Satisfaction translate Turkish
1,741 parallel translation
A look of satisfaction on his big fat stupid face.
O koca ahmak suratında... # Gül yapraklarını öyle ani kaybetti ki #... tatminkar bir bakış.
By working hard, we achieve satisfaction.
Sıkı çalışarak, tatmin oluruz.
I had more satisfaction building up to it and afterwards than I did actually killing the person.
O aşamaya getirmek ve sonrası beni daha çok tatmin ediyordu. Onları öldürmekten aldığım zevk daha azdı.
What counts is the satisfaction.
Önemli olan tatmin olmak.
Oh yes, the satisfaction.
Aaa tabii, tatmin olmak.
Yes exactly, what counts is the satisfaction.
Evet, kesinlikle, önemli olan tatmin olmak.
I want to feel the satisfaction of a good day's work when I go to bed at night.
Ben her gece yatağıma yattığım zaman bütün gün çalışmış olmanın hazzını duymak istiyorum.
None to give your majesty any satisfaction.
Majesteleri'ni memnun edecek bir şey yok.
But I don't want to give him the satisfaction.
Ama ona bu zevki tattırmak istemiyorum.
See the thing was, I-I just didn't want bruce to have the satisfaction of being helpless for the rest of his life.
Bakın mesele şu ; ben sadece Bruce'un hayatının geri kalanında başkası tarafından bakılma mutluluğunu tatmasını istemedim.
Only there was no satisfaction from her death. It was too brief.
Ve kadının ölüm şeklinin tatmin edici tarafı yok.
He died in a fall... before gaining satisfaction, and the claim proved out rich.
Sonra parayı alamadan... bir uçurumdan düşüp öldü ve arazinin çok zengin olduğu anlaşıldı.
" My satisfaction does not exceed the camp's lumbermen and sawyers...
"Kampın keresteci ve bıçkıcılarından tam olarak memnun değilim."
Past satisfaction.
Tatmin yok.
I'm not going to give them the satisfaction of knowing they were right.
Bu tatmini yaşamalarına izin vermeyeceğim.
But I'm not gonna do that, give you the satisfaction.
Ama ben bunu yapmayacağım. Sana bu zevki tattırmayacağım.
- Oh no. I refuse to give them that satisfaction.
- Oh hayır.Bu konuda onları tatmin etmeyi reddediyorım.
And even when she couldn't afford to take anything home, she took satisfaction in looking... at the merchandise.
Eve hiçbir şey götüremeyecek olsa bile, mallara bakmak bile onu tatmin ediyordu.
That gives me satisfaction.
Bu içimi rahatlattı.
I must say I do feel a strange satisfaction... watching the black ball topple all those self-righteous white pins.
Siyah topun kendinden emin beyaz labutları vurduğunu izlemekten acayip tatmin oluyorum.
Pssh, I would not give them the satisfaction.
- Onlara bu tatmini vermem.
I demand satisfaction.
Tatmin edilmeliyim!
What's the satisfaction?
Neyi tatmin etti?
Not even a tiny bit of job satisfaction?
En ufak bir mesleki tatmin bile mi?
It may be a bad strategy, but I don't wanna give House that satisfaction. Come on.
Kötü bir strateji olabilir ama House'a bu zevki tattırmayı da istemiyorum.
There's more time at work. There's more satisfaction from work.
İş için zaman harcamak, daha fazla başarı anlamına gelir.
I will not give you the satisfaction of lording this over me.
Sana bunu yüzüme vurma tatminini yaşatmayacağım!
I think you'll find everything to your satisfaction, Mr. Steindorff.
Memnuniyetiniz için her şeyi bulabileceğinizi düşünüyorum, Bay Steindorff.
I will not give Charlene the satisfaction.
Charlene'e bu zevki yaşatmayacağım.
! How could you possibly take any satisfaction in humiliating Reese? !
Sonuna duygu ve düşüncelerinle şirketi daha iyi bir hale getirme fikirlerini yazman için.
And if I'm wrong, and Dr. Walker is there, then you'll have the satisfaction of looking him straight in the eye and telling him to go...
Eğer yanılıyor da Dr. Walker orada olursa o zaman gözlerine direk olarak bakıp "defol" deme zevkini yaşayacaksın.
I was wondering if you could fill in a customer satisfaction form.
Müşteri memnuniyeti formunu doldurabilir misin diye merak ediyordum.
you must feel a sense of satisfaction, having closed the case, knowing you stopped someone from destroying more lives.
Bir tatmin oluş yaşamış olmalısın, dosyayı kapatarak, birinin başkalarının canını yakmayacağını biliyor olmak.
I'm not gonna give you the satisfaction of a reunion with Ryan and Marissa.
Ryan ve Marissa ile tekrar bir araya gelme zevkini yaşatmayacağım sana.
You get the satisfaction of having designed something exclusively for Suburban Filth, and of course, your 10 % employee discount.
"Kenar Mahalle Kiri" için bir şeyler tasarlamanın tatminini yaşayacaksın. Tabii, çalışanımız olarak bizde her zaman % 10 indirim hakkın var.
Do yourjob to my satisfaction and... I'll see that you're properly rewarded.
Memnuniyetim için işini yap ve uygun şekilde ödüllendirilmeni sağlayayım.
When will we ever get to planet satisfaction?
Tatmin gezegenine ne zaman varacağız?
No, I'm just saying that the ascended beings I've met have pretty much all the satisfaction anyone can need.
Benim tanıdığım yükselmişler oldukça tatmin olmuşlardı.
Well, it's not pride so much as the satisfaction I get from helping people.
Gururdan çok insanlara yardım ettiğimi bilmemin verdiği tatmin.
The visions you want... I'll let you see to your satisfaction.
Tatmin olmanız için... istediğiniz şeyi göstereceğim.
His satisfaction and feeling of being loved. "
Sevildiğini hissettiğinde ortaya çıkan tatminin yansıması. "
that they seek, as do we, nothing but the chance to live out their lives in purpose and in happiness, winning what satisfaction and fulfillment that they can.
Ama bir kez olsun, bizimle yaşayanların kardeşlerimiz olduğunu hatırlarsak, bizimle aynı kısa hayatı paylaştıklarını, bizim gibi arayışta olduklarını sadece hayatlarını yaşama arayışında olduklarını bir amaç ve mutluluk içinde onların başarmaya çalıştığı tatmin duygusunu kazanabiliriz.
All we ask for is satisfaction.
Tek istediğimiz, tatmin.
Satisfaction?
Tatmin?
To be paid when the work is done to satisfaction.
Bu parayı, işin sonucu bizi mutlu ederse alabileceksiniz.
To whose satisfaction?
Kimin mutluluğu?
Don't even give him the satisfaction.
Tatmin olmasına bile izin verme.
♪ But I found my own sweet satisfaction ♪
Huzuru
I won't give you the satisfaction.
Seni memnun etmeyeceğim.
Pure carnal satisfaction.
Nasıl bir işkence bu böyle.
I could always close my eyes with such a feeling of satisfaction when I began to grow older at sunset and began to fall asleep...
Gözümü her kapatışımda çok mutlu hissediyorum.