Ridicule translate Turkish
351 parallel translation
" Perhaps you will regard my work with ridicule or even with distaste.
" Belki çalışmalarımla alay edecek ya da tiksineceksin.
But there was no note of pity in your ridicule.
Hâlbuki alaylı konuşmanda merhametten eser yoktu.
No enemy is more harmless than he who has been killed by ridicule.
Hiçbir düşman, alaylarla öldürülmüş bir adamdan daha zararlı değildir.
And Tarzan returns home, ridicule still ringing in his ears.
Ve Tarzan da eve dönüyor, alaylar hâlâ kulaklarında çınlayarak.
The newspapers, especially those like the Record... which were trying to hold the Reform Administration up to ridicule... kept public interest at a fever pitch... until every man who wore a dark coat or a light hat automatically became a suspect.
Gazeteler, özellikle Reform Yönetimi'ni alay konusu etmeye çalışan Record gibiler, koyu bir ceket veya açık renk bir şapka giyen her adam otomatik bir şüpheli haline gelene kadar halkın ilgisini canlı tuttu.
I ridicule on the night of the party.
Kendimi berbat bir şekilde keşfettim.
If you understood him, you wouldn't subject him to ridicule.
Gerçekten Bay Kameda'yı anlamış olsaydınız ona gülmelerine müsaade etmezdiniz.
Since when have I subjected him to ridicule?
Buna ne zaman müsaade etmişim ki?
We are aware that most of our colleagues ridicule our findings.
Meslektaşlarımızın çoğunun bulgularımızı saçma gördüğünün farkındayız.
At least they didn't ridicule us.
En azından bizimle dalga geçmediler ama.
I exposed him to public ridicule.
Halk önünde alay konusu olmasına sebep oldum.
The prosecutor's attempting to ridicule the witness.
Savcı, müvekkilimi küçük düşürmeye çalışıyor.
Must you always ridicule?
Alay etmek? - Kimle alay?
Ridicule who? Your loyal loving subjects?
Sana sadık sevecen kitlenle mi?
He wanted to hold our love up to ridicule, but I couldn't let him do that, could I?
Aşkımızla dalga geçmek istiyordu, ama ben buna izin veremezdim, değil mi?
She would bring ridicule on both our country and our President.
Ülkemizi ve Başkanımızı küçük düşürmek istedi.
It's not easy to stand alone against the ridicule of others.
Hepimizin alayı karşısında tek başına durmak kolay değil.
Why do you have to ridicule his resolve?
Neden onun kararıyla dalga geçiyorsun?
I wouldn't let anybody ridicule my product.
Kimsenin ürünümle alay etmesine izin vermezdim.
I don't want to be here all summer and be an object of ridicule for the twins and all of you.
Tüm yaz boyunca burada kalıp, ikizler ve hepiniz için alay konusu olmak istemiyorum.
We ridicule each other.
Birbirimizle alay ediyoruz.
He was sluggish and rundown, and was the object of ridicule because of his obesity.
Cansız ve çökmüştü, şişmanlığı nedeniyle alay konusuydu.
Yes, but he resents the ridicule.
Ama, komik duruma düşürülmesine güceniyor. Avukat buluruz.
You come in here asking favours and then ridicule our courtesy with your insolence!
Fırsattan istifade gömleği çaldınız şimdi de işi şakaya alıyorsunuz.
He held him up to ridicule whenever possible.
Her fırsatta onu aşağıladı.
But as soon as I tried it, I dreaded beeing mocked, the ridicule and I retired into my shell.
Ama bunları yapmayı denediğimde, alaya alınıp dalga geçilmekten korktum, ve kabuğuma çekildim.
And yet you held me up to ridicule before our colleagues?
Hal böyleyken mi meslektaşlarımızın önünde alay konusu ettiniz beni?
If a samurai risks shame and ridicule to beg for a day or two's grace, he must surely have good reason.
