ve tedaviyi reddeden biri.
She refuses to let us do anything until she hears back from them.
Cevap gelene kadar tedaviye izin vermiyor.
It came out covered in this acid slime that chewed right through our floorboards. And although this is the most extraordinary find, my silly brother-in-law Russellstill refuses to call in nasa.
Bu muhteşem keşfe rağmen, aptal eniştem Russell hala NASA'yı aramayı reddediyor.
I mean, he refuses to grow up, he dates these dumb girls, and the worst part is, he just thinks we're buddies.
Yani, büyümeyi kabullenmiyor, şu salak kızlarla çıkıyor, Ve en kötüsü bizim kanka olduğumuzu düşünüyor.
When you can have anything that you want, when you can buy anything that you want, and one thing slips away, refuses to be bought?
Her istediğini elde edebiliyor, her istediğini satın alabiliyor. Ama tek bir şey elinden kaçırıyor ve satın alınmayı da reddediyor.
She refuses to wear her reading'glasses.
Okuma gozluğüyle okumayı reddediyor.
He refuses, put him in cuffs.
Reddederse, kelepçe tak.
- He refuses to call him his father.
- Ona baba demeyi reddediyor.
He refuses to call him his father.
Ona baba demeyi reddediyor.
My father has been kidnapped... because he refuses to pay protection money... to a bunch of thugs!
Babam kaçırıldı. Çünkü bir grup gangstere haraç vermeyi reddetti!
My father has been kidnapped... because he refuses to pay protection money... to a bunch of thugs.
Babam kaçırıldı. Çünkü bir grup gangstere haraç vermeyi reddetti!
- HE REFUSES?
- Red mi ediyor
THIS... INSECT REFUSES ME?
Bu... böcek beni red mi ediyor?
I have to be ready to leave the city and pursue Pompey as soon as he refuses truce.
Ateşkesi reddedince Pompey'in peşine düşüp, şehri terk etmeye hazır olmalıyım.
He refuses to meet us... in person?
Bizimle şahsen buluşmayı reddediyor
He refuses to meet me face to face.
Benimle yüz yüze görüşmeyi reddediyor...
He refuses to meet me.
Benimle buluşmayı reddediyor!
Refuses truce.
Ateşkesi reddediyor.
Refuses even to speak to me.
Benimle konuşmayı bile reddediyor.
To add insult to injury, this soldier, this brute, this barbarian from who knows where, refuses to name his paymaster!
Verdiği zarara aşağılama eklemek için bu asker bu hayvan, bu barbar, kimbilir nereli kendisine para verinin adını açıklamayı reddediyor!
I had a chat with a woman who refuses to stop using cocaine. She's six months pregnant.
Bu sabah, altı aylık hamile olmasına rağmen, kokaini bırakmayı reddeden bir kadınla sohbet ettim.
She brought me to god but refuses to follow me all the way.
Beni Tanrıya o getirdi ama bütün yolu yürümeyi reddediyor.
Anyone refuses to worship them and they die.
Onlara tapmayı reddeden ölüyor.
Even after we showed him video footage of the damage, Volnek still refuses to believe the Ori are responsible for what happened on Sarvarus.
Ona gösterdiğimiz görüntülere rağmen sorumluların Ori olduğuna inanmayı reddediyor.
He still refuses to speak?
Hala konuşmuyor mu?
Anyone who refuses to accept us will die.
Bizi kabullenmeyenler ölecek.
- My stove refuses to cooperate.
Fırınım iş birliğini reddediyor.
She refuses to talk.
Konuşmayı reddediyor.
Tom, it now appears that John Travolta is also in the closet, and he refuses to come out.
Tom, görünüşe göre John Travolta da dolabın içinde. Ve dışarı çıkmayı reddediyor.
The operator informed me that Boeing refuses to give out any information regarding the construction of their aircraft.
Operatör beni, Boeing firmasının uçaklarının yapımına ilişkin herhangi bir bilgi vermeyi reddettiği hususunda bilgilendirdi.
Could it be the same reason the military refuses to let us see the security video at the Pentagon?
Ordunun Pentagondaki güvenlik görüntüsünü izlememize izin vermeyi reddetmeisyle aynı sebepten olabilir mi?
Hey, come on. If you had scar tissue, it would be beautiful. She refuses to believe anything.
Hadi, façan bile olsa sende güzel durur.
She refuses to leave and with the Master away... Tell her to go or we'll set the dogs on her.
Gitmeyi reddediyor ve beyefendi... dışarıda olduğundan...
No, my father refuses to go.
Babam, gitmeyi redediyor.
But there's just one little seed of goodness... that refuses to die in the winter of our content.
Ama hoşnutsuzluğunuzun kışında hâlâ, ölmeyi reddeden küçük bir iyilik tohumu var.
Lucy refuses to go in a stroller or a car seat.
Lucy bebek arabasına ya da çocuk koltuğuna oturmayı reddediyor.
His uncle refuses and tells him... he will send others to kill me.
Amcası reddetmiş ve beni başkasına öldürteceğini söylemiş.
The Baron claims that Fluid Karma is safe, but he refuses to release the environmental...
Baron, Akışkan Karma'nın tehlikesiz olduğunu iddia ediyor ama çevresel sonuçları yayınlamayı kabul...
The Baron claims that Fluid Karma is safe, but he refuses to release the environmental impact report from Utopia Three.
Baron, Akışkan Karma'nın zararsız olduğunu iddia etti ama Ütopya Üç'ten alınan çevresel raporu yayınlamayı reddetti.
He gets his way and now refuses to recognize me.
O ve onun yolu şimdi beni tanımak için reddediyor.
What if Thorne refuses to take his seat in Parliament?
Neden ona parlamentoda bir yer veriyorsun?
He refuses to leave...
Gitmek istemiyor.
It's the pain that refuses to go away...
"Ama gitmek bilmeyen o acı."
What I can gather so far is that he refuses to go outdoors.
Belirli bir mesafeye kadar uzanabiliyorum. Dışarı çıkmayı reddediyor.
This is the rule of this house that if one person refuses in this house forthe first time then he doesn't get food again.
Bu evin kuralı eğer biri reddediyorsa ilk kez bu evde o zaman yiyecek alamaz. Tanrım!
If she refuses to take the test, she will be deported.
Eğer testi reddederse, sınır dışı edilecektir.
We all know the consequences if Japan refuses to loan us the 157 billion dollars.
Japonya bize 157 milyar dolar vermezse sonuçlarının ne olacağını hepimiz biliyoruz.
They feed him t-bone steak, and he refuses to come back.
Onu biftekle besliyorlar ve geri dönmeyi reddediyor.
What I don't understand is why Rodrigo refuses to look for the culprit.
Anlayamadığım şey ise Rodrigo'nun suçlunun aranmasını kesinlikle istememesi.
But I've been told he refuses to appear under any such restrictions.
Fakat kendisi herhangi bir sınırlama altında sahneye çıkmayı reddetmiş.
You ask him for The Book, and he refuses.
Güle güle.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]