See you in the morning translate Turkish
1,287 parallel translation
I`II see you in the morning.
Yarın Sabah görüşürüz.
I'll be taking the dog for a walk. See you in the morning.
Köpeği yürüyüşe çıkartıyorum Sabah görüşürüz.
- Okay, I'll see you in the morning. Yeah.
- Tamam, sabaha görüşürüz tamam.
I'll see you in the morning.
Sabah görüşürüz.
See you in the morning.
Sabah görüşürüz.
He wants to see you in the morning.
Seninle yarın sabah görüşmek istiyor.
I say,'Jesus, I'll see you in the morning! "
"Yüce İsa, sabaha görüşürüz."
- I'll see you in the morning.
Sabaha görüşürüz.
In which case, I'll see you in the morning, same time...
Her türlü, seni sabah göreceğim- -
Just put the dishes in the sink, and I'll see you in the morning, and then we'll talk about the couch.
Bulaşıkları lavaboya bırak. Kanepe işini sabah konuşuruz.
I'll see you in the morning.
Yarın görüşürüz.
See you in the morning.
Otelde emniyette olursun. Sabaha görüşürüz.
See you in the morning.
Sabaha görüşürüz.
See you in the morning.
- Sabaha görüşürüz. Baba, madem ikimiz de ayaktayız, belki bir şeyler yapabiliriz.
- I'll see you in the morning, and get ready for tennis.
- Sabah görüşürüz, tenis için hazırlan.
All right, I'll see you in the morning.
- Tamam. Sabah görüşürüz.
We're going out to dinner after, so I'll see you in the morning.
Veli toplantısından sonra yemeğe gideceğiz, Sabaha görüşürüz.
I'll see you in the morning.
Sabaha görüşürüz.
I'll see you in the morning.
Seninle sabaha görüşürüz.
And, uh, I'll see you in the morning.
Seninle sabaha görüşürüz.
I'll see you in the morning.
Sabah görürsünüz.
We'll see you in the morning.
Sabahleyin görüşürüz.
All right. I'll see you in the morning.
Tamam, sabah görüşürüz.
OK, I'll see you in the morning.
Tamam, sabah görüşürüz.
See you in the morning, Mrs Olson.
Sabah görüşürüz Bayan Olson.
Okay, see you in the morning.
Sabah görüşürüz.
We'll see you in the morning.
Sabah görüşürüz.
- I'll see you in the morning.
Sabah görüşürüz. O kadını daha önce gördüm.
I'll see you in the morning.
Yeni bir müşteri, sabah görüşürüz.
See you in the morning.
Hoşçakalın.
See how you feel in the morning?
Sonrasında da bir yemek vardı sanki?
Tomorrow morning I'll get up nice and early, take a walk to the bank... and walk in and see, and if you don't have my money for me...
Yarın sabah erkenden kalkıp bankaya geleceğim. İçeri gireceğim ve paramı hazır etmemişsen... herkesin gözü önünde kafanı kıracağım.
- You can see Possum in the morning.
- Sıçan'ı sabah görürsün.
Did you see this in the paper this morning?
Bu sabahın gazetesini gördünüz mü?
I love to know that, you know, a child can see the color blue at 8 : 00 in the morning, and then some lonely old man will see the same blue differently at 12 noon.
Sabahın sekizinde uyanan bir çocuğun gördüğü mavi ile öğlen vakti yaşlı bir adamın gördüğü mavinin bambaşka renkler olduğunu bilmek hoşuma gidiyor.
L " ll see you first thing in the morning.
Sabahleyin ilk olarak sana uğrarım.
Mr. Holley, in the early morning of June 12th, 1963 did you have occasion to see Mr. Beckwith?
Bay Holley, 12 Haziran 1963 günü, Bay Byron De La Beckwith'i gördünüz mü?
When you wake up in the morning and look in the mirror I think you're probably happy pleased at what you see. And that disturbs me.
Sabah aynaya baktığın zaman gördüğün şeyden eminim mutlusundur.
See you in the morning, kids.
Sabaha görüşürüz.
- Thank you. So, if you give us a ring in the morning, we'll see what we can do. Fine.
- Yarın sabah arayın, ne yapabileceğimize bir bakalım.
See how you feel in the morning?
Bakalım yarın sabah nasıl hissedeceksin?
see-you-in-the-morning?
Sabah görüşürüz, çevir ve eğil.
- l see you 20 minutes in the morning...
- Seni sabahları 20 dakika görüyorum...
But I want you to see me first thing in the morning for a follow-up.
Ama hastalığını takip için yarın sabah ilk iş beni görmeni istiyorum.
- You see in the paper this morning?
- Bu sabahki gazeteyi gördün mü?
You should see him in the morning.
Bir şeye taktı mı takar. Sen onu sabah göreceksin.
See you in the morning.
Sabahleyin görüşürüz.
You can see harold in the morning.
Harold'ı sabahleyin görebilirsin.
I fly in at 9 : 30 tomorrow morning so I'll see you at the gate.
Yarın sabah 9 : 30'da uçaktan ineceğim. Havaalanında görüşürüz.
It's one of those things that it's better not to think about! When paintings fall, when you wake up one morning and you don't love her, when you open a newspaper and read that war has broken out, when you see a train and want to leave, when you look in a mirror and realise you're old, when one evening, in the middle of the ocean, Nineteen Hundred looks up from his plate, looks me in the eye and...
Bu üzerinde düşünmemenin daha iyi olacağı şeylerden birisi... resimler düştüğünde, bir sabah kalktığında artık o kadını sevmediğinde, gazeteyi açıp savaşın patlak verdiğini okuduğunda, bir tren görüp onunla ayrılmak istediğinde, aynaya bakıp yaşlandığını fark ettiğinde, bir akşam, okyanusun ortasındayken, Bindokuzyüz... tabağının üzerinden gözlerimin içine bakıp...
I'll see you at six o'clock in the morning.
Sabah altıda görüşürüz. Tekrar teşekkürler.