English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Sole

Sole translate Turkish

1,980 parallel translation
The sole purpose of the order is to protect Hitler's government if he's cut off or killed.
Bu planın tek amacı ; Hitler'in devre dışı kalması ya da öldürülmesi durumunda hükümeti korumaktır.
What if their sole purpose is to destroy us?
Ya tek var olma nedenleri bizi yok etmekse?
You are my sole beneficiary.
Sen benim tek mirasçımsın.
Do you understand there are homeland agents whose sole job is to design safety measures to make this structure impregnable.
İçeride güvenliği sağlayıp binayı erişilemez hâle getiren İç Güvenlik ajanları kol geziyor, anlamıyor musunuz?
Kendamagic ( sole )
Kenda-sihri.
" to sentence any transgressor to death, at his sole discretion.
"sadece ve sadece ordu komutanına aittir."
Listen, I hope you understand I'm making Conor and Annie sole beneficiaries.
Umarım anlayış gösterirsin. Connor'la Annie'yi tek vârislerim yaptım.
The sole purpose of building the wall was to protect the land.
Insa edilmesinin tek sebebi ise ülkeyi korumakti.
I have been in several meetings with our Japanese and Korean competitors over the last few months, where the sole purpose was to fix the prices.
Son birkaç ayda Japon ve Koreli rakiplerimizle birçok toplantıdaydım. Toplantıların tek amacı sabit fiyatlandırma yapmaktı.
Roland "Rollie" Stingwell, millionaire builder of the Papen County Dam and sole director of the Papen County Water Power department was last seen getting ready to leave after a busy day at the office.
Hiçbir şey. Gerçekler şöyleydi : Roland Rollie Stingwell, Papen beldesi barajının milyoner sahibi,
She even took a drawing course at the town hall, the sole purpose of which was making pictures of me.
Belediyenin açtığı resim kurslarına bile katıldı. Tek amacı benim resimlerimi yapmaktı.
The sole condition is I leave here with a clean slate.
Onu temiz olarak sana bırakacağım.
It's because they're shaped like a sole.
Çünkü taban gibiler.
Like a sole, the fish.
Balık tabanı gibi.
This end, you see, by your nose is the head of the sole.
Burası, gördüğün yer, burnunun tam yanı tabanın en büyük noktası.
It's because my eye is shaped like a sole.
Çünkü onlar taban gibiler.
A sole.
Balık tabanı.
And the fact that they're related to us doesn't make a difference,'cause at the end of the day, given the right set of events, they will fuck you over for the sole reason that they have a vagina and they can.
Onlar bizim akrabamız olmaları fark etmez çünkü eninde sonunda olanların muhasebesi yapıldığında seni sikip atacaklardır. Bunun nedeni vajinalarının olması ve bunu yapabilmeleridir.
Imagine a god whose sole mission is to propagate terror to incite eternal war and fan the flames of hate.
Tek görevi sonsuz bir savaş başlatmak için terör yaymak ve ve nefret alevini körüklemek olan bir tanrı düşün.
He's the sole cause for global warming
Küresel ısınma senin yüzünden oluyor!
I came in with the sole purpose of inviting you sailing.
Dün seni tekneyle açılmaya davet etmeye gelmiştim.
The sole known survivor from Sirius 6B was Colonel Joseph Hendrickson, who committed suicide by blowing up his ship on re-entry to Earth's atmosphere.
6B'den kurtulduğu bilinen tek kişi Dünya atmosferine girerken, gemisini patlatarak intihar eden Albay Joseph Hendrickson'dı.
She was the sole purpose of me going to college.
O benim üniversiteye gitmek için tek sebebimdi.
I have sole custody.
- Velayeti benim üzerime.
- It turns out Ed here wasn't just our victim's brother and business partner, he's also sole heir to Jeff Crawford's will.
- Sorguya aldığımız Ed, Kurbanımızın sadece kardeşi ve ortağı değilmiş. Ayrıca tek mirasçısıymış.
Dr. Blake, you are now the sole head of Global Dynamics.
Dr. Blake, şu anda Global Dinamik'in tek yöneticisi sizsiniz.
Including sole use of the graviscalar particle accelerator.
Yerçekimsel partikül hızlandırıcısının özel kullanımı da dahil.
Goose deuce, codfish flush, ace-in-the-sole.
Fırında Kaz, mezgit balığı, kızarmış pençe.
