So what's the point translate Turkish
248 parallel translation
If the story's so cockeyed, what's the point?
Bu saçma masalın anlamı ne?
We all feel the same about what's happened so there's no point in discussing it.
Olanlar hakkında hepimiz aynı şeyi düşünüyoruz... dolayısıyla bunu tartışmaya gerek yok.
Oh, you can change the future so that we don't end up in those cases, but if we're all dead, what's the point?
Kabinlerde olmadığımız şekilde de geleceği değiştirebilirsin. Ama ölürsek ne anlamı kalır ki?
So what's the point of the cafeteria?
Neden bir kafeterya var?
So what's the point?
O zaman neden taşındın?
Yeah, so what's the point?
Peki, o halde konu ne?
- So what's the point?
- Bunun anlamı nedir peki?
So, what's the point?
Eee, sorun nedir?
So what the point putting off a nice thing?
Başka bakış açısı olan var mı?
Master Teng, what's the point of being so foolish?
Üstad Teng, Bu kadar aptalca davranmaya ne gerek var?
There's no hope your parents would let you go, so what's the point in talking about it?
Hiç ümit yok ailen bırakmaz, o halde bunu konuşmanın ne anlamı var?
I'm leaving so soon. What's the point of complicating things now?
Çok yakında gidiyorum. şimdi işleri karıştırmanın anlamı nedir?
- So, what's the point of going?
- Kaçmanın ne anlamı var ki?
If the emperor says so. What's the point of going back?
Eğer imparator böyle diyorsa geri dönmenin ne anlamı var?
- So what's the point?
- Sadede gel?
- They changed back to The Regulars, so we could've been The Originals, but what's the point?
- Gruplarının ismini "Adamakıllılar" yaptılar, böylece biz "Orijinaller" olabilirdik, ama nedir ki yani?
So what's the point? The point is, until the cat is observed by someone, he's not in any definite state, either alive or dead.
Anafikir şu ; kimsenin görmediği bir kedi tanımlanmış bir durumda değildir,
So what's the point?
Yani ne anlamı varki?
That's the point, wasn't it? That's what made it so good.
- Olayı güzelleştiren şey buydu.
It's beside the point. So what's the point?
Peki nedir konu?
Look, I never go there, so what's the point in keeping it?
Hiç gitmiyorum ki, elimde tutmanın anlamı yok.
- So what's the point?
- Bu ne demek oluyor?
So what's your point? - That cat is one of the best men I got! - Yeah.
- O kedi en iyi adamlarımdan biri.
I might wanna sing, but it ain't gonna happen, so what's the point?
Şarkı söylemek istiyorum. Ama bu gerçekleşmeyecek. Neden deneyeyim?
So, what's the point?
Peki konu nedir?
So what's the point of my visiting?
O yüzden, neden ziyaret edeyim ki?
Okay, so what's the point you're trying to make?
Pekâlâ, varmaya çalıştığın sonuç nedir?
You'll squash yourself. So what's the point?
Ama yere düşünce ölüyorsun, ne anlamı var?
So what's the point?
Peki fikir ne?
All it took was one bad football result and we're now back to "life is shit so what's the point?"
Bunların hepsi tek kötü futbol skorundan sonra "hayat boktan o zaman asıl konu ne" olayına geri dönüyoruz.
We know Dr. Braun pulled the trigger, so what's the point?
Dr. Braun'un tetiği çektiğini hepimiz biliyoruz, görgü tanığında amaç ne?
- So what's the point?
- Öyleyse amacı ne?
It was so long ago What's the point of digging it all up?
Kimse bir şey bilmiyor görünüyordu. Uzun zaman önceydi.
And it's not like I'll ever be able to tell him our secret, so, what's the point?
Ve sırrımızı ona hiç söyleyemeyebilirim, yani, ne olacak?
So what's the point?
Ne demek istiyorsun yani?
- So what's the point, huh?
- O zaman ne önemi var değil mi?
- So what's the point? - Uh, no point.
- Ne demek istiyorsun?
So what's the point?
Yani bu çok anlamsız.
What's the fucking point? Me and Terry'll be back together on the other side... so why wait any longer?
Kahrolası, bir nokta var ki ben ve Terry diğer tarafta yeniden birlikte olacağız ; öyleyse neden daha fazla bekliyorum?
So here you all are. What is the point of bringing the party down to the Winnebago when there's a perfectly nice room right here?
Burada güzel bir oda varken neden partiye karavanda devam edecekmişiz?
So when you really think about it, what's the point?
Yani iyice düşünürsen, ne anlamı var?
So what's the point of this ridiculous game?
Ne manası var bu saçma oyunun?
So, what's the fucking point of living?
Bu yüzden yaşamanın anlamı nedir?
- But now you're neither, so what's the point? - What are you talking about?
Şimdi ikisi de olmadığın için anlamı yok
The point is, what's so wonderful... is that every one of these flowers has a specific relationship... with the insect that pollinates it.
Harika olan şey, her çiçeğin onu polenleyen böcekle arasında özel bir ilişki olması.
So what's the point of having a good brain if you can't keep it operating?
Tehlikede olduğunu hissettiğinde beynin çalışmıyor.
So what's the point of this?
Bunun anlamı ne?
So, what I'm saying, is at that point... all the rules and all the structures get kicked to the fucking curb, right?
Yani demek istediğim, bu durumda bütün kurallar ve kısıtlamalardan kurtuluyorsun, tamam mı?
So what the point putting off a nice thing?
Bu benim açımdan! Başka bakış açısı olan var mı?
I wanna know who's running point in the field units so we can monitor what's happening.
Olan biteni izleyebilmek için harekat birimlerini kimin kontrol ettiğini bilmek istiyorum.
WELL, WE CAN'T, SO WHAT'S THE POINT?
Ama evlenemiyoruz. Yani ne anlamı var?
so what's up 178
so what's your name 48
so what's stopping you 17
so what's going on 151
so what's your deal 18
so what's new 30
so what's on your mind 21
so what's the problem 185
so what's it gonna be 77
so what's happening 26
so what's your name 48
so what's stopping you 17
so what's going on 151
so what's your deal 18
so what's new 30
so what's on your mind 21
so what's the problem 185
so what's it gonna be 77
so what's happening 26