Saks translate Turkish
990 parallel translation
And don't send her anymore flowers in pots
Ayrıca saksı içinde çiçek de göndermeyin.
If you wanted to see a tree, you'd have get a little watering can... and sprinkle it to make it grow.
Ağaç görmek istediğinde, sana saksıda yeşillik getirirler... onu sulayıp büyümesini beklersin.
I like my flowers in a bowl.
Çiçekleri saksıda severim.
Mr. Saks'carriage.
Bay Saks'ın arabası.
Sure, the old man is a bit mad with his flower pot and all...
Şüphesiz, bizim saksılı patron zincire vurulacak bir deli.
I'm sure that, as far as the flowerpot goes, he didn't do it on purpose.
Eminim ki saksı düşmüş de olsa bunu kasıtlı yapmadı.
- I always leave a key under the flowerpot on the porch.
- Çiçek saksısının altına her zaman bir anahtar bırakırım.
I hate potted flowers.
Saksıdaki çiçeklerden nefret ediyorum.
Now you're using your head!
İşte şimdi saksın çalışıyor!
- To meet Grandma at Saks.
- Saks'a, büyükannenle buluşmaya.
It's a pot of orchids.
Bir saksı orkide.
Great! A bonsai landscape.
Küçük bir saksı peyzajı.
She came along here and upset the flowerpot.
Buraya çıktı ve saksıyı devirdi.
It's about the flowerpot.
Saksı hakkında.
The flowerpot, Julie, was there when...
- Çağırayım. - Julie, saksı... ben... - Tamam.
It wasn't Mrs Baines that upset the flowerpot.
Saksıyı deviren Bayan Baines değildi. Bendim.
- The pot.
- Saksıyı.
- Tell this guy to keep his pots out!
- Şu adamlara saksılarını ayağımın altından çekmelerini söyleyin!
Why don't you wait with your pots and...?
Neden saksılarınızla dışarıda bekleyip...
The town house has since been converted into Saks Fifth Avenue.
Şehirdeki evleri bugün Saks Fifth Avenue mağazası oldu.
Next time I'm putting flowerpots in.
Gelecek sefer saksıları içeriye koyarım.
Saks Fifth Avenue.
Saks Fifth Avenue.
Because another cigarette butt has been found in the container of the Captain's palm tree there will be no movies again tonight.
Kaptanın palmiyesinin saksısında... bir sigara izmariti daha bulunduğundan... aynı film tekrar gösterilmeyecektir.
- This great cast-iron pot practically killed me.
- Bu gülle gibi ağır saksı neredeyse beni öldürüyordu.
I remember there was a cactus in this room, in this pot.
Bu odada bir kaktüs olduğunu hatırlıyorum, saksının içindeydi.
Did you see the flowers the women's club sent? Potted plant would be less trouble.
Kadınlar Kulübünün göderdiği çiçekleri gördün mü? Saksı bitkileri daha sorunsuz olur
The key should be in a flowerpot on the veranda.
Anahtar verandadaki saksının içinde olmalı.
Geraniums belong in pots, not growing wild all over the place like weeds.
Itır çiçeklerinin yeri saksılardır, yaban otları gibi her yerde yetişmezler.
He got hit on the head again with a flowerpot.
Başını yine çiçek saksısına çarptı.
I had all my clothes made at "Saks" Fifth Avenue.
Ben tüm kıyafetlerimi 5. Cadde'deki Saks'a diktiririm.
Saks Fifth Avenue.
5. Cadde'de dikilmiş bir pantolon.
If you want to do something, when I get out on the porch take that flowerpot and throw it through the window.
Bir şey yapmak istiyorsan, ben verandaya çıkınca... şu çiçek saksısını al ve pencereden at.
She threw a flowerpot through the window and helped get three men killed.
Pencereden bir saksı attı ve üç adamın öldürülmesine yardım etti.
I told her to throw that pot through the window and I went out instead.
Ona saksıyı pencereden atmasını söyledim ve onun yerine ben çıktım.
Maybe the girl with another flowerpot.
Belki elinde bir saksıyla şu kız çıkagelir.
You have a girl, a rose of Saron, a virgin among the ground pots.
Bir kızın var, goncagülün, saksıların arasında bir bakire.
All I wanna do is teach my students that man wasn't planted here like a geranium. That life comes from a long miracle, it didn't take seven days.
Sadece öğrencilerime, insanın saksıdaki bir sardunya gibi buraya ekilmediğini, yaşamın uzun bir mucizeden kaynaklandığını öğretmek istiyorum.
Perfect, two dozen gladioli and a fern in a pot.
Harika, iki düzine glayöl ve saksıda aşk merdiveni.
Remove? this so you can breathe.
Şu saksıyı kenara alayım da nefes al.
The holly thorns cut me up bad while I dug for those pots stuffed with cash.
İçi para dolu saksılar için kazarken o kutsal dikenler beni kötü çizdi.
You're a pain!
Saksımı haşat ediyorsun!
You get them under the bed, you buy them from a vendor, you grow them in a pot.
Yatağın altında mı bulursun, bir satıcıdan mı alırsın, saksıda mı yetiştirirsin bilmem.
It is in the fourth pot and the fifth table -
Beşinci tezgahtaki dördüncü saksının içinde.
Fourth pot, third table, fifth row.
Dördüncü saksı, üçüncü tezgah, beşinci sıra.
One, two, three, four, five and come to Papa ¡
Beşinci saksı. Bir, iki, üç, dört, beş gel bakayım babana!
Third table, fourth pot.
Üçüncü tezgah, dördüncü saksı.
It's the fifth pot ¡
Beşinci saksı!
Joe, the night you tore up your father-in-law's flowers looking for the bottle?
Joe, kayınpederinin saksılarını dağıttığın gece şişeyi arıyordun değil mi?
I'll pay you board as long as she stays here and for the plants I ruined that time.
Burada kaldığı sürece masraflarını karşılayacağım. Ayrıca, kırıp döktüğüm saksıların parasını da ödeyeceğim.
So, you've got to use a bit of cunning, a bit of this, if you wanna make it anywhere.
Saksıyı biraz çalışmalısın. Birazcık, bu hayatta başarılı olmak istiyorsan.
I didn't want a house, didn't want all those pots and pans.
Bir evim, saksılarım ve çiçeklerim olması bana yetmedi.