Sage translate Turkish
1,013 parallel translation
I'm Fauntleroy Sage, Young Ben's uncle.
Ben Fauntleroy Sagece. Young Ben'in amcası.
I can't have it said a farmer whipped a Sage.
Bir çiftçi Sade ailesini küçük düşürdü dedirtmem.
Rama Krishna is a Hindu sage.
Rama Krishna bir Hindu bilgesidir.
He tells the sage : "I'll show you."
Bilgeye şöyle der : "Sana göstereceğim."
OK, I can lick you.
SAGE Körler Evi
Captain, you remind me of the ancient sceptic who demanded of the wise old sage to be taught all the world's wisdom while standing on one foot.
Kaptan, bana bu halinizle, eski kuşkucuları hatırlatıyorsunuz, bilge kişiden, kendisine tüm dünyanın ilmini tek ayak üzerinde anlatmasını isteyenleri.
G. SADYKHOV as Grand Vizier G. MILLYAR as The Sage
G. SADYKHOV as Büyük Vezir G. MİLLYAR as Bilge
What I had in mind was actually more on the line of a few words of sage counsel, as it were, advice.
Aklımdaki daha çok şöyle bir şeydi, yani vardır ya, bilge kişinin dediği gibi.
But they said that up in the mountains there lived an old sage who knew what wisdom was.
Ama dağların doruklarında sonsuz bilginin sırrına ulaşmış bir keşişin yaşadığını söylemişler.
He climbed for months... and at last he found the sage.
Aylarca tırmanmış... Ve sonunda aradığı keşişi bulmuş.
Well, then... the sage said he didn't...
Her neyse... Keşiş bir şey bilmediğini...
The sage didn't know.
Bilge ona cevap verememiş.
the old sage 1 10 years old...
Yaşlı bilge 110 yaşındaymış...
And the sage said...
Ve bilge...
The marriage of roast goose and sage and onion stuffing à la Cratchit is one of the culinary miracles of our day.
Kaz ve adaçayının evlenip à la Cratchit soğanlı harçla birleşmesi, günümüzün en müthiş mutfak mucizelerinden birini oluşturuyor.
The sage learns the nature expects to be studied, to be approached
Akıllı adam öğrenir. Doğa, kendisine yaklaşılmasını ve üzerinde çalışılmasını ister.
- A sage decision by becoming a nun, I save on the dowry and she gets to find heaven.
- Rahibe olması... akıllıca bir karar olur ; ben çeyiz parasından tasarruf ederim, o da cenneti kazanır.
''Und sage :
" Und sage :
The incense of sage.
Adaçayının kokusunu.
- New Riders of the Purple Sage.
- New Riders of the Purple Sage.
No, not mint! Sage!
- Nane değil, adaçayı.
The sage says :
Bir bilge der ki :
Salt Lake Approach, Air Force T37 Sage 14 approaching Columbia 747.
Salt Lake Yaklaşım, Hava Kuvvetleri T37 Sage ( Bilge ) 14 Kolombiya 747'e yaklaşıyorum.
Everyone says, "Get off it, Ben." I come on very sage and I say, " You'll see.
Herkes, "Bırak bunu Ben." diyor. Ben de " Göreceksiniz.
"Purple Sage Apartments."
"Purple Sage Apartmanları."
You live over at the Purple Sage Apartments?
Sen, Purple Sage apartmanlarında yaşıyorsun, değil mi?
He has taken them to the Isle of Casgar to consult the great sage Melanthius.
Onları Casgar Adasına götürüyor. Büyük bilge Melanthius'u görecekler.
So says the old sage, wisdom.
Bilgelik böyle demektedir.
No goose without sage!
Adaçayı olmadan kaz yenmez!
It was remembered that in ancient times, the astrologer, Ptolemy and the sage, Pythagoras, had taught that the heavens were harmonious and changeless.
Bu eski çağlarda, astrolog Ptolemy, ve bilgin Pisagor'un dünyaların dengede olduğu ve bunun değişmezliği biliniyordu.
I was over last night to the Sage Hotel having meself some Baltimore oysters... when I met up with a couple of citizens there.
Dün akşam Sage Otel'de idim. Baltimore istiridyesi yemeye gitmiştim. Bay Morison ve Bay Budley adlı iki adamla tanıştım.
Cooked with wine and sage.
ªarap ve ada çayiyla piºirildi.
An old Jewish saying By an ancient sage called Hillel.
Eski bir Yahudi bilgenin Hillel'in söylediği bir özdeyiş.
I'd be the sage of all sages.
Bilgelerin bilgesi olurdum.
Leroy if it is a master you must have there is an old sage called Sum Dum Goy.
Leroy eğer bir ustan olması gerekiyorsa bu Sum Dum Goy adındaki eski bir bilge olmalı.
You must learn to see with the same eye a mount of earth and a heap of gold, a cow and a sage, a dog and a man who eats the dog.
Aynı gözle görmeyi öğrenmelisin bir toprak parçasını ve bir yığın altını, bir ineği ve bir bilgeyi, bir köpeği ve köpeği yiyen adamı.
And yet a sage feels at home anywhere.
Bir bilge ise her yeri evi bilir.
I'm no sage.
Ben bilge değilim.
Whether you're a sage or not, all we can offer you is an omelette.
Bir bilge olsanız da olmasanız da, size tek sunabileceğimiz yumurta.
Roy was hunting sage hens when the Comanches came.
Komançiler geldiği sırada Roy kuş avlıyordu.
You get any sage hens? I got the next best thing.
Adaçayı getirdin mi?
Marjoram, sage, rosemary, fennel, savory.
Mercanköşk, adaçayı, biberiye, rezene, savori.
It tastes like sage.
Adaçayı gibi kokuyor.
Yeah, you know, baked, some sage bread.
Evet, bilirsin, pişmiş, bazı adaçayı ekmek.
.. and has fallen in love with a sage!
Bir akıllıya aşık oluyor.
That sage was illuminated like the moon..
Bu akıllı ay gibi parlıyor.
.. now you should get me engaged with that sage..
Şimdi beni bu akıllı ile nişanlamalısın.
- Sage advice.
- Akıllıca bir tavsiye.
PASSAGE / UNWISE "pas sage"
GEÇİT / AKILSIZ
Sage derby?
- Yok.
Sage hen.
Yaban tavuğu.