Saber translate Turkish
572 parallel translation
With a saber cut I suppose and a bandage around his head.
Bir kılıçla yaralanmış başını sararken hayal ediyordum.
He didn't have a saber cut.
Kılıç yarası yoktu.
Ýt has to vanish - like the tyrannosaurus and the saber-toothed tiger.
Tıpkı tiranozorlar ve kılıç dişli kaplanlar gibi tarihe karışmalı.
Draw saber!
Kılıç çek!
I'll trouble you for your saber, captain.
Kılıcınızı rica edeceğim, yüzbaşı.
My saber?
Kılıcımı mı?
Your saber, sir.
Kılıcınız bayım.
I have forgotten my saber on the bench.
KıIıcımı bankta unutmuşumda.
And remember, a soldier should never leave his saber.
Ve unutma, bir asker kıIıcını asla bırakmamalı.
A saber is a saber.
KıIıç kıIıctır.
This saber!
Şu kıIıç!
- Hooking up my saber.
- KıIıcımı takıyorum.
Detach your saber.
KıIıcını bırak.
From upstairs, it sounded like that "Saber Dance."
İçeride "Kılıç-Kalkan" oynanıyor sandım.
She saw her mother and father shot, her sister cut down with a saber along with a baby she was holding. Her sister's name was Nantah, and Nantah was my wife.
... Kızkardeşi elindeki çocuğuyla, kılıç saplanıp doğrandı Kızkardeşinin ismi Nantah'dı,..
My saint is Saint Michael, with his saber over the devil.
Benim işim aziz Michele ve Şeytan'a vuracağı kılıç ile.
Look at the nicks on this saber.
Şu kılıçtaki çentiklere bak.
I was just gonna ask Uncle Ethan what he's gonna do with his saber.
Ethan Amca'ya süvari kılıcını ne yapacağını soracaktım da.
I still got my saber, Reverend.
Süvari kılıcımı hala saklıyorum Peder.
With a saber cut, I suppose, and a bandage around his head.
Bir kılıç yarasıyla herhalde veya başında bir sargıyla.
- No, he didn't have a saber cut.
- Hayır, kılıç yarası yoktu.
Oh, here's your junior-sized cavalry saber that you left behind last night.
İşte senin dün gece burada unuttuğun gençler için süvari bıçağın.
If you had the guts of a mouse, you'd pick up that saber.
Bir fare kadar cesaretin olsaydı, o kılıcı eline alırdın.
I ran a saber through his belly about 20 minutes ago.
Yaklaşık 20 dakika kadar önce bir kılıcı karnına soktum.
A saber, Bill?
Bir kılıç, ha, Bill?
He had a saber.
Bir kılıcı vardı.
You can see the rent from a saber at the Battle of Custoza.
Custoza Savaşı'nda bir kılıcın açtığı yırtığı görebilirsiniz.
Armor plate can stop a saber.
Zırh, kılıcı durdurabilir.
And a good saber arm.
ve iyi bir süvari kılıcı.
Send me to Kiev with a saber, I'll teach them what I know.
Beni kılıcımla Kiev'e gönder, ben de onlara ne bildiğimi öğreteyim.
It was a Cossack's saber, but very much like this.
Bunun gibi bir Kazak kılıcıydı. Fakat bu çok daha güzel.
A Cossack is a man on a horse with a fur cap on his head and a saber in his hand.
Kazak, elinde kılıcı, başında tüylü kalpağı olan at üstündeki adamdır.
Of course I know this old saber.
Pickwick, elbette! Önden buyrun, hanımefendi.
How are you with a saber?
Süvari kılıcıyla nasılsınız?
Andrei, mount it and take the saber and the binocular.
Andrey, dağı, kılıcı ve iki gözümü de al!
I can see he's an officer, used to hold his saber back.
Onun bir subay olduğunu görebilirsin, öbür elini kılıcı tutmak için kullanıyor.
But the serviceman is omnipresent, with his cap, his pompon, his saber, no matter what his rank may be.
Ama rütbesi ne olursa olsun asker kepiyle, püskülüyle kılıcıyla her yerde mevcuttur.
You should have known. Instead of setting you free I should have hanged you for the criminal that you are!
Devería saber que em vez de liberdade deveria tê-la enforcado por seus crimes.
The eye and mind of every communist must be keen as a scalpel, his every word sharp as a saber or ice skate, his every action precise as a razor cut.
Her kelimesi kılıç ya da buz pateni gibi keskin olmalı. Her hareketi jilet kesiği gibi kesin olmalı.
Over him stood an executioner with a saber in his hand, and every five minutes he went "swish" with his saber over the vat!
Elinde kılıcıyla başında dikilen bir cellât her beş dakikada bir, kılıcını küpün üzerinde estirirdi.
Well, frankly, sheriff, off the top of my head, the only thing that could have caused this sort of destruction would have been a - a saber-toothed tiger.
Açıkçası şerif kafam karışık. Bu tür bir yıkıma tek şey neden olabilir. Kılıç dişli bir kaplan.
- l apologize, I will have to borrow a saber.
- Bir kılıç istemem gerekecek.
- Saber?
- Kılıç mı?
Just keep away from his saber.
Başına sardığın iş yüzünden bir gün derini yüzecek.
Enough of saber-rattling.
Yeter kılıç salladığı.
- Why your saber on the right side?
- Kılıcı neden sağında taşıyorsun?
The highest honor, the Officer's Saber, is awarded each year to that cadet who best exemplifies the character and spirit of the academy.
Her yıl okulun ruhunu en iyi temsil eden öğrenciye bu tören kılıcı ödül olarak verilmektedir.
And now see the art walks upright wear jacket, wears pants, swings saber!
Azıcık hünerle iki ayak üstünde. Ceketi, pantolonu ve kılıcı var.
If you dont do something now, Franz, something real, final, decisive... If you dont pick up a club, a saber, and strike with it, if you dont run away, Franz Biberkopf, old buddy, then youre finished, once and for all, and you can get yourself measured for a casket.
Derhal gerçek, kesin ve sonuca ulaştıran bir şey yapmazsan Franz sopanı veya kılıcını kaldırıp yere vurmazsan, kaçmazsan eski dostum Franz Biberkopf ilk ve son kez işin bitmiş demektir.
When you were playing Cyrano and you stuck a saber in my armpit I didn't say anything.
Sen Cyrano'yu oynarken, koltukaltima kilici batirdiginda hiçbir sey söylememistim.
Saber, spear rod and stick they teach everything
- pala, mızrak, asa.