Sorta translate Turkish
633 parallel translation
When that map started to digest though, see, it sorta went to my head.
Harita midemde erimeye başlayınca, hayali, kafamda belirmeye başladı.
When you say "devil", it sounds sorta cute.
"Şeytan" demen bile şirin gözüküyor.
Mind if I, uh, sorta sit down and visit for a while?
Yakınınıza oturup size eşlik etmemin bir sakıncası var mı acaba?
Well, when you have hot coffee spilt in your lap, you sorta... get up quick and turn your back and... never know what's gonna happen, do ya?
Kucağına sıcak bir kahve döküldüğünde, aniden ayağa kalkarsın ve arkanı dönersin. Sonrasında da neler olacağını bilemezsin, değil mi?
Sorta hoping'to find you here.
Ben de sizi arıyordum.
Every time I mention his name... it's sorta like I was talkin'about a ghost.
Ne zaman adını ağzıma alsam sanki bir hayalet hakkında konuşuyormuşum gibi oluyor.
- I sorta gathered that.
- Peki, dediğin gibi olsun.
I sorta had a feeling I could count on you.
İçimden bir ses size güvenebileceğimi söylüyor!
Working at The Furies, I just sorta kept my fiinger in the pie somewhat.
The Furies'de çalışıyorum, pastaya parmağımızı biraz batırmış bulunduk.
They're sorta depending'on you to get'em started again, Colonel?
Hayatları seninkine bağlı, Albay.
It's sorta like for a welcome home.
Bir çeşit evine hoş geldin karşılaması.
D'you suppose, maybe, I could put the drums in your place, an'sorta drop in, once in a while?
Acaba baterimi senin oraya bıraksam mı? Arada bir uğrasam falan?
Sidney, I don't do this sorta thing.
Sidney, ben böyle şeyler yapamam.
- What sorta thing?
- Nasıl şeyler?
- This sorta thing!
- Böyle şeyler!
Yeah, sorta spooky-like.
Evet, oldukça garipti.
I sorta promised I'd light a candle if you and Mrs Ro...
Sen ve Bayan Rogers evlenirseniz bir mum yakacağıma-
She sorta come loose.
Elimden kaçtı!
Once I saw him sorta sad like that and I asked him.
Onu da bir kez böyle üzgün gördüğümde aynısını sormuştum.
Sorta smarts, don't it?
Acıyor değil mi?
Well, I think the conflict in this personality, uh, sorta started from his formative years.
Sanırım kişiliğindeki çatışma şekillenmeye başladığı yıllara dayanıyor.
Oh I think it was April 11 when we finally captured Virgil. It sorta was a very odd circumstances, uh, an amateur photography happened to be there at the time.
Sanırım sonunda Virgil'i yakaladığımız gün 11 Nisandı çok uygun bir ortamdı, bir amatör fotoğrafçı tam zamanında oradaydı.
You see, as a matter of fact, I just brought my pants into the cleaners and I was sorta angry with him.
Aslında, pantolonumu temizlikçiye getirmiştim ve ona sinirlenmiştim.
You know, you sorta caught me by surprise back there.
Aslında beni şaşırttığınızı söylemeliyim.
- Let me just sorta do it myself.
- Bunu bırak da ben halledeyim. - Tamam.
- They sorta took to that. - Because of this building?
Bu bina yüzünden mi?
It looks sorta cute.
Sevimli görünüyor.
- They're sorta funny-looking.
- Tipleri biraz komik.
You know, they are all sorta look alike.
Bilirsiniz hepsi birbirine benziyor.
Thinking on it that way, why you sorta introduced us.
Bu açıdan düşünürsek bizi tanıştırmış sayılırsın.
I did meet this one chick. She was sorta cool.
Bir piliç vardı ki, kıyaktı gerçekten.
- He was sorta special.
- Çok özel bir kişiydi.
I got it and I played it and it just sorta laid right there.
Aldım ve oynattım. Diğer değişle oracıkta hemen yere serildi.
- Yeah, sorta.
- Evet onun gibi birşey.
- Not "sorta".
- Onun gibi diye bişey yok.
You sorta like me, huh?
Benden ne kadar hoşlandığını mı söyleyecektin yoksa?
How'd you like a little right hook, Hannibal, just to sorta keep me in practice?
Küçük bir sağ kroşeye ne dersin Hannibal, sadece pratik yapmam için?
Sorta like a snow plane. Can't wait to see how you're gonna make snow.
NasıI kar yağdıracaksın merak ediyorum.
Yeah, sorta, I guess.
Evet, sanırım. Sayılır.
Sorta like real sons.
Sanırsın öz evladım.
You know, sorta give'em a spankin'.
Biraz sert davranacaksın.
It sorta does.
Başka bir tane anlatayım.
Sorta defeats the purpose, don't it?
AsıI işini yapamıyor değil mi?
Sorta.
Kısmen...
My ears sorta get empty.
Kulaklarım boş gibi.
He sorta tapped out on me.
Beni seçmelere katıyor.
Right now I feel sorta the same way, but...
- Kesinlikle aynı şekilde hissediyorum fakat toplanan sürüye 100 baş öküz koydum.
The inspector said he thought it would be sorta more unabusive if they went with you to the office so nobody would notice
Sizi ofisinize götürecekler.
With just a twist of your wrist, your trousers are changed... your trousers are changed... the trousers are changed... to elegantly looking shorts.
Basit bir hareketle, pantolonunuz şık bir... pantolonunuz şık bir... pantolonunuz şık bir... şorta dönüşüyor.
How about some shorts?
Şorta ne dersin?
I have to sit down they need each other in sorta-so many unexpected ways ever since the day you got here you've totally had my back an I just I promise you from now on I will never fail you again
Yani daha önce o işi yaptın. Onunla aramda bir anda bir kardeşlik bağı oluşuyor. Aynı kızla mı?