Soulless translate Turkish
279 parallel translation
Do you think because I'm poor and obscure and plain... that I'm soulless and heartless?
Fakir, sönük ve basit biri olduğum için... bir ruhum ve kalbim olmadığını mı sanıyorsunuz?
Every horror and destruction came from attempts to force men into a herd of brainless, soulless robots.
Her korku ve yıkım insanları beyinsiz, ruhsuz robotlar sürüsüne çevirme girişimlerinden gelmiştir.
Gentlemen, surely you're not going to take the word of a soulless mechanical device over that of a real flesh-and-blood man.
Mekanik alete mi inanıyorsunuz, yoksa bir insana mı?
Human beings do not survive on bread alone, you poor soulless creature, but on the nourishments of liberty.
İnsanoğlu sadece ekmekle yaşamaz, seni ruhsuz yaratık, özgürlükten güç alır.
That's why loneliness in Germany is masked by all those revealing soulless faces that haunt supermarkets, recreational areas pedestrian zones and fitness centres.
Almanya'daki yalnızlık marketlere, eğlence mekânlarına uğrayan yaya geçitleri ve spor salonları bütün bu ruhsuz yüzler tarafından maskelendiği için var.
The monstrous, soulless city!
Zalim, ruhsuz bir şehir!
What will you do when you are just a big soulless arsenal?
Ruhsuz koca bir silah deposu olduğunda ne yapacaksınız?
"... born dead as a soulless child must be, heralds...
" ruhsuz bir çocuk olarak ölü doğan ilk bebek...
"The first infant born without a soul, born dead as a soulless child must be- -"
"Ruhu olmadan doğan ilk bebek, ruhsuz bir çocuk olarak ölü doğan ilk bebek..."
The stillbirth of the soulless child.
Ruhsuz çocuğun ölü doğumu.
You are a soulless troll. I think it's romantic that two dinosaurs like Mom and Dad still care enough about each other to dance. I mean, look at them.
Sen oraya girip, belkemiklerini kırdığında kollarını dal parçası gibi çatırdattığında, tamamen çaresiz ve yardıma muhtaç kaldıklarında, ben içeri girerim.
Soulless.
Ruhsuz.
Ball-less, soulless, spiritless little corporate fucking puppets, suckers of Satan's cock each and every one of them.
Taşaksız, ruhsuz, hissiz küçük kukla toplulukları! Bunların her biri şeytan siki emicileri!
But that would reduce her to a soulless shell.
Ama bu onu ruhsuz bir bedene dönüştürür.
A soulless little doll.
Ruhsuz bir oyuncak bebeği.
- It's soulless.
- Ruhsuz.
You're a soulless, sadistic bag of pus, and you smell!
Sen ruhsuz, acımasız birisin,... ayrıca çok pis kokuyorsun!
This is my statement on the soulless mechanisms of war.
Bu, bu benim ruhsuz mekanik savaş hakkındaki görüşüm.
Sitting there like some soulless, money-grubbing snob because you know it turns me on.
Orada ruhsuz, paragöz bir züppe gibi oturuyorsun çünkü bunun beni tahrik ettiğini biliyorsun.
A soulless manipulation.
Bir söylence. Gibi yapmak yani.
You want me to put aside my empty, soulless, shady astonishingly lucrative, divorcee practice because it matters?
Boş, ruhsuz, şaibeli, inanılmaz derecede karlı... boşanma işlerini bir kenara bırakıp... kazanılması imkansız, bütün dostlarımı kaybetmeme yol açacak bir davada... sırf önemli diye seninle çalışmamı mı istiyorsun?
This is my stand for the guys who've had their fill of soulless robots like David Simms.
David Simms gibi ruhsuz heriflere... gününü göstermek için bir fırsat bu.
He may be a soulless robot but he's a rich, happy souIIess robot with a beautiful doctor-Iady girlfriend.
Ruhsuz bir robot olabilir... ama zengin ve mutlu bir ruhsuz robot, üstelik bir de doktor sevgilisi var.
Well, they say that a single bite from a bacchae can turn a young...,... innocent woman into a wild...,... soulless creature.
Şey, diyorlar ki... Bacchae'ın tek bir ısırığı... genç, masum bir kadını sadece Baküs'e bağlı olan vahşi, ruhsuz bir yaratığa çevirebiliyormuş.
A Hell Spawn is returned to earth soulless... his mind ravaged... his memory shattered.
Bir Cehennem Tohumu, dünyaya ruhsuz, beyni tahrip edilmiş hafızası parçalanmış şekilde döner.
