She's not the only one translate Turkish
212 parallel translation
Do not think for one second that she's going to Mary Hart's SweetHart show tomorrow because we only have two tickets and I already planned to give the free Crock-Pot to my mom for Christmas!
İki biletimiz var ve Noel'de, anneme oradan gelecek düdüklü tencereyi vereceğim!
She's not the only one in the house, is she?
Evde bir tek o yaşamıyor, öyle değil mi?
Of course... this girl, she's the only one I know who is not on the me side.
Elbette bu kız, benim tarafımda olmayan tek kişi.
- She's not the only one.
- Tek hazır olan da o değil.
She's not the only one that's suffered in this marriage.
Bu evlilikten sıkılan tek kişi o değil.
She's not the only one with boobs.
Memeleri olan bir tek o yok.
The librarian thinks we're nuts... and she's not the only one.
Kütüphaneci kaçık olduğumuzu düşünüyor... tek düşünen de o değil.
And could you summon the passengers to me here? One by one in this order except for the Princess Dragomiroff, who is not only of royal blood, but also much older than she tries not to look.
Herkesin belirtildiği sırayla peş peşe bana gelmelerini istiyorum, tabii prenses hariç, büyük bir hanım olması ve yaşından ötürü, onunla kendim gidip konuşurum.
And she's not the only one.
Annen dokunmamamızı söyledi.
She's not the only one.
O tek değil.
Well, she's not the only one who needed change.
İyi de, değişikliğe ihtiyacı olan yalnız o değil.
I'll show that woman she's not the only one who can cook a burger.
O kadına hamburger yapabilen tek kişinin o olmadığını göstereceğim.
But she's not the only one who has brought shame to us.
Ama ailemizin adını lekeleyen bir tek o değil.
She looked down from the sky There was only one thing in Cammy's heart That's not the box
onlar gökyüzünün aşagısında görünüyorlardı yalnızca biri var Cammy'in kalbindeydi kutu degil'di ama macera kralı'ydı kalbindeki kutsal kitabın nerede oldugunu biliyormusun?
One morning, over at Elizabeth's beach house... she asked me if I'd rather go waterskiing or lay out... and I realized that not only did I not want to answer that question... but I never wanted to answer another water-sports question... or see any of these people again for the rest of my life.
Bir gün, Elizabeth'in yazlığında su kayağı mı yoksa güneşlenmek mi istediğimi sordu. Ne bu soruyu, ne başka su sporları sorularını yanıtlamak ne de bu insanların hiçbirini bir daha görmek istemediğimi fark ettim.
Oh, well she's not the only one.
Her neyse, tek ölen o değil.
The girl's not disagreeable. She has only one fault.
- Kız fena değil, yalnızca tek bir hatası var.
I guess what I'm trying to ask you is do you think it's wrong for a person to marry another person not because she's the one, but because she's the only?
Sana sormak istediğim şu, birinin biriyle sadece onu sevdiği için değil de ondan başka kimse olmadığı için evlenmesi doğru mu?
Harry asked me if he should marry somebody not because she's the one, but because she's the only...
Hary bana " bininin biriyle sadece onu sevdiği için değil de ondan başka kimse olmadığı için evlenmesi doğru mu?
She's not the only one.
Ve o tek değil.
Well, she's not the only one.
Ben de öyle yapacağım.
She's not the only one.
Tek o değil.
This one I'm dedicatin'to my--my baby who proved that not only does she have the looks in this relationship, but she's also got the brains by acing her college paper with a c-minus.
Bu şarkıyı bebeğime adıyorum. Ödevinden C eksi alarak bu ilişkinin sadece güzeli değil akıllısı olduğunu da kanıtladı!
But she's not the only one seeing monsters.
Ama canavarı gören tek kişi o değil.
I told her she's not the only one who's suffering.
Unutma, köpeklerle yatarsan pirelerle uyanırsın.
Tara thinks Willow is doin'too much magic. And she's not the only one.
Tara Willow'un çok fazla büyü yaptığını düşünüyor ve bunu düşünen sadece o değil.
Maybe Daphne's not the only one who's afraid she won't measure up.
Belki de düş kırıklığından korkan tek kişi Daphne değildi.
She's not the only one who can do a speech. I can do a speech.
Konuşmayı becerebilen bir tek o değil, ben de yapabiliyorum.
She's not the only one.
O yalnız değil.
Gilroy's not the only one she implicates.
Suçla bağlantılı tek kişi Gilroy değil.
She's not the only one who feels like crying.
Ağlamak isteyen tek kişi o değil.
She's not the only one.
Tek o değildi minnettar olan.
- She's not the only one.
- Bir tek onun mu.
She's not the only one who likes you!
Senden tek hoşlanan o değil.
It's not like she's the only one with an asshole
Burada onun gibi kıçı olan biri daha yoktur.
She's not the only one.
Sadece o değil.
She's not the only one who's worried.
O endişeli tek değil.
She's not the only one who risked their life.
Hayatını riske atan tek o değil.
She's not the only one who has a bell.
Zili olan tek kişi o değildir.
- She's not the only one.
Hoş olmayan sadece o değil sanırım.
Well, I usually ask Kitty, uh, but she's not around... and you're the only one here I've ever seen before.
Aslında, genelde Kitty'den isterdim, fakat ortalıkta yok... ve sen de burada daha önce gördüğüm tek kişisin.
She's going to be the only girl not wearing one. She'll stand out.
Partide öyle bir elbise giymeyecek tek kız o olacak.
She's right She's not the only one who knew
Tek bilen o değildi.
She is not the only one who suffers from that affliction.
Bu derdin sıkıntısını çeken sadece o değil.
She's the only one who can testify that alyssa shot her, not you.
Senin değil de, Alyssa'nın onu vurduğuna dair tanıklık edebilir.
You're not the only one that she's fooled.
Tek seni kandırmadı.
She's not the only one.
Böyle diyen bir tek o değil.
She's not the only one.
Bir tek o değil.
In the past couple of months, I found out that my dad's best friend is my real dad, my old dad beat the crap out of my mom and threw her out of the house, my parents ruined my relationship with the only woman I've ever loved and then let it slip that not only was she a man, but that one of them slept with her.
Son birkaç ay içinde, babamın en iyi arkadaşının benim gerçek babam olduğunu öğrendim, eski babam annemin boğazına sarıldı ve onu evden attı,... ailem tek sevdiğim kadın ile olan ilişkimi engelledi... ve onun kadından erkeğe döndüğünü gizledikleri gibi,... bir tanesi de onunla yattı.
And she's not the only one.
Ve bu durumda olan tek o değil.
She's not the only one that's going to be eating it, right?
Pastayı sadece Meredith yemeyecek, değil mi?