English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Soil

Soil translate Turkish

3,358 parallel translation
Fresh loam soil.
Yeni killi toprak kalıntısı.
There's loam soil surrounding some Southern California beaches and also loam soil around some parks in the area.
Killi toprakla çevrelenen bazı Güney Kaliforniya kumsalları var ayrıca bölgedeki bazı parkların etrafında killi toprak bulunuyor.
Uh, there is a trail in the Hollywood Hills area that is lousy with loam soil.
Hollywood Hills bölgesinde killi toprakla dolu bir koşu yolu var.
If the Prime Minister of Yemen dies on our soil, the last thing anyone wants is for a CIA operative to be found on the scene.
Eğer Yemen Başbakanı bizim topraklarımızda ölürse istenilen son şey sahnede bir CIA ajanının bulunması olur.
You're talking perfectly level soil.
Dümdüz dediğin dümdüz toprak.
The real money is in the soil.
Bunun sermayesi toprak.
We're going to fill it with soil and we'll water it.
Çek onu etrafını toprakla dolduralım sonra su vericez
The soil is very soothing, sir.
Toprak insanı dinlendiriyo Müdür Bey...
The real money is in the soil.
Toprağın kendisi zaten sermaye.
All that is black isn't soil...
Hepsi bu toprak kara değil midir...
Go there and dig up some soil.
Oraya git ve biraz toprak kaz.
He risked his life to make sure that we could play baseball on American soil.
Biz Amerikan topraklarında beyzbol oynayalım diye hayatını riske attı.
Even the tallest tree knows its existence depends on the soil beneath its roots and the sun and the rain upon its branches.
En uzun ağaç bile varlığının köklerinin altındaki toprağa ve yapraklarının üstündeki güneşe ve yağmura bağlı olduğunu bilir.
We thought it was the drinking water or the soil.
İçme suyu ya da toprak yüzünden olduğunu düşündük.
Soil and water samples won't come back for a couple more days... but there was no contamination last time.
- Bilmiyoruz. Su numuneleri birkaç gün daha gelmez. Ama son seferde kirlenme yoktu.
It's five acres, good soil.
20 dönüm, kaliteli toprak.
The measurements in your journal, they're soil samples. I found traces of hydrochloric acid and arsenic.
Onların toprak örneklerinin ölçümlerinde, hidroklorik asit ve arsenik izleri buldum.
Yesterday, one of our assets- - a Swiss national by the name of Karina Vost- - has gone missing on American soil.
Dün kaynaklarımızdan biri Karina Vost ismindeki bir İsviçre vatandaşı Amerikan topraklarında kayıplara karıştı.
Our asset dies on your soil, and we still don't have our intel.
- Ettik de. Kaynağımız topraklarınızda öldü. Elimizde bir bilgi de yok.
And now they're here on our soil spying on our ally.
Bir müttefikimizi gözetlemek için bizim topraklarımıza geldiler.
It turns out that lot has soil levels of arsenic and chromium that are off the charts.
O alandan alınan toprak örneğindeki arsenik ve krom seviyeleri standartların dışında çıktı.
I do my own research, and that includes getting soil analysis of any property I bid on.
Kendi araştırmamı yaparım. Buna teklif sunduğum mülklerin zemin analizleri de dâhil.
Ah, soil samples from the scene... ( Taps keys ) Match soil samples from her lungs, which means they were still breathing when they dumped her.
Olay yerinden alınmış toprak numuneleri kızın ciğerlerinden çıkanlara uyuyor.
Trace of rust and auto paint chips in oil-saturated soil.
Pas izi ve bozuk yağ bulaşmış toprağın içinde araba boyası artıkları var.
There's no signs of a soil disturbance anywhere.
Toprak bozulmasını simgeleyen herhangi bir şey de yok hiçbir yerde.
My soil's pretty good so I will plant this seed
Bu bitkiyi tohumlayacağım, çünkü toprağım çok iyidir
That soil brochure was not busy work.
Toprak broşürü, meşgul edici bir iş değildi.
It will either be the soil of our homeland or the blood of the enemy that stains them.
Memleketin toprağı, düşmanın kanı olursa olsun üstünde.
This soil we're standing on is an heirloom from our fathers.
Üzerinde oturduğumuz bu toprak ata yadigarıdır. Vatandır.
This soil, this land is mine!
Bu vatanın taşı da benim, toprağı da benim ulan!
That's the secret of Anatolian soil.
İşte Anadolu toprağının sırrı bu.
Gibbs, meet JSC-1, a lunar-soil simulant.
Gibbs, JSC-1 ile tanıştırayım. - Ay toprağı taklidi.
Well, basically, it's a cocktail of lava and rock that's mixed together to mimic the soil on the Moon.
Aslında lav ve kaya kokteyli yani ikisini karıştırınca ay toprağına benziyor.
We also learned that when Roberts was killed 12 years ago, he was in possession of a radioactive lunar-soil simulant called JSC-1.
Ayrıca 12 yıl önce Robert öldürüldüğünde JSC-1 denilen radyoaktif ay toprağı taklidine sahip olduğunu biliyoruz.
They go down there and die, makes the soil sick.
Altına girip ölüyorlar, sonra da toprak kirleniyor.
You know, the lye from them bodies turned the PH of my soil.
Vücutlarından yayılan küllerin toprağımı mahvettiğini biliyorsun.
She's feeding her captives soil additives?
Esirlerini toprak katkılarıyla mı besliyor?
When livestock die, animal carcasses turn into a useful soil amendment through the aerobic biodegration process.
Çiftlik hayvanları öldüğünde gövdeleri çeşitli biyo bozulmalardan geçirilerek faydalı toprağa dönüştürülür.
The soil will heal you.
Toprak seni iyileştirecek.
The soil is bad here.
Buranın toprağı kötü.
I'm looking into the soil on his clothes.
Kıyafetlerinde toprak var mı diye bakıyorum.
Its deep roots kept the soil and their world together.
Derin kökleri toprağı dolayısıyla da dünyalarını bir arada tutuyordu.
Without the roots of the huarango trees, the soil was washed away.
Huarango ağaçlarının kökleri olmadığından toprak kaymaları yaşandı.
The town of Natesville, famous for its rich soil that for reasons unknown produces the plumpest radishes in the world, is celebrating its annual Thanksgiving Radish Harvest Festival.
Bilinmeyen nedenlerle zengin toprağıyla ve etine en dolgun turpları üretmesiyle ünlü olan Natesville Kasabası, geleneksel Şükran Günü Turp Hasat Festivali'ni kutluyor.
- And neither's this dark, rich soil.
- Ayrıca bu siyah, zengin toprak da öyle.
Rich, dark soil, fern leaves?
Zengin ve kara toprak, eğreltiotu yaprakları...
The condition of her body, the soil.
Vücudunun hali, o toprak.
Serrat paid him to test the soil here for rare earth minerals.
Serrat ona bu topraklardaki nadir bulunan mineralleri test etmesi için ödeme yaptı.
If a leader dies on American soil, whether real or if we fake it, it'll look suspicious.
Gerçek veya sahte ölüm de yapsak bir liderin Amerika topraklarında ölmesi şüphe uyandırır.
Kalinda is getting a soil sample tonight.
Kalinda bu akşam bir toprak örneği getiriyor.
Do a search on a type of soil called clay loam.
Killi Toprak adında bir toprak çeşidi hakkında araştırma yap.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]