"When my friend Bryan came out of the closet he became the school's sole gay."
En yakın arkadaşım Brian o yıl eşcinsel olduğunu açıklayınca West Rockville Lisesi'nin olmazsa olmaz eşcinseli oldu.
I have killed my sole companion in this cave!
Bu mağarada tek yoldaşımı öldürdüm!
actually, it turns out roger has sole custody
Aslında, görünüşe göre Roger beş yaşındaki oğlunun tam velayetine sahipmiş.
Dr. Kinberg, the professor who died at Boston College, was offered a job at the C.D.C, to co-chair a classified task force whose sole responsibility was to respond to epidemics.
Boston Üniversitesinde ölen Profesöre CDC'de bir iş teklif edilmiş. Tek işi salgınlara yanıt vermek olan bir görev gücünde müdür yardımcılığı.
Would you like to order fish - such as cod, sole, haddock, halibut, mackerel, catfish, krill...
N1 9KM Balık siparişi mi vermek istersin - istavrit, somon, kılıç, balina
Mind my language, but we are in the cobbler's workshop... what I like to call the heart and sole of the shoe museum.
Öyle dedim çünkü tamir atölyesindeyiz... ki ben buraya ayakkabı müzesi demek istiyorum
Wear and tear on the sole only gave us partials.
Tabandaki yıpranma yüzünden sadece kısmi iz alabildik.
HE NAMED IT AFTER HIS FATHER, WHO, BY THE WAY, WAS HIS SOLE BENEFICIARY.
Babasının adını vermiş, ki tek varisi de oymuş.
Candy-painted chassis, carbon fibre steel shank plates. - In each sole.
Karbon fiber çelik destekleyici tabanlıklar.
- As of today, Detective Chief Superintendent Maurice Jobson will have sole responsibility for the hunt for this man.
Bugün itibariyle Baş Dedektif Maurice Jobson bu adamın yakalanmasından sorumlu kişi olarak atanmıştır.
Detective Chief Superintendent Maurice Jobson will have sole responsibility for the hunt for this man.
Baş Dedektif Maurice Jobson bu adamın yakalanmasından sorumlu kişi olarak atanmıştır.
Mm, yes, her sole ambition now is to be Mrs. Orson Hodge.
Bu çok hoş ama şimdilik farklı araştırmalara odaklanmaya karar verdim. Evet, artık yegane amacı Bayan Orson Hodge olmak.
So it's your "sole ambition" to be Mrs. Orson Hodge?
Demek artık "yegane amacın" Bayan Orson Hodge olmak mı?
Using me to cook a delicious sole meunière with a celery root purée, And carrots vichy.
Kereviz püreli nefis dil balığı ve havuç haşlama, yapmak için beni kullanıyor.
Lord Jesus, although our country turned Protestant for the sole reason that our fat, mean king could dump his faithful wife, we know you're on our side.
Efendimiz İsa, ülkemiz, şişman kralımız sadık eşinin külünü dökmesi gibi yegâne bir sebeple Protestan olmasına rağmen, yanımızda olduğunu biliyoruz.
There is one organization whose sole purpose is to protect all cetaceans in the wild.
Dünyada tek amacı deniz memelilerini korumak olan tek bir örgüt bulunuyor.
That's our sole function.
Bu bizim tek amacımız.
Its sole purpose was to eat the corpses of evildoers.
Onun tek amacı kötülük yapanların cesetlerini yemekmiş.
A villain kills my father, and for that, I, his sole son, do this same villain send to Heaven?
Bir alçak babamı öldürüyor, buna karşılık ben, biricik oğlu babamın, cennete yolluyorum o alçağı...
It felt like their sole purpose in life was just to pick on me.
Herneyse, yil sonunda bu dans vardi,
It felt like Their sole purpose in life was to make me miserable.
Sanki hayattaki tek amaçlari beni mutsuz etmekti.
today is a great day, because although the foundation has fallen short of its giving goals in recent years, today Mr. Funk is pledging... $ 30 million a year to various charities at my sole discretion.
Bugün büyük bir gün,... çünkü Vakıf, son yıllardaki küçük bağışlara rağmen battığı halde,... bugün Bay Funk benim tedbirimdeki çeşitli hayır işlerine yılda $ 30 milyon bağışlama sözünü veriyor.
He has an ironclad chain of title, proving the house belongs to his family, which makes Nick the sole heir.
Burası benim evim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]