So that's good translate Turkish
2,053 parallel translation
I saved her dog little Ray, so I think that's a good first step.
Köpeği Küçük Ray'i kurtardım, bence iyi bir başlangıç olabilir bu.
Oh, good, so that's not the icing that we're using- -
İyi, yani bu şey için kullandığımız cila değil- - - Slayt gösterim.
That more schools are gonna get built... and more kids are gonna get a good education, so if you look at it that way, really, the positives outweigh the negatives here.
Yani daha çok okul inşa edilecek ve daha fazla çocuk iyi eğitim alacak. Yani, bu şekilde bakarsan, gerçekten artısı eksisinden fazla.
Anyway Haruka, it's your fault that I became so good at cooking.
Bu arada Haruka, bu kadar iyi bir aşçı olmam senin hatan.
Bless us Lord with good health, so that we may do your work here on Earth. Through Christ our Lord, Amen.
Ulu Tanrım, bize sağlık, sıhhat bahşet, böylece İsa Efendimizin ışığında yeryüzündeki işlerini yürütelim.
Other than that, we are so good.
Onun dışında bir sorun yok.
So it'll come up that I've sent her a text, she'll think, "Good, he's just letting me know he's got there safely," then she'll read that?
Ona mesaj yazdığımı fark edince "Güzel, sağ salim vardıklarını haber veriyor." diye düşünecek.
I'm a better kisser than him, so, that's good.
Ama görünüşe göre ondan daha iyi öpüşüyormuşum. Bu da iyi bir şey.
So it's good that we're doing the surgery now.
Yani ameliyatı şimdi yapacak olmamız iyi oldu.
- Look, we found the transmatterer, so that's good
İcâdı bulduk, bu iyi gelişme.
So the heating guy is coming on the 16th. So I've got about 24 days to prepare for that. Good.
Demek eleman ayın 16'sında gelecek.
So that's good.
Bu iyi bir şey.
So I guess that's good news?
- Sanırım bu iyi bir haber.
So you would think that's a good idea for me to do?
Yani iyi bir fikir olduğunu mu söylüyorsun?
So... Instead of stopping one crime, you wanna get an award for not stopping another one. That's good work, hero.
Yani bir suça engel olmak yerine, engel olmadığın bir diğeri için ödül almak istiyorsun demek.
And yes, she's a little plain, but I'm married, so that's good.
Evet, biraz bakımsız ama ben de evliyim nasılsa ; böylesi daha iyi.
So you might be very good if you wanted just, like, a hovercraft that went up and down, but once you start moving,
Dolayısıyla sadece hava yastıklı bir araç gibi kullanacaksınız, sadece yukarı aşağı, iş görebilir ; ancak hareket etmeye başladığınızda problemlerle karşılaşacaktınız.
So, Tony, you are a man that's giving hybrids a good name.
Tony, hibritlere güzel isim veren birisin.
So, all right, now, that's one's good, but here's another one I really liked.
Tamam, bu güzeldi ama burada daha çok sevdiğim bir tane daha var.
Maybe that's why we're so good at killing.
Belki de öldürmede bu yüzden bu kadar iyiyiz.
It's in an unpopulated area, so there's that bit of good news.
Yerleşim olmayan bir bölge. Bu biraz iyi haber oldu.
So the bad news is that we have a leak and the good news is that nobody believes the real story is real.
Yani kötü haber, burada olanlar dışarı sızıyor. .. ve iyi haber de kimse gerçek hikayenin gerçekliğine inanmıyor.
You used to tell me that Wing Chun is so educated, gentle and she's good at business and housework.
Önceden kendime bu Wing Chun'un Eğitimli ve kibar olduğunu ayrıca ev ve ticaret işlerinde iyi olduğunu söylerdim.
You should find yourself a good husband so that your father wouldn't worry about you.
Kendine iyi bir eş bulmalısın böylece baban senin hakkında endişelenmez.
What's so good about that jerk?
O serserinin nesi iyi?
