English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Snakes

Snakes translate Turkish

2,299 parallel translation
! Network Snakes
Dakoumou!
Well, Connie, there are snakes that go months without eating, and then they finally catch something, but they're so hungry that they suffocate while they're eating.
Connie, bir şey yemeden aylarca yaşayan yılanlar var. Sonunda bir şey yakalıyorlar. Ama o kadar aç oluyorlar ki yerken boğuluyorlar.
One night, while Hercules is still a baby, Hera sends two poisonous snakes into his nursery.
Bir gece, Herkül henüz bir bebekken Hera onun odasına iki zehirli yılan gönderir.
Jesus Christ, there's probably snakes in here.
Allahım. Yılan bile vardır burada.
They put something in it to make my hand fall off, like it's snakes or something.
Sanki bu şeyin içine elimin düşmesi için bir şey koymuşlar yılan gibi bir şey.
The Medusa that we often see depicted on vases features a woman with boar's tusks, snakes curling around her head instead of hair, sometimes she is bearded, very often she's grimacing, facing us directly with her tongue lolling out of her mouth, her eyes staring straight at you.
Sıklıkla vazoların üzerinde resmedilen Medusa, domuz dişlerine sahip, saç yerine kafasında yılanların dolaştığı, bazen sakallı, sıklıkla suratı asık, ağzından dışarı sarkan bir dile sahip ve gözlerini size dikerek bakan bir kadındır.
And her long, silken hair becomes a writhing mass of poisonous snakes.
Uzun, ipeksi saçları kıvranan zehirli yılanlar kütlesine dönüşür.
As Perseus is flying with his winged sandals back across to get to Greece, drops from her blood drop into the sand, and from this spring up hundreds and hundreds of poisonous snakes.
Perseus kanatlı sandaletleriyle Yunanistan'a doğru uçarken, Medusa'nın kanı toprağa damlar ve bu damlalardan binlerce zehirli yılan peyda olur.
The dripping blood from her head as Perseus was flying away was thought, in later tellings of the story, to have given rise to all these snakes that ancient Romans knew to exist in North Africa.
Perseus uçarken Medusa'nın başından damlayan kanların, hikâyenin daha sonraki anlatımlarında, antik Romalıların Kuzey Afrika'da var olduğunu bildikleri o yılanların doğmasına sebep olduğu düşünülmüştür.
So like if you were afraid of snakes, they'd immerse you in a tank of snakes, so I am going to immerse Leslie in a tank of bad date.
Eğer yılanlardan korkuyorsanız, sizi yılanlarla dolu bir havuza koyuyorlar, ve ben de Leslie'yi kötü buluşmalarla dolu bir havuza koyacağım.
Yeah. Protecting us from germs and snakes and harmonicas.
Evet bizi mikroplardan, yılanlardan ve mızıkalardan koruyorlar.
See, what we realized was the trunk was really protecting us from germs... Nature. Snakes.
Keşfettiğimiz üzere bagaj aslında bizi mikroplardan, doğadan yılanlardan, kuklalardan, şimşeklerden ve pinatalardan koruyordu.
The mere is an icy lake swarming with poisonous snakes and sea dragons.
Bataklık, içi zehirli yılanlar ve ufak ejderlerle dolu buzlu bir göldür.
If I can't find anyone else, I'll have to ask Sanghwan's father to come in and show off his snakes.
Eğer kimseyi bulamazsam Sanghwan'ın babasından, yılanlarıyla gösteri yapmasını rica edeceğim.
Show off his snakes?
Yılanlarıyla gösteri yapmasını mı?
We can ask Sanghwan's dad to bring his snakes.
Sanghwan'ın babasından yılanlarını getirmesini isteriz.
Give me the names, and i'll make the snakes go away.
İsimlerini ver ben de yılanları yok edeyim.
He mostly draws snakes doing horrible things to naked chicks.
Genelde yılanların çıplak hatunlara korkunç şeyler yapmalarını çiziyor.
Snakes are bad, and they're scary, and that's sort of just the background that you can then build good mythology out of.
Yılanlar kötüdür, korkutucudur ve sadece bu temel üzerine güzel bir mitoloji inşa etmek mümkündür.
But tales of monster sea snakes aren't limited to northern Europe.
Fakat canavar deniz yılanı hikâyeleri Kuzey Avrupa'yla sınırlı değildir.
