English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ R ] / Roaring

Roaring translate Turkish

623 parallel translation
When a lion gets feeling frisky and begins to roar, there's another lion who knows just what he's roaring for.
Bir arslan bahar havasına girerse ve kükremeye başlarsa, hep bir dişi aslan vardır, erkek aslanın istediğini anlayan.
- All the roaring, swell picture.
- Bütün kükreyişi al, gösterişli bir resim olacak.
In the roaring traffic's boom
Trafiğin uğultusu içinde
You just wait until Tarzan comes leaping and roaring at you and tear all your beast heads off.
Tarzan'ın üzerinize atlayıp kafanızı koparmasını bekleyin.
Instead of sitting decently at the table eating their dinners... they're howling and roaring at one another like a lot of banshees.
Adam gibi oturup yemeklerini yiyeceklerine yabani hayvanlar gibi birbirlerine uluyup kükrüyorlar.
[Train Engine Roaring]
[Tren Gürültüsü]
[Engine Roaring]
[Motor Uğultusu]
The roaring keeps them awake.
Kükremeleri uyutmuyormuş.
America's very future on the sea is being fought for... beside the roaring reefs of Key West.
Amerika'nın denizlerdeki geleceği, Key West'in kükreyen yalçın kayalıklarında uzanıyor.
Even now our Messerschmitts are roaring overhead, the vanguard of the invasion.
Şİmdi bile savaş uçaklarımız tepenizde kükrüyor istilanın başladığını haber veriyor.
Officers and men losing their lives in South Africa, while young officers are roaring about public places like drunkards.
Siz genç subaylar ayyaşlar gibi halka açık mekânlarda nâralar atarken diğer subaylar ve askerler Güney Afrika'da hayatlarını kaybediyor.
And with wind, with roaring waves, by me let him be hurled from sea to sea,
Rüzgar ve gürleyen dalgalarla, onun denizden denize savrulması...
Came at me like a roaring furnace with spitting fire in all directions.
Üstüme gürleyen bir fırın gibi her yöne ateş saçarak geldi.
One of the most versatile artists to hit these roaring'40s in a long time.
Uzun zamandır bu fırtınalı sulara düşen en çok yönlü sanatçılardan biri.
It might have been the wind roaring down the chimney.
Bu, rüzgarın bacada çıkardığı ses de olabilir.
Movie idol of the Roaring'20s.
Muhteşem 20'li yılların sinema idolü.
Even the newsreel guys came roaring in.
Haber kameraları bile oradaydı.
I'm still roaring.
Gayet iyiyim.
I rip-roaring mining town, and now hardly anybody
Eskiden gayet aktif bir maden kasabasıymış şimdiyse madeni bilen kişi neredeyse yok.
Ten million mighty roaring machines suddenly shut off, waiting for the approach of Zyra.
Kükreyen 10 milyon makine... Zyra'nın yaklaşmasını beklemek üzere aniden kapandı...
Eight freezing nights of roaring gunfire, eight blazing days of searching the horizon for a sign of the relief column.
Takviye kuvvetlerin gelişini ufukta görebilmek için alevlerin içinde geçen 8 gün...
Where the roaring waters fall Wailaree!
Where the roarin'waters fall Wailaree!
Later he comes roaring in here.
O da gelip burayı dağıttı.
Therefore, the train had been roaring by the old man's window a full ten seconds before the body hit the floor.
O zaman, vücut yere yığılmadan önce on saniye boyunca tren yaşlı adamın penceresinde gürlüyordu.
The old man - "I'm gonna kill you", body hitting the floor a second later - would have had to hear the boy's words with the el roaring past his nose!
Yaşlı adam - "seni öldüreceğim", bir saniye sonra vücut yere düşüyor - çocuğun sözlerini tren burnunun dibinde gürlerken duymuş olmalı!
He couldn't have identified the voice with the el roaring by.
