Soap translate Turkish
3,453 parallel translation
A few weeks ago, one of them snuck a gallon of soap into my secret sauce.
Birkaç hafta önce içlerinden biri, özel sosumun içine bir şişe sabun boşalttı.
Flaming bags of poo, soap in secret sauces?
Bok çuvalı yakmak, sosa sabun katmak...
Why does death always have to be some big soap opera?
Neden ölüm hep böyle pembe diziler gibi olmak zorunda?
Hmm, soap.
Hmm, sabun.
If you wash my underwear with regular soap, I get little red bumps on my tuchus.
İç çamaşırlarımı normal deterjanla yıkarsan benim kasada bazı sorunlar oluyor.
With soap this time.
Bu sefer sabunla hem de.
These women run your household, so you have to keep them happy, which means not saying anything as your DVR fills up with Trinidadian soap operas.
Bu kadınlar senin evini çekip çeviriyorlar bu yüzden onları mutlu tutmalısın, bu da kayıt cihazın Trinidadlı pembe dizilerle dolsa da sesini çıkarmaman gerekiyor demek.
Eh, bubble bath, clothes soap, same thing.
Köpüklü sabun, elbise sabunu, aynı şey.
A little moonstone bar of soap.
Bizim küçük ay taşımız.
Turn my soap all grey, ue up all my damn towels- - Why would I be tired of that?
Bütün havlularımı kullanıyorsun. Bundan neden bıkayım ki?
And are you gonna tell us that this school is having a hard time securing hand soap and toilet paper in November?
Bu okulun kasım ayında hâlâ el sabunu ve tuvalet kağıdı temin etmekte zorlandığı mı söylüyorsunuz bize?
Well, it's your lucky day,'cause I'm boycotting my favorite soap this week.
Şansına bu hafta dizimi boykot ediyorum.
You smell like nice soap.
Güzel sabun kokuyorsun.
"Did you know you could make napalm out of common dish soap and cat food?"
" Bulaşık deterjanı ile kedi mamasından napalm yapabileceğinizi biliyor muydunuz?
Just gonna be sitting here, watching soap operas and wallowing.
Ben de burada oturup pembe dizi izler ve debelenip dururum.
Need some travel soap?
Yolculuk için sabun mu lazım?
We decided to make the soap bubble liquid using kitchen detergent, laundry detergent, washing powder and soap
Sabun köpüğü yapmaya karar verdik. Bulaşık deterjanı, çamaşır deterjanı sabun tozu ve sabun kullandık.
You have to use shampoo for soap bubbles
Sabun köpüğü için şampuan kullanmalıydınız.
I thought you might need some soap.
Sabuna ihtiyacın olabileceğini düşündüm.
Got any antiseptic soap?
Hiç antiseptik sabun var mı?
Soap your body and hair daily and rub down with cologne.
Vücudunu ve saçlarını günlük sabunlar ve baştan aşağı kolonyayla ovarsın.
I wash her with a washcloth and soap.
Sabun ve sabunlukla yıkıyorum.
Here, wash yourself with soap.
Al, kendini sabunla.
At the motel, I happened to use this soap.
Otelde bu sabunu kullandım.
That an economical motel would provide such good soap is quite unusual.
Böyle ucuz bir otelin kaliteli bir sabun bulundurması normal değil.
Soap?
Sabun mu?
This scent and this soap is what gives me hope.
Bu koku ve sabun bana umut veren tek şey.
We need help packing soap which we'll distribute to Doar Dorm residents.
Doar Dorm'a dağıtacağımız sabunları paketlemede yardıma ihtiyacımız var.
I can just see those guys getting the gold packages, opening them and finding the good-smelling soap inside.
Altın rengi zarfları alıp, içinden sabun çıktığını gördüklerindeki surat ifadelerini hayal edebiliyorum.
They said without the soap, the discs wouldn't fly properly.
Sabunsuz disklerin tam uçmayacağını söylediler.
It was clear they'd used soap.
Sabunu kullandıkları aşikardı.
Seems they'd been throwing packages so energetically, a soap bar fell out.
Zarfları o kadar enerjik atmışlar ki, bir sabun düşmüş.
Look, I've got a bar of soap and a bottle of peroxide with your name on it in my locker.
Bak, dolabımda seni çağıran bir kalıp sabun ve peroksidim var.
Your friend stinks of soap, Quinn.
Arkadaşın leş gibi sabun kokuyor, Quinn.
Use some soap.
Sabunla deneyin.
your soap is not the issue. It's your filtration system.
Sorun süzme sisteminizde.
There's soap over there.
Sabun orada.
Can you bring me some soap?
Biraz sabun getirir misin?
Soap.
- Sabun.
Let's say that some time ago... I realised I wasn't in the right place for what I really wanted to do... And that I wouldn't conform to my country's soap operas...
Bir zamanlar... gerçekten yapmak istediğim şeyler için doğru yerde olmadığımı... ve ülkemdeki pembe dizilere uygun olmadığımı anladım...
What's that? A before ad for face soap?
- Sabun reklamı mı?
Channel 5's got a new soap.
Kanal 5'te yeni bir dizi başlayacak.
It's held together by some soap and dirt.
Sanki onları sabun ve pislikle tutturmuşlar.
An uncle who just to look stupid chicks in soap operas.
Ya da dışarı çıkmak dururken aptal diziler izlemek.
I've got to rinse the soap off.
Sabunu durulamam lazım.
I brought you some nice soap.
Sana güzel sabun getirdim.
In soap operas the mother looks younger than the daughter.
Sadece pembe dizilerde anneler kızlarından daha genç görünürler.
I would like you and Sophie to join me tomorrow on a visit of my soap factory.
Yarın sabun fabrikasına yapacağım ziyarete sen ve Sophie'nin de katılmanızı isterim.
Of course, what you see here is not exactly soap manufacture, as such.
Elbette ki burada gördüğünüz yalnızca sabun imalatından ibaret değil.
Imagine a great big soap bubble with one of those tiny little bubbles on the outside.
Dışında küçük köpükçükleri olan... -... şu büyük sabun kabarcıklardan birini hayal et.
Christ, Kim, pretty soon you're gonna be watching soap operas in your sneaker clogs and talking about Max's bowel movements like they're fine art.
Tanrı aşkına, Kim, yakında sen de spor ayakkabılarınla dizi izleyip, Max'in dışkı çıkarmasından bir sanat eseri gibi bahsedeceksin.