Sickening translate Turkish
274 parallel translation
The shell falls with sickening rapidity.
Kapsül acayip bir hızla düşer.
Sickening, the way those two carry on.
Şu ikisinin yaptığı iğrençliği?
Nothing except the most ridiculous and sickening exhibition... mortal man ever made of himself.
İnsanın kendini sokabileceği en gülünç ve rahatsız edici durum olmasını saymazsak tabii.
It's sickening, as if he'd done nothing at all!
- Kes artık! Mide bulandırıcı bir şey, sanki hiçbir şey yapmamış gibi!
You may say that she was my ideal... if you were some sort of sickening long-haired poet.
Eğer uzun saçlı berbat bir şair olsaydın onun için "benim ruh eşim" derdin.
- Yes, they're sickening.
O hasta ruh sizden kaynaklanıyor olmasın?
Mother said I must be sickening for something, and made me stay in bed with three hot water bottles.
Annem birşeyden dolayı hastalandığımı söylemiş ve beni üç sıcak su torbasıyla yatırmıştı.
Yes, Scotland Yard, I'm afraid. Sickening.
Evet korkarım ki Londra Emniyeti Dedektiflik Bürosundanım.
As the sanking soo sunks into the sinking sand... we say good-bye... to Bonner Hill and the sickening home movies.
Batan batık bataklığa batarken... Bonner Tepesi'ne ve... berbat ev filmlerine allahaısmarladık diyoruz.
- Mother, I can't help it. It's sickening.
- Anne, kendime engel olamıyorum.
If that isn't the most sickening...
Eğere bu en tiksindirici şey değilse...
It's getting a little sickening. I'd rather be guilty than dead.
Suçluluk duymanı engelliyorsa Daha az hasta ediyorsa.
This is sickening.
Mide bulandırıcı.
The prison convoys are a sickening sight.
Esir konvoyları uzadıkça uzuyor.
It's sickening.
Bu mide bulandırıcı bir şey!
- It's sickening.
- Mide bulandırıcı.
Sickening, isn't he?
Hasta ediyor, değil mi?
Sickening!
Mideniz bulanır!
It's sickening.
Rahatsızlık veriyor.
While I ate the bread you earned in the wars, and rode the horse you gave me, and lived in the shadow of your sickening righteousness, because the Duke smiled on you!
Senin savaşarak getirdiğin ekmeği yerken..... ve senin bana verdiğin ata binerken..... ve senin hastalıklı doğruculuğun altında yaşarken... Dük senin yüzüne gülümsüyordu.
Something a woman might think natural a bloke will find sickening.
Kadınlara doğal gelen şeyleri erkekler tiksindirici bulur.
I'll rip that sickening pride out of you.
Miden bulandıran gururunu söküp atacağım.
There's no more sickening sight than you drunk and your skirt over your head.
- Sarhoş ve gömleğin kafanda bir görüntüden daha iğrenci olamaz. - Boşluksun, sıfırsın.
Each attempt more numbing, more sickening than the one before.
Her biri bir öncekinden daha hissizleştirici, daha hasta edici.
That Nicholas was so sickening... with all his blasted sweetness and... ugh!
O aşırı tatlılığıyla falan Nicholas çok iğrençti.
Wasn't it sickening?
- Geliyorsun ama, rahatsız oluyorsun.
It's sickening and ridiculous.
Berbat ve gülünç.
Not that sickening green.
Böyle berbat bir yeşil değil.
This tired, sickening man, this country oaf crude in speech and manner?
Bu bitkin, mide bulandırıcı köylü, bu konuşması ve hareketleri kaba saba adam mı?
Sickening!
Korkunç bir şeydi!
This is sickening!
Deli olacağım!
That sickening thump...
Mide bulandırıcı bir şekilde...
Then it was all phony, sickening!
Demek ki hepsi sahteymiş.
It was pretty sickening.
Tiksindirici bir durumdu.
But then I would keep on going and listening to that sickening radio.
Ama sonra gitmeye devam ediyordum ve o iğrenç radyoyu dinlemek yok mu.
- Sickening!
- Mide bulandırıcı!
During 22 years on the bench, I have not found a more sickening nor disturbing case.
Meslekteki 22 yılım boyunca bu kadar iğrenç ve rahatsız edici bir davam daha olmadı.
It is a sordid and sickening case... that can end in only one just verdict... guilty!
Bu pis ve mide bulandırıcı davada... jürinin verebileceği tek bir karar olabilir : suçlu!
She would pose and strut all the time... as if she thought we'd enjoy the sight... of such sickening exhibitionism.
Durmadan poz verip, manken adımlarıyla yürüyordu... sanki biz bu iğrenç teşhircilikten... hoşlanıyormuşuz gibi.
It's sickening! What is it?
İğrenç!
Christ, that's the most sickening thing I've ever heard!
Tanrım, bu bugüne kadar duyduğum en korkunç şeydi!
It's absolutely sickening.
Son derece can sıkıcı.
It's sickening.
Tiksindirici.
- This is sickening.
- Buna inanamıyorum.
You're really sickening tonight.
- Bu gece iğrençsin Norm.
She got sickening, I told the biggest lie I could think of and she started to sing.
Sonra ben düşünebileceğim en büyük yalanı söyledim. Sonunda da şarkı söylemeye başladı.
It was disgusting, sickening.
Bu çok korkunç, iğrenç.
It's sickening.
Hasta ediyor beni.
I've got no feelings about what you two do in private, no matter how disgusting, sickening and putrid it is.
Özel hayatınızda yaptıklarınızla ilgilenmiyorum ne kadar iğrenç, tiksindirici, rezil şeyler olsa bile.
I must look sickening.
"Midem bulanıyormuş gibi yapmalıyım."
Sickening.
Sıkıldım.