So i'm asking you translate Turkish
492 parallel translation
So don't think you're doing me a favor by asking me to play in your ratty show... because I'm doing you one.
O işe yaramaz gösterinde oynamamı isterken bana iyilik yaptığını falan sanma. Asıl ben sana iyilik yapıyorum.
You're asking me to pull an act, turn yellow so those kids will think I'm no-good?
- Rol yapmamı mı istiyorsun? Çocuklar beni beğenmesin diye korkayım mı?
I hesitated before asking you to come here so soon after your loss. But now that you're here I hope you won't mind if I plunge straight into business?
Acınız bu kadar tazeyken sizi çağırmak konusunda tereddüt ettim ama geldiğinize göre umarım hemen konuya girmemden rahatsız olmazsınız.
I'll keep asking you every so often.
Sık sık soracağım.
So, I'm asking you once more, don't go.
O yüzden, tekrar ediyorum, gitme.
So I'm asking you to stay out All right, Bill.
Sizlerden idam olup bitene kadar kasabaya girmemenizi istiyorum.
I'm just saying I'll have to arrest you in the morning, so I'm asking you to get out before.
Sadece sabaha kadar gitmezsen, tutuklarım. Bu yüzden senden gitmeni istiyorum.
So I'm asking you :
Sizden rica ediyorum :
I'm asking you to defend a principle and you'd better do so quickly, Your Grace.
Sizden bir ilkeyi savunmanızı talep etmeye geldim. ve bunu bir an önce yapsanız çok iyi olur... Ekselansları.
What I mean, God, is you have no pity for your living children, so that's why we're asking you to be a little kinder to'em when they dead.
Demek istediğim, Tanrım, yaşayan çocuklarına hiç acımıyorsun,... bu yüzden senden... öldüklerinde onlara biraz daha nazik davranmanı istiyoruz.
But would he shake on a session? I mean, we want to cooperate, like you ask, so I'm asking.
İşbirliği yapmak istiyoruz, istediğiniz gibi, bu yüzden soruyorum.
Yes, and I'm happy to do so, but you're asking me to get beaten up.
Evet, bunu yapacağım için mutluyum da, ama benden dayak yememi istiyorsunuz.
I'm sure you won't mind me asking you a few questions about your background - parents and so forth.
Özgeçmişin, anne baba ve benzeri şeyler hakkında bir kaç soru sormamdan rahatsız olmayacağına eminim.
I don't want no problem so I'm asking you in a very nice way just to keep your hands off that automobile.
Sorun çıkartmak istemiyorum sizden nazikçe... elleriniz arabadan çekmenizi istiyorum.
Lisa, I know you people never talk of your voodoo, so I won't bother asking questions pertaining to it, but there are certain characteristics generic to your religion that even the layperson knows.
Lisa, vudu konusunda sen ve halkının hiç konuşmadığını biliyorum bu yüzden bu konuyla ilgili soru sormayacağım. Ama en cahil kişinin bile bildiği gibi, senin dinine özgü belirli karakteristik özellikler var.
( man ) I think it was generally understood that the combat tour was 25 missions, because you'd be dead by the end of that time, so there wasn't any point in asking you to stay around any longer.
Sanırım genel itibariyle anlaşılmıştı ki yaptığınız muharebe sayısı, 25'ten ibaretti. Çünkü bu süre sonunda ölüyordunuz. Bu nedenle daha fazla sayıda görev alma gibi bir durum sözkonusu değildi.
[on TV ] So I'm asking you, please, please, send no contributions however large, to me. [ doorbell ringing]
Onun için lütfen, lütfen bana, büyük de olsa para göndermeyin.
But he is so attractive, I was wondering... I shouldn't be asking you, I should really be asking Mary.
Ama kendisi çok yakışıklı, düşünüyordum da bunu size sormamalıyım aslında, Mary'ye sormalıyım.
You said I couldn't go around wearing pants any longer, so you had dresses made without asking me what I thought.
Daha fazla pantolon giyip dolaşamayacağımı söyleyip... bana sormadan elbiselerimi değiştirmiştin.
But Mr. Rand is ill, so I'm taking the liberty of asking you.
Ama Bay Rand hasta oldugu ¡ ç ¡ n bunu s ¡ ze sormayi uygun buldum.
So I'm just asking you... to be with me.
Senden sadece... benimle olmanı istiyorum.
There's still a chance that we might hit some uh-ohs and whoopsy-daisies, so I'm asking you to return to your seats and fasten your seat belts.
Yine de, "ah" "oh" lar, "öldüm" "bittim" ler olma ihtimali hala var, bu yüzden, yerlerinize dönmenizi... ve kemerlerinizi bağlamanızı rica ediyorum.
Look, all I'm asking you is for a simple answer to a simple question... so that we can all get home for the long weekend.
Sizden isteyeceğim tek şey basit bir soruya, basit bir cevap. Sonra da uzun bir hafta sonu tatili için evlerimize dönebiliriz.
I'M ONLY ASKING BECAUSE OF THAT TIME YOU WERE SO SURE YOU HAD LOCKED THE DOOR AND YOU DIDN'T.
Tatlım, soruyorum çünkü geçen sefer de kilitlediğine emindin, ama kapı kilitli değildi.
You'll be leaving soon, so I'm just asking.
Yakında gidiyorsun, o yüzden sadece soruyorum.
I'll be asking you some questions so we can fine-tune the Ego program.