Tren kulağının dibinde gürlerken çocuğun sesini belirleyemez.
The engine's roaring now, and Shumann rounds the first pylon, but he's far behind the pacesetters.
Motoru şu anda gürlüyor ve Shumann yarışçıların izinden ilk pilonu dönüyor. Ancak yarış liderinin çok gerisinde.
And I'm tellin'you, Marty boy, we're goin'up there this weekend, and I'm gonna get so roaring', stinkin', no-good drunk...
Sana söylüyorum oğlum Marty, bu hafta sonu oraya gidiyoruz Ve ben öyle güzel kafayı bulacağım ki...
'My wild, roaring savage? 'That was always good for a laugh.
"Benim kükreyen vahşi adamım." Her zaman iyi kahkahaya neden oluyordu.
Do you hear the sea still roaring?
Denizin kükreyişini duyuyor musun?
The ritual began in this courtroom, swept over the land like a raging, roaring disease!
Bu mahkemede başlayan tören salgın ve amansız bir hastalık gibi tüm ülkeyi süpürdü!
But still, the violent trembling of the earth and that roaring noise... something caused them, sir.
Ancak yine de o şiddetli yer sarsıntıları ve kükreyen gürültüler... Bunların bir sebebi var efendim.
"Kelly, meet me at the Roaring 20's tomorrow night, 11 : 00."
"Kelly, yarın gece saat 23.00'te benimle Roaring 20s'de buluş."
I'll call Bill Varney over at the Roaring 20's.
Bill Varney'yi Roaring 20s'e yönlendireceğim.
Not his titles or the roaring of the mob.
Ünvanlarından ya da kalabalığın kükremesinden değil.
When I kept silence, my bones waxed old through my roaring all the day long.
Sustuğum zaman, kemiklerim kükreyen yolunda eski bir mum gibi olacaktır.
Αnd Ι saw you on your way back, not in tears but roaring with Ιaughter.
Seni arkadan gördüm, gözyaşlarını değil belki ama kahkahalarını işitiyordum.
( ROARING )
...
( A roaring boom momentarily splits through the heady silence. ) That's not thunder surely?
Bu kesinlikle gök gürültüsü değil?
My great-grandfather, Roaring Buffalo, once scalped man named Willoughby.
Benim büyük büyükbabam, Roaring Buffalo, birkeresinde Willoughby denen bir adamın kafaderisini yüzmüştü.
Great Grandfather Roaring Buffalo take in battle Little Big Horn.
Büyük büyükbaba Kükreyen Bufalo Little Big Horn savaşında aldı
The crowd is roaring so much. I hope you can hear me, ladies and gentlemen.
Kalabalık öyle bir tezahürat yapıyor ki, umarım beni duyabiliyorsunuzdur hanımlar ve beyler.
[AIRPLANE ENGINES ROARING] Tell him that they are a bunch of...
Söyle onlara hepsi birer...
- It's coming straight for us! - ( ROARING )
Bize doğru geliyor!
Not particularly, no. I must say that if I lived here and I heard you roaring your head off, I'd probably come down and take a look at you.
Eğer burada yaşasaydım, çıkardığın gürültüyü duyar ve aşağı inip sana bir göz atardım.
( Roaring )
( Roaring )
Whenever I go back to those long gone times of my life, I hear the noise of a variety of passions and a mix ed roaring of storms.
Ne zaman hayatımın o geçmiş günlerine dönsem,... çeşitli tutkuların sesini ve... çeşitli fırtınaların gümbürtüsünü duyuyorum.
"... when he forced to the side of the road a roaring black V-8 sedan...
" son hız giden siyah bir Ford V-8'i kenara çekmeye zorladığında...
- Look! - ( Roaring )
Bak!
Do you want to go there roaring?
Kükreyerek mi gideceksin oraya?
They came roaring ashore only to fall direct on the beach.
Sadece sahilde düşüp oturmak için, kükreyerek kıyıya geliyorlar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]