Reputation translate Turkish
5,858 parallel translation
- By reputation.
- Kulağıma geldi.
Your reputation for helping Those in need precedes you.
Yoksullara yardım konusundaki namınız sizden önde geliyor.
Your famous reputation.
- Ünü yayılmış şöhretinizden.
I will protect your reputation.
İtibarını koruyacağım.
His reputation at the club is that he's dangerous.
Kulüp at Onun ünü tehlikeli olmasıdır.
- Our reputation.
İtibarımız.
He's a foreigner, so he doesn't know your reputation.
Yabancı biri, şöhretini bilmiyor.
Do you worry for your reputation?
Saygınlığın için endişeleniyor musun?
Not just to your reputation.
Sadece itibarınız için değil.
This is my reputation we're talking about, my career.
Konuştuğumuz şey benim itibarım, benim kariyerim.
Find out everything about her Friends, reputation, school records...
Onun hakkinda her seyi ögren Arkadaslari, itibari, okul kayitlari...
They haven't any substantive evidence, and so they're putting his bad-boy reputation on trial.
Gerçek bir kanıtları yok, ve bu kötü çocuk kimliğini mahkemede kullanmaya çalışıyorlar.
And I can't think of any amount of money that's worth my reputation.
Şöhretimi geri kazandıracak hiçbir para miktarı düşünemiyorum.
Reputation Management.
İtibar yönetimi.
I cannot be bought - - especially by a man whose reputation for romance is reckless.
Beni kimse satın alamaz. Hele aşkta düşüncesiz davranmakla ün salmış olan birisi.
We've been friends since we were 10, which is longer than I can say for you and Emily, who it seems has quite the reputation herself.
10 yaşımdan beri onunla arkadaşız. Seninle Emily'nin arkadaşlığı daha kısaymış. - Üstelik onun şöhreti daha beter.
It's true that Captain Randall has a certain reputation. But he is an officer. A gentleman.
Yüzbaşı Randall'ın belli bir üne sahip olduğu doğru ama bir subay ve bir beyefendi.
Destroy your friend's reputation?
Arkadaşının adını mı çıkaracaksın?
You're an officer now, you have a reputation to uphold.
Artık subay oldun. Ayakta tutman gereken bir itibarın var artık.
I have spent years cultivating a reputation as someone who sleeps with bike messengers or better.
Yıllardır postacılarla veya daha iyisiyle yattığıma dair ün yapmaya uğraşıyorum.
You know their reputation.
Onların ünlerini duymamışsın.
- No. But I certainly dined on your reputation when I was a young journalist covering nightlife for the daily news.
Ama genç bir muhabir olarak "Daily News" için gece yaşamını izlerken ününüz elbette ziyafet malzemesiydi.
Judge Mindel has a reputation for being strict and proper.
Düzgün otur. Hakim Mindel'in katı ve uygun olma konusunda ünü var.
My reputation precedes me.
Ünüm beni aşıyor.
Now S.H.I.E.L.D.'s gone down in flames while I rise from the ashes, all charges dismissed and my sterling reputation restored.
Şimdi S.H.I.E.L.D. yanarken, ben küllerimden yeniden doğuyorum. Tüm ithamlar iptal oldu ve pırıl pırıl itibarım onarıldı.
Santana has me doing all these photo ops and interviews, and my reputation is at stake here.
Santana benim için fotoğrafçıları ve röportajları ayarladı ve ünüm mahvolmak üzere.
- Yes, well, a silent partner would not have sullied our reputation along with our kitchen.
Pasif bir ortak mutfağımızla birlikte ünümüzü de lekelemezdi.
I'm not accustomed to taking meetings on such short notice, but your reputation precedes you.
Böyle kısa süre önceden haber verilen görüşmeler yapmaya alışkın değilim ama ününüz sizden önce geliyor.
- Afraid for your reputation?
- Namından korkuyorlar mı?
He knows my reputation from the street.
Benim namımı duymuştur.
Blaine, I am putting the most valuable currency I have into this event, and that currency is my reputation.
Blaine, en değerli şeyimi bu gösteriye koydum. Ve o şey benim saygınlığım.
Your reputation can't do with a broken engagement.
Namın, atılmış bir nişanı taşıyamaz.
Your reputation as a businessman is going down with it.
İş adamı ünvanın da onunla birlikte batacaktı.
Peter, you are a politician with a reputation.
Peter, sen ün yapmış bir politikacısın.
As of today, I'm no longer a scientist with a reputation to protect.
Bugünden itibaren saygınlığını koruyacak bir bilim insanı değilim.
Your reputation's in tatters, what with... necrophilia and fancying rotters.
Ünün paramparça oldu, ölü seviciymiş ve şeytandan zevk alıyormuş.
He has a reputation for being smart, tough, and for being ruthless.
Zekası, sertliği ve acımasızlığı ile tanınıyordu.
Tommy has a reputation to uphold.
Tommy'nin koruması gereken bir saygınlığı var.
A reputation for not being scared of anything.
Bu saygınlık, korkusuz olmasından geliyor.
We have the school's reputation to uphold.
Okulunun saygınlığı da var.
Your father has a reputation of being, uh, sui generis.
Babanızın tam anlamıyla "şahsına münhasır" bir itibarı var.
Only by reputation.
- Söylenenler kadar.
I think your reputation is set.
Bence o konudaki namın yerleşmiş zaten.
- The cost is to me, to my reputation, to my faith in another, in my husband, a man I gave my heart to.
- Bana mal oldu. İtibarıma ; kocama, kalbimi verdiğim adama güvenebileceğime dair olan inancıma mal oldu.
I gained a reputation for being the one you went to when you were looking for something creative.
Yeni bir şeyler arayan herkes benim kapımı çalardı o zamanlar. Yaratıcıydım.
A man like me is dead if he doesn't come with a sterling reputation.
Benim gibi bir adam şan şöhret olmadan bir hiçtir.
I don't want to get a reputation as a flake.
Nonoş diye nam salmak istemiyorum.
So, we have a situation of infinite danger to your reputation, which brings you no emotional reward to compensate?
Elimizde ününe geri dönülmez bir zarar verecek ve bunu telafi etmek için de hiçbir duygusal ödül kazandırmayacak bir durum var.
You're getting a reputation.
Gittikçe ünleniyorsun.
Our reputation is everything, Ms. Scott.
İtibarımız her şeyimizdir Bayan Scott.
Your reputation... will not exist.
Ünün yok olur.