So we have a deal translate Turkish
189 parallel translation
So we have a deal.
Demek anlaştık.
- Okay, so we have a deal?
- Anlaştık mı?
So we have a deal.
O haIde anIastık.
- So we have a deal?
Yani anlaştık mı?
- So we have a deal.
- Bir anlaşmamız var.
So we have a deal, right?
Anlaştık, değil mi?
So we have a deal?
O halde, anlaştık mı?
- So we have a deal, then?
- O halde, anlaştık mı?
So we have a deal, yes?
Sizinle anlaşmıştık, değil mi? Ben evleniyorum.
- So we have A deal?
- Anlaştık o zaman. - Hayır, John.
So, we have a deal?
Yani, anlaştık mı?
- So, we don't have a deal?
- Yani anlaşma yok mu?
so, do we have a deal?
Yani anlaştık mı?
So, McFarland, do we have a deal?
Ee McFarland, anlaştık mı?
So have we got a deal or what?
Her neyse anlaştık mı?
So, do we have a deal?
Evet, anlaştık mı?
So, come on, do we have a deal?
Anlaştık mı?
Wait until you see what we're doing... with the marina development. We're gonna clear five big ones on the first phase alone. I think I finessed Miller down at City Hall... so all we have to do to get past go... is be a little creative on our teamster deal.
marina developmentla ne yaptığımızı görene kadar bekle... yanlızca ilk aşamada beş tane büyüğü temizleyeceğiz sanıyorum ben City Hall'da ki Miller i halledeceğim onlarla anlaşabilmek için biraz yaratıcı olmabilı ve hepmizin harekete geçmeliyiz.
So, Chief Dawson, we have a deal?
Şef Dawson, anlaştık mı?
So, do we have a deal?
Öyleyse anlaştık mı?
- So, General, do we have a deal?
Ee, General? Anlaştık mı?
- So, General, do we have a deal?
Ee, General? Anlaştık mı? İhtilâl olacağının farkındaydı.
They're so creepy, but I don't want to make a big deal about it or scare Roarke. I just think we have to get away from them.
Beni ürkütmeye başladılar, fazla büyütmek istemiyorum ama Roarke'u huzursuz etmeden bence bir an önce onlardan uzaklaşmalıyız.
- So do we have a deal?
- Anlaştık mı?
So, gentlemen, we have a deal?
Eee, beyler, anlaştık mı?
So, we have a deal. You can choose to leave at any time, and I may ask you to leave.
Ama bu iş ve ilişkimiz kesinlikle gizli kalmalı.
We have many international arrangements so Mr. Milton spends a great deal of his time in the air.
Birçok uluslararası organizasyonlarımız var bay Milton çoğu zamanını yollarda geçirir.
We got a deal. So what if we have to put a little money into it?
Ucuza aldık, biraz para harcasak ne olur ki?
So, do we have a deal?
Pekala, anlaştık mı?
So Brendan... have we got a deal?
Brendan- - anlaştık mı?
- So, do we have a deal?
- O zaman anlaştık mı?
So do we have a deal?
Peki anlaştık mı?
So, Edward proposed to you. Surprise, surprise! Thanks for telling him we have a deal.
Güzel bir aileye ders veriyoruz ayrıca, Finau ile de çalışıyoruz.
Unless we cut a new deal, so, I have... Gabrielle's soul.
Yeni bir anlaşmaya kadar, Gabrielle'in ruhu bende kalacak.
So do we have a deal?
Anlaştık mı?
So we have a little extra pepper in the wok - it's not a big deal.
Derin tavaya biraz daha biber koyduysan ne olmuş? Büyütülecek bir şey değil.
So. We have a deal.
Anlaştık mı?
So, we have a deal or what?
- Evet. Yani anlaşma var mı?
So do we have a deal?
Yani, anlaştık mı?
Yeah, well, there's not a hell of a lot we can do about that right now, so you're gonna have to deal with it.
Evet ama, şu anda bu konuda yapabilecek pek birşeyimiz yok o yüzden bununla baş etmek zorundasın.
So, do we have a deal?
Anlaştık mı şimdi?
- So do we have a deal?
- Anlaştık mı şimdi?
I mean, we have them all the time so it's not really a big deal.
Aslında biz böyle şeyleri hep yaparız, yani sorun olmaz.
Because corporate, uh, wants somebody to be here on Saturday, and so we're gonna have to have a couple of people come in on the weekends. And I know nobody's gonna wanna do it. And everybody's gonna complain and bitch, and I don't wanna have to deal with it.
Yönetim Cumartesi'leri de birilerinin çalışmasını istiyor, haftasonu gelecek birilerini bulmamız lazım, ve eminim herkes şikayet edip, sızlanacak bununla uğraşmak istemiyorum.
And just so everyone knows, we have a minor character flaw that we're all gonna have to deal with here.
Herkesin haberi olsun... burada katlanmamız gereken... küçük bir kişilik kusurumuz var.
no, no, no. So do we have a deal?
Hayır, hayır anlaşmamış mıydık?
So, Harry, do we have a deal?
Pekâlâ, Harry anlaşmaya varabildik mi?
So we have a deal?
Sen de Dean'e yardım edeceksin. Anlaştık o zaman.
Apologize to him so that we don't have to deal with the headache of a lawsuit.
Ondan özür dile ki, bir de mahkeme yüzünden başağrısı çekmeyelim.
What I want is for you to admit you have a problem so we can deal with it, instead of hiding and pretending everythg's fine.
Senden istediğim, saklanıp herşey iyiymiş gibi davranmak yerine... bir sorunun olduğunu kabul etmen. Böylece sorununla mücadele edebiliriz.
So... [Sighs] We Have A Deal?
Pekala, anlaştık mı?