Ama bir samuray ekstradan bir kaç gün süre isteyip utanç ve alay konusu olma riskini alıyorsa mutlaka iyi bir sebebi olmalı.
C'est ridicule.
C ´ est ridicule.
But your tone suggests ridicule.
Ama ses tonun biraz alaylı.
Here is a boy punished by public ridicule.
Darağacında bir genç.
We must avoid ridicule at all cost.
Gülünç duruma düşmekten ne olursa olsun sakınmalıyız.
- For a lovely Lady, courtly ridicule never killed a Frenchman.
Bir atasözü der ki : "Bir eşeği gülmekten öldürebilirsin, ama bir Fransız'ı, asla."
We must try to invent new techniques, unrecognizable... which are unlike any previous method... to avoid childishness, ridicule... make our world unlike any other... where previous standards don't apply... which must be new, like the technique
Mevcut herhangi bir çalışmayla... karşılaştırılamayacak kadar benzersiz olan, yeni teknikler geliştirebilmek için, anlamsızlığın boşluğundan uzak, temiz bir dünya inşa etmeli.
All of you. I've been monitoring some of their old-style radio waves. The empire spokesman trying to ridicule their religion.
Ben onların bazı radyo yayınlarını inceledim, imparatorluk sözcüsü dinlerini aşağılamaya çalışıyordu.
You're the ones who distort... and ridicule and emasculate us, and that ain't cool.
Bizi yanlış gösteriyor bizimle alay edip, bizi güçsüz kılıyorsunuz. Bu hiç iyi değil.
There is this very real need in society for someone whom almost anyone can look down on and ridicule.
Çünkü toplumda hemen herkesin hor görüp dalga geçeceği birine son derece ihtiyaç vardır.
You wanted to ridicule justice with your imperialist stunt.
Emperyalist oyunların yetmezmiş gibi bir de adaletle alay etmeye çalıştın.
E our preparation, mainly mine, it was to be one of the two sections transferred to England e our preparations they had been ridicule.
Bizimkiler de... Benim uçuş filom İngiltere'ye gidecek iki filodan biri olacak şekilde özel olarak hazırlanmıştı. Ancak bizim hazırlıklarımız, saçmaydı...
I'm not held up to ridicule
Alay konusu olmayacağım.
The problem is that the atmosphere does not yet exist in which an honest police officer can act without fear of ridicule or reprisal from fellow officers.
Sorun şu ki, namuslu bir polis memurunun meslektaşları tarafından dalga geçilmesi ya da baskı yapılması korkusu olmadan davranabileceği bir atmosfer henüz yok.
Moreover, the cooperation between the Navy e the Air Force in the land also it was sufficiently bad had the fight ridicule between officers of high patent in the Government.
Dahası, bölgedeki deniz ve hava kuvvetlerinin deniz üzerindeki koordinasyon eksikliği had safhadaydı. Bu durum esas olarak, Whitehall'da bulunan subaylar arasındaki sürtüşmeden kaynaklanıyordu [15].
I've been the butt of ridicule... this anomaly has given rise to many misunderstandings.
Hatta alay konusu bile oldum. Bu sorunum bir sürü yanlış anlaşılmayı da beraberinde getirdi zaten.
Just to ridicule me.
Sadece benimle eglenmek için.
Even to ridicule it.
Hatta alay etmek için.
Go on now. We've made a ridicule of ourselves!
Haydi çek arabanı, rezil olduk yine!
We cannot allow you to ridicule the Third Reich.
Aşağılamalarına izin veremeyiz.
Even the saints have employed comedy to ridicule the enemies of the faith.
Azizler bile imanın düşmanlarıyla alay etmek için komediye başvurmuştur.
Here, behind these walls, we have uttered many words of hatred, derision, and ridicule towards mankind.
Burada, bu karanlık duvarların arkasında, insanlığa karşı duyduğumuz tüm nefreti ve kini kustuk.
They want to ridicule you.
Dinliyor musun?
It would be ridicule.
Saçma bir hareket olurdu.