You're a soulless corpse!
Sen artık ruhsuz bir cesetsin.
Or do you really believe... that... that this soulless sinkhole... has anything to do with real-life humanity, namely, integrity, compassion, dignity?
Ya da bu ruhsuz batakhanenin gerçek hayat insanlığıyla yani dürüstlükle şefkatle, onurla bir ilgisi olduğunu mu düşünüyorsun?
It's just that Poochie was a soulless byproduct of committee thinking.
Poochie, kurul yapımı ruhsuz bir yan üründü.
Walk away now and you walk away from your skills, your vocations leaving our youth with nothing but digitally-sampled techno grooves quasi-synth rhythms, pseudo songs of violence-laden gangster rap acid pop and saccharine, soulless slush.
Şimdi giderseniz yeteneğinize ve mesleğinize veda etmiş olursunuz. Gençlerimizi elektronik tekno ritimlerine, gangster rapçilerin şiddet dolu... ne idüğü belirsiz şarkılarına, asit popa ve ağdalı, ruhsuz ticari müziklere... terk etmiş olursunuz.
Men with pale faces and soulless eyes.
Soluk benizli ve duygusuz bakışlı iki adam.
She said you were crazy, and I said she was a soulless bitch!
O da senin deli olduğunu söyledi. ve ben de ona ruhsuz kaltak dedim... ve telefonu yüzüne kapattım.
Don't blow out of their fucking sockets With all the ass-puckering rage In these soulless lizards.
Bu ruhsuz sürüngenlerin öfkesinden pencerelerin patlamamasına şaşıyorum.
Come to Papa, you soulless sack of shit.
Gel babaya ruhsuz herif.
He represents all that is soulless and wrong... and you slept with him.
Benim için her türlü ruhsuzluğun ve yanlışın sembolüdür... ve sen onunla yattın.
I'm referring to a plan by the current leadership of Wayne-Powers, to purchase Gotham city's historical district and then bulldoze it, to make room for another soulless industrial complex.
Wayne-Powers'ın mevcut yöneticilerinden Gotham Şehri'nin tarihi bölgelerini satın alması ve sonra başka bir ruhsuz sanayi kompleksi için yer boşaltması adına orayı düzmesi için bir proje talep ediyorum.
Don't let yourself become another cookie-cutter blond size 4, rah-rah, sis-bam-boom, mindless, soulless, spineless wench.
Başka bir hamarat, sıfır beden sarışına, kısacık etekli, akılsız, ruhsuz, omurgasız küçük bir fahişeye dönüşmenize izin vermeyin.
Grasping a glass ofbrandy with his thin, clawlike fingers... and a superior smirk on his greedy, soulless face.
Pençe gibi ince parmakları arasında kanyak tutar ve açgözlü, ruhsuz suratında pişmiş kelle gibi bir sırıtış vardır.
I mean, how smart is it to take a soulless body, anyway?
Yani, ruhsuz bir bedeni götürmek ne kadar akıllıca olabilir?
Soulless?
Ruhsuz mu?
What that goddess said about the soulless body...
Tanrıçanın ruhsuz bedenden bahsetmesi...
It's a soulless garden.
Ruhsuz bir bahçe burası.
Darla's human self has died, and before dawn, unless Angel stops it she will rise again, a soulless demon.
Darla insan olarak öldü ve gün doğmadan önce, eğer Angel durduramazsa yeniden dirilecek, ruhu olmayan bir iblis olarak.
You were just soulless demons. They're lawyers.
Evet ama siz sadece kan emen ruhsuz iblislerdiniz.
- Come on, let go. - Why, you soulless witch!
Neden, seni ruhsuz kadın!
It means, Sparky, that you're a soulless bastard.
Şu demek, Sparky sen ruhsuz bir pisliksin.
Not all rich kids are soulless, and not all psychologists care about dreams.
Her zengin çocuk ruhsuz değildir ve her psikolog da rüyalarla ilgilenmez.
They're soulless beasts, bred to maim and kill.
Bunlar işkence etmek ve öldürmek için yaşayan ruhsuz canavarlar.
We're not all soulless bureaucrats, Detective.
Hepimiz ruhsuz bürokratlar değiliz, Dedektif.
You've discarded your loyal regulars for a mob of soulless snobs.
Bir grup ruhsuz, burnu havada tip için daimi müşterilerini aşağıladın.
This is a soulless society, captain.
- Ruhsuz bir toplum.
You, corporate, hollowed-out, soulless ghoul!
Ne dedin sen? - Yokmuşum gibi yanımdan geçip gidiyorsun.