You wanted to put snakes in her office.
Ofisine yılan koyalım demiştin.
Are there spring snakes in this can?
Kutuda şaka yılanı mı var?
If I have a patient who's afraid of snakes, I... refer them to another doctor.
Eğer yılandan korkan bir hastam varsa o zaman ben... ona başka bir doktor öneriyorum.
It feels like snakes on a plane!
Uçaktaki yılanlar gibi hissettiriyor.
It's even wetter than the forest below and there are no snakes.
Aşağıdaki ormandan daha nemli, üstelik yılanlar da yok.
Every spring, tens of thousands of garter snakes fight it out in this mating frenzy.
Her bahar, binlerce kırmızı benekli yılan burada eş bulma çılgınlığına ortak olmaktadır.
Hog-nosed snakes have learned to keep watch on iguana nesting sites and to note the precise place where the eggs lie buried.
Hognoz yılanları, bu değerli ziyafetin gömülü olduğu yeri bulmak için iguanayı gizlice takip etmeleri gerektiğini öğrenmişler.
Somehow, the young snakes must find their own way to water.
Onlar da bir şekilde, suyun yolunu bulmak zorundalar.
It's like a game of Snakes and Ladders.
İki ileri, bir geri.
Go and find the pit where these snakes hide
Git ve bu yılanların saklandıkları deliği bul.
The Papuans will end up providing precious assistance to the Australians, who will fight a desperate war in New Guinea, against the mosquitos, the red ants, the leeches, the snakes, and attacks from the Japanese.
Sivrisineklere, kirmizi karincalara,... sülüklere, yilanlara ve Japon kovalamacasina karsi Yeni Gine'de umutsuz bir savas verecek Avustralyalilara degerli yardimlarini sonuna kadar sürdürecekler.
I can speak to snakes too.
Yılanlarla da konuşabiliyorum.
Just me and the snakes, brother.
Yalnızca ben ve yılanlar, kardeş.
well, you got your majaIos, I got my snakes, brother.
Şey, sizin kaçaklarınız benim yılanlarım var, kardeşim.
I work with snakes, right?
Yılanlarla çalışırım. Doğru mu?
You can't hunt snakes out here anymore, Tito.
Burada artık yılan avlayamazsın, Tito.
If I do, you'II be hunting snakes on the other side of the fence.
Eğer yaparsan çitin öteki tarafında yaparsın yılan avcılığını.
Out there with the scorpions and the snakes, no one will ever find him.
Akrepler ve yılanlar sayesinde kimse onu bulamaz.
HE ALWAYS HELD A BIG STICK TO PROTECT ME FROM SNAKES.
Beni yılanlardan korumak için elinde büyük bir değnek taşırdı.
I WAS NOT AFRAID OF SNAKES,
Ama ben yılanlardan hiç korkmazdım.
Snakes.
Yılanlar!
"It has more things that will kill you than anywhere else. " Out of the world's 10 most poisonous snakes, all are Australian. "
"... diğerlerinden çok daha ölümcül tehlike arz eden şeyler vardır örnek verecek olursak, dünyadaki en zehirli 10 yılan türü Avustralya'dadır. "
- What, the 10 most poisonous snakes?
- Neden, en tehlikeli 10 yılan türü yüzünden mi? - Hayır, baba.
How long can you survive on mud and snakes?
Çamur ve yılanların arasında ne kadar hayatta kalabilirsin?
Shall we go up the hill and see how many snakes we can find?
Hadi cehennemi görmeye gidelim.
- How about snakes?
- Yılanları?
Bulls are second, snakes are third.
Boğalar ikinci, yılanlar ise üç.
So, in this trailer, we have a false floor with an 11-foot-deep pit we dug and filled with rubber snakes.
Bu karavanın içinde, 5.5 metrelik çukur var 5.5 metrelik çukur var Ve sahte yılanla dolu.
their rumbling hooves rile venomous snakes sensitive to ground vibrations.
Bunun yerine, somon göçü başlayana kadar ayılar, kendileri için iyi bir alternatif olan zengin nektarlı çiçekler arar. Büyük bir somondan alacakları kaloriye denk olarak binlercesini yemeliler.
Rubber snakes.
Plastik yılan demiştim.
Nest of Snakes.
Yılan yuvası.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]