Sack translate Turkish
3,515 parallel translation
You got quite a sack on you, pretty boy.
Kendine çok güveniyorsun, sevimli çocuk.
People saw her on that bridge, they saw her drop the sack into the river.
İnsanlar onu köprüden çuvalı atarlarken görmüşler.
She then put him in a sack and dumped him in the river.
Sonra bir çuvala koyup onu nehre attı.
You're going to give me the sack anyway, so is it OK if I say something?
Beni herhalükarda kovacaksınız, bu yüzden bir şeyler... söylememde bir sakınca yok herhalde?
Hacky Sack in the quad and ultimate Frisbee?
Bahçede top ve frizbi mi oynardın?
If that dead thing then farted out a sack of eggs, but each individual egg is a smaller, rotting dead thing, that's how toxic she is.
Bu ölü şey bir çuval dolusu yumurta bırakıyor. Her biri başlı başına küçücük, çürüyen bir yumurta. - İşte bu kadar zararlı.
Bring that sack in here!
Şu çuvalı buraya getirin.
Man's a lying sack of manure.
Nefes alırmışçasına yalan söyler o herif.
Brent : Like a sack of shit in a nice suit.
At yarağına kelebek konmuş gibi.
Now I'm just focusing on how to bust Skip's nut sack.
Şimdi sadece nasıl Skip in Fındıklarını kıracağıma odaklanıyorum.
If you really care for him, you might want to sack up, tell that boy the truth, whole truth, and nothing but the truth.
Eğer onu gerçekten önemsiyorsan, saklamak isteyebilirsin. O çocuğa gerçeği söyle, tüm gerçeği. Sadece gerçeği.
I don't want to abuse my position to get you in the sack
Pozisyonumu kullanarak seni yatağa atma niyetinde değilim.
In the sack?
Yatak mı?
- Meat sack.
- Et torbası.
He was a lying old sack of shit.
Yalancı puştun tekiydi.
That pasty sack of shit took the key.
O soluk benizli bok çuvalı anahtarı aldı.
- And according to my friend, the surveillance team knows you're looking for him. So I tell you where Sammy is, and then you go all Raylan on him and drag him out of some restaurant by his nut sack, is what that means.
Arkadaşımın dediğine göre izleyen ekip senin de onu aradığını biliyor eğer sana Sammy'nin yerini söylersem, Raylan-laşıp bir restorandan taşaklarından sürükleyerek çıkartırsın.
I'm not gonna grab his nut sack or any other part of him.
Ne taşağından ne de başka bir tarafından sürüklemeyeceğim.
This can wait, grab some sack time.
Bu bekleyebilir. Kendine biraz zaman ayır.
- You wouldn't know that, you dirty sack.
Sen tabii bunların hiçbirinden haberdar değilsin, değil mi seni gidi kirli pezevenk?
Listen, if you want to loosen up the Duchess of Dull-In-Sack, you might try slipping her one of my special brownies.
Dinle, eğer o bayık çuval düşesini biraz rahatlatmak istersen ona benim özel yapım çikolatalı keklerimden yedirmek isteyebilirsin.
She just went down like a sack of potatoes.
Bir çuval patates gibi yere yığılıverdi.
Didn't you feel the presence of a con man, a lying sack of shinola?
Suçlu bir adamın varlığını hissetmedin mi? Saçma yalanlar söylüyordu.
Uh, it is a dense mineral deposit which grows in the throat sack.
Boğazda gelişen yoğun bir mineral birikimiymiş.
Only I wish you wouldn't do it by punishing me with your meal sack Anglican sainthood.
Beni kiliseyle cezalandırmamanı dilerdim.
If anything happens to him, I will staple your nut sack to that chair.
Eğer ona bir şey olursa toplarını o sandalyeye zımbalarım.
You know, terms like "sack up," "grow a pair."
You know, terms like "sack up," "grow a pair."
Here, sad sack, have a muffin.
Al ezik insan. Kek ye.
Sack Thorneycroft.
Thorneycroft'u sepetliyor musunuz?
If you sack the Chancellor, you risk exposing the fact that he's right.
Eğer bakan sepetlenirse, haklı olduğu gerçeğinin ortaya çıkma riski var.
I ate my husband's ball sack, and his meat wasn't as dry as this.
Kocamın hayalarını yedim ve eti bu kadar kuru değildi.
For tonight's final llusion we have incredible sack of mystery.
Bu gece ki son ilüzyonumuz inanılmaz gizem çuvalı.
Put your money in Gideon's psychick sack!
Paranızı Gideon'un medyum çuvalına koyun!
You and I both know I'm not gonna make it to see the sunrise tomorrow for some other poor sad sack to stick to kick it....
İkimiz de, bırakın başka bir zavallı ölene kadar dayanmayı yarın sabaha bile sağ çıkmayacağımı biliyoruz.
Ain't that a big ol'pig sack?
Aynı terane diyorsun yani.
Man wouldn't know topspin if it hit him in the ball sack.
Üstten falsoyu hayalarına geldiği zaman öğrenir.
Yes, he was carrying something... a sack or a duffel bag, maybe.
Evet, bir şey taşıyordu. Çuval ya da spor çanta gibi.
Here comes the bogeyman dressed in black, carrying children with his sack on his back.
İşte siyah elbiseli öcü geliyor, omuzundaki çuvalda çocukları taşıyor.
He was carrying a bag over his shoulder that looked like a sack.
Omuzunda çuval gibi gözüken bir çanta taşıyordu.
There the sack goes.
Gitti torba.
Oh, look, some Hungarian just found their way out of a sack.
Şuna bakın birkaç Macarlı kabuğundan çıkmayı başarabilmiş.
That sad sack was a moron.
O yetersiz adam moronun tekiydi.
I'm not a sad sack, okay?
Mızmız değilim, tamam mı?
Baby, you'd look good in a gorlian sand sack.
Bebeğim, sen bir gorlian kum çuvalının içinde olsan bile güzel görünürsün.
Is that a fanny pack? No, it's a bro-sack.
- Hayır, normal bir çanta.
Time to hit the sack.
Kafayı vurup yatma zamanı geldi.
- Teach it to play hacky sack. - Nice.
- Top sektirme öğreterek.
twist and shout dildo, ball sack ripped.
Taşak torbası yırtılmış.
I will be all over you like a honey badger out of a burlap sack.
Hep senin yanında olucam.
Sayonara, sad sack.
Güle güle hüzün deposu.
Who has this raw animal magnetism just dropped in her lap like a sack of taters. What a waste.
Ne yazık.