Sana birkaç soru soracağım Ego programına uyumlu olaması için.
I'm surprised at you asking so many questions.
Bu kadar çok soru sorman beni şaşırttı.
So I'm asking you, please, why don't you just go and sleep it off, huh?
Bu yüzden sizden gidip uyumanızı rica ediyorum.
So I'm asking you a favor for the second time.
Bu yüzden bir kez daha söylüyorum, bana bir iyilik yap.
I hope this isn't asking too much, but you're a magic rock so you're probably used to these things.
Umarım çok şey istememişimdir, Fakat sen sihirli kayasın Bu tür şeylere olasılıkla alışıksındır.
So I'm asking you not to see Bob Wiley. Daddy, I am just- -
Bu yüzden Bob Willey'i görmemen için soruyorum.
I'm going into communication... so when you start asking for a donation, I'll know the right way to turn you down.
Benden bağış yapmamı istediğinizde... sizi doğru şekilde reddetmeyi öğrenebilmek için İletişim okuyacağım.
So, after all you've just gone through, I have to ask you the same question people back home are asking about space these days.
Yaşadığınız bunca şeyden sonra size, dünyadakilerin bugünlerde uzay hakkında sorduğunu sormak zorundayım :
I can't explain that, which is why I'm asking you to be there tonight, so you could see for yourselves Samuel doing God's work.
Bunu açıklayamam, işte bu yüzden bu gece burada olmanızı istiyorum,... Samuel'in nasıl tanrısal bir iş yaptığını görmeniz için.
The guy I'm looking for is obviously dangerous so I'm not asking you to confront him but if you see him will you call me?
Aradığım herif çok tehlikeli yani onunla karşılaşmamanı öğütlerim ama eğer onu görürsen beni arar mısın?
So I'm asking you : If I serve him up as a man of honour, will you say to me now that you will cut me loose once and for all?
Şimdi soruyorum, onu size verirsem sözünün eri biri olarak, beni rahat bırakacağınıza söz veriyor musun?
So you think I'm some kind of jerk for asking. "
Bunu soran bir salak olduğumu düşünüyorsun " dedi.
- So what I'm asking is, you fly into Albuquerque and then rent a car...
- Size Albuquerque'ye uçmanın ve bir araba kiralamanın...
So I'm asking you... ... friend, partner... ... brother...
Öyleyse soruyorum sana dostum, ortağım kardeşim bana güveniyor musun?
So I'm asking you. Victor Fries... ... help me save another life.
Soruyorum sana şimdi Victor Fries birinin hayatını kurtarmama yardım eder misin?
So I'm asking you....
Bu yüzden senden istiyorum.
So what I'm asking you to do is to place a phone call, asshole to asshole.
Senden istediğim sadece amcık birinin diğer amcığı aramasını sağlaman.
That's why I'm asking you for help. So I can spend the rest of my life here in prison.
Bu sebeple, siz büyüklerimden kalan ömrümü burada geçirebilmem hususunda yardım dilemekteyim.
So I'm not asking. I'm telling you, you need to leave.
O yüzden rica etmiyorum, söylüyorum, gitmeniz gerek.
I'm not selling anything, so I'm not asking you to buy, just to accept a few free samples.
Hiçbir şey satmıyorum. Sizden bir şey almanızı istemeyeceğim. Sadece birkaç ücretsiz numune hediye edeceğim.
So, what I'm asking you to do is think of this not simply as an ornament, but rather an opportunity.
Sizden bunu sadece bir süs eşyası olarak değil, bir olanak olarak görmenizi istiyorum.
So I'm asking you if you don't want to do anything for yourself, then do it for me.
O yüzden size soruyorum kendin için bir şey yapmak istemiyorsan, o zaman benim için yap.
So I'm asking you, if you really care about me and the children... please, please get rid of the gun.
Şimdi sana soruyorum, eğer gerçekten beni ve çocukları düşünüyorsan lütfen ama lütfen şu silahtan kurtul.
So, basically, what I'm asking you to do, is I'm asking you to come there... and make me look good, all right?
Yani temel olarak senden istediğim benimle oraya gelmen ve oraya gelmen ve beni iyi olarak göstermen, tamam mı?
You're around me so I'm asking.
Yanımda olan sensin o yüzden soruyorum.
I'm not here for money. All I'm asking is that you talk to Baron Danglairs so he reconsiders his position
Tek istediğim Baron Danglars ile konuşmanız böylece durumu tekrar gözden geçirmesini sağlamanız.
so i'm told 61
so i'm 150
so i'm sorry 105
so i'm going 21
so i'm done 19
so i'm like 39
so i'm out 19
so i'm leaving 16
so i'm not 21
so i'm gonna go 44
so i'm 150
so i'm sorry 105
so i'm going 21
so i'm done 19
so i'm like 39
so i'm out 19
so i'm leaving 16
so i'm not 21
so i'm gonna go 44
so i'm thinking 45
so i'm here 34
so i'm gonna 31
so i'm just 22
so i'm gonna ask you again 17
so i'm just gonna say it 18
so i'm telling you 18
so i'm just gonna 18
i'm asking you 416
i'm asking you now 20
so i'm here 34
so i'm gonna 31
so i'm just 22
so i'm gonna ask you again 17
so i'm just gonna say it 18
so i'm telling you 18
so i'm just gonna 18
i'm asking you 416
i'm asking you now 20