But, this means that someone who's not so good at anything now.
İşte bu...
By any chance, because the food is so good... You're not confused are you? That could happen.
Acaba iyi yemek yapması kafanı karıştırmış olabilir mi?
What's so good about that jerk to like?
Neden hoşlanayım? O uyuzun hoşlanılacak nesi var ki?
That's good. Then why do you need so much money for?
Ne kadar istiyorsun peki?
I'll pretend that I got a good family education so don't worry.
İyi aile eğitimi almış gibi davranacağım, endişelenmene gerek yok.
It's an idea that we use every year, and it seemed just as good now as before... so you bring the same idea again?
Her yıl uyguladığımız bir fikir ve her zamanki gibi iyi görünüyor o zaman neden aynı fikirle geldiniz?
You know, so I told him you've got a really good sound, and I think that you should market your sound to deaf people, because...
Adama dedim ki ; "Sesin gerçekten çok güzel bence şarkılarını sağır insanlara satmalısın."
That's not so good.
Hiç iyi değil bu.
The good news is I called Dr. Perry's office, and she has some part-time work for me again, so that should tide us over for a little while, at least.
İyi haberse, Dr. Perry'nin ofisini aradım... ve yine part-time iş için beni kabul etti... en azından, bu bizi bir süre idare eder.
Yeah, that's so good. That's great.
Evet, harika.
- That's so good. Positive thinking. - Happy puppy.
Hayatta ve mutlu bir köpek.
You like her, so that's good.
Kızdan hoşlanıyorsun. Yani, iyi.
I mean, it's a good job we hadn't heard of it, because there's been so much paranoia created around the drug, that people now, if they take it, they're already on a bad trip before they start.
Hiç duymamıştık. Duymamış olmamız güzel bir şeydi. Çünkü bu maddeye karşı çok fazla paranoya vardı.
That's good because we loved that old man so much.
- Bu iyi çünkü o ihtiyarı çok seviyorduk.
Oh, honey, you need to sing. That's so good.
Oh, tatlim, sarki soylemelisin, acayip iyi.
That's weird, they're so good.
Çok garip, iyilerdi hâlbuki.
You're really good at, um, getting going down on, getting downed on, so you should be proud of that as well.
Sen de işinin görülmesinde çok iyiydin işinin görülmesinde... -... bunun için gurur duymalısın.
And that's why you're gonna be so very, very good at it.
O yüzden bu işte çok çok iyi çalışmalısın.
This here makes me feel so good, the mountains that I have peace with the world.
Burası kendimi çok iyi hissettiriyor, Şu dağlar tüm dünyaya barış götürmüşüm gibi hissettirdi.
That's so good.
Çok güzel.
That's so good.
Aferin.
So that's good.
Bu da bir artısı.
Most people, when they water the grass, wait till later, when the sun's not so hot, and it'll do some good, and not be a waste of good water that somebody else has to pay for.
Pek çok insan çimleri, güneş o kadar tepede değilken sular bu daha yararlı olur ayrıca başka birinin ödemek zorunda olduğu suyu da boşa harcamamış olursun.
Of course they're gonna walk off with all your portables, so you can't own nothing. But that's good.
Taşınabilir tüm eşyanı yürütecekleri kesin olduğu için hiçbir şey alamazsın ama iyidir.
That sounds so good, skin tags.
Kulağa çok hoş geliyor, deri çıkıntısı.
It's so yummy and it is so good. That God didn't put mushrooms and meatballs in it.
Çok lezzetli ve çok güzel çünkü Tanrı içine mantar ve köfte koymamış.
so that's it 702
so that's how it is 38
so that's it then 31
so that's a yes 42
so that's a no 42
so that's something 28
so that's why 41
so that's a 20
so that's why you're here 22
so that's that 41
so that's how it is 38
so that's it then 31
so that's a yes 42
so that's a no 42
so that's something 28
so that's why 41
so that's a 20
so that's why you're here 22
so that's that 41