Span translate Turkish
750 parallel translation
On average, I suppose our life span is about 10 times that of the average person.
Ortalama olarak yaşam süremiz sıradan bir insandan on kat daha fazla.
However, life span aside, even we can't survive getting our heads chopped off.
Ancak, yaşam süresi bir yana, kendi başımızı kopartılmaktan bile kurtaramıyoruz.
- Down that way, under the bridge span.
- Bu taraftan.
I want to encompass all the knowledge I can in my brief span.
Kısa ömrümde öğrenebileceğim her şeyi öğrenmek.
- What's "span", Vin?
- Ömür ne demek Vin?
I hope there are no cables hanging under that span.
Umarım altından asılan kablolar falan yoktur.
Ladies and gentlemen, you have just seen some of the highlights during the span of John Dillinger's life of crime.
Hanımefendiler ve beyefendiler, sizler John Dillinger'in suç geçmişinin sadece önemli noktalarından bir bölüm izlediniz.
n. We suppose a time span of six months between the prologue and now.
Giriş bölümünden itibaren altı aylık bir süre geçmiştir.
" While yet of mortal breath, some span however short, is left to thee
Daha alınacak çok nefes olsa da size kaldı pek azı.
" how brief the total span twixt birth and death
Ne kadar kısa, doğumla ölüm arası...
But with you, business before pleasure, every time. Do all your personal laundry. Make yourself spic-and-span, get all the mending out of the way, and then, and only then, sit down for a nice, quiet hour with the Good Book.
Ama sizinle, iş her zaman zevkten önce gelir, bütün çamaşırlarını yıka, tertemiz yıkan, bütün tamiratları yap, ve sonra, ancak o zaman oturup güzel bir kitapla saatlerini geçir...
Into the sunshine of spring, the circus rises from its winter hibernation, spick-and-span, and ready for eight months of excitement and adventure.
Baharda güneş gökyüzünü alabildiğince ışıtırken, Sirk kış uykusundan uyanır, Yenilenmiştir,
The Kommandant wants all the barracks to be spick and also span.
Kommandant tüm koğuşların tertemiz olmasını istiyor.
The bridges span a narrow gap between two mountains.
Köprüler iki dağ arasındaki dar bir geçitte kurulu.
We're here on this earth such a brief span, we might as well be.
Bu dünyadaki vaktimiz kısıtlı, kibar olmak lazım.
Medicine has lengthened the life span, and people live longer.
İlaç, insanların yaşam süresini uzatıp, onların daha uzun süre yaşamasını sağlıyor.
If his life be short, as is the prophecy, give him in that short span of life that which is the prophecy also :
Kehanette belirtildiği gibi, ömrü kısa olacaksa kehanette belirtilen öteki şeyi de bu kısacık ömründe ona nasip et :
You gods, have I not done enough in this short span of life to sit among you?
Siz tanrılar şu kısacık ömrümde, aranızda oturmaya yetecek kadar iş yapmadım mı?
We have so little time in our brief mortal span.
Şu fani dünyada çok az zamanımın var.
Now the life span's gone up to 125 and no end in sight.
Şimdi yaşam süresi 125'e kadar yükseldi ve sonu da görünmüyor.
Life span about three weeks.
- Sıradan ev sineği, yaşam süresi yaklaşık üç hafta.
But how can we know how much of its life span this creature has left?
İyi de bu yaratığın ne kadar ömrü kaldığını nasıl bileceğiz?
OH, IT'S A CRIME FOR A MAN TO LIVE SUCH A SHORT SPAN OF YEARS.
İnsanın bu kadar kısa bir süre yaşaması bir suç.
IF I HAVE TO SPAN K H ER.
Küçük bir sınav sorunumuz var, unuttun mu?
ISN'T THERE SOME POTION THAT'LL TRANSFER SOME OF THIS LOVE TO SOMEONE ELSE? LIKE A COCKER SPAN I EL?
Tek çaresi Eldiven Temizleyici.
I keep forgetting that you're a young country and your attention span is limited.
Genç bir ülke olduğunuzu ve dikkat eşiğinizin kısıtlı olduğunu unutup duruyorum.
I want them cleaned up spick-and-span for tomorrow night.
Yarın akşama kadar temizlenip gıcır gıcır olmalarını istiyorum.
is there a man among you by worry can add one minute to his span of life?
Herhangi biriniz, kaygılanmakla ömrünü bir anlık uzatabilir mi?
And like all men, we are born, we live a span, and we die.
Tüm erkekler gibi, doğuyor, yaşıyor ve ölüyoruz.
It's already outlived the span of 50 lifetimes.
Zaten 50 yaşamın ötesine geçti.
This sword has reached the end of its life span.
Bu kılıç ömrünün sonuna gelmiş.
This sword has reached the end of its life span.
Bu kılıç ömrünün sonuna ulaşmış.
Spick and span, right clean!
Gıcır gıcır, tertemiz!
Yes, but you're a Vulcan. You have a much greater life span.
Fakat yaşam süreniz çok daha uzun.
Or we have a creature with an extremely long life span.
Ya da son derece uzun yaşayan tek bir yaratıkla.
I can't stand it I've gotta keep this place spick-and-span.
Burayı derli toplu tutmam gerek.
We live all too brief a span.
Hepimiz çok kısa yaşıyoruz.
He'll live the remainder of a normal life span, then die.
Normal bir hayat sürecek ve ölecek.
It can't have a natural time span?
Doğal haline bırakamaz mıydık?
One would hope that he could live a normal span of life, but... Well twenty would be a good age.
Normal bir insan ömrü kadar yaşayabileceği de umut edilebilir, ama yani mesela yirmi iyi bir yaş olurdu.
- You've increased the life-span of an insect, - - where does that lead?
Bir böceğin ömrünü uzatmak nereye yönlendirdi?
Oms have a much shorter life span that we.
Omların ömürleri bize göre çok daha kısa.
My internal structure is different, Captain, my life span longer.
İç yapım farklı Kaptan, ömrüm daha uzun.
Ooh you too Carry, spic and span
Ah senin de tirnaklarin çok güzel Carrie.
Though we were sorry to see them go, Pa swapped them to Mr. Hanson for a span of oxen.
Onlardan ayrılmak üzücü olsa da, babam onları Bay Hanson'a bir çift öküz için sattı.
It even seems incredible to me that all that I have passed through... all those weird and terrifying experiences, should have been encompassed within as short a span as three brief months.
Geçtiğim tüm yerlerde olanlar.. bana da inanılmaz geliyor tüm bu garip ve ürkütücü deneyimler, üç ay gibi kısa bir zaman dilimi.. içerisinde yaşandı.
We are but tenants of the brain... for a span of a thousand years.
Biz, beynin kiracılarıyız... bin yıllık bir süre için.
Danny had him build a bridge that would span the chasm below the Holy City.
Danny, Kutsal Şehrin altındaki boğazı aşmak için ona köprü yaptırdı.
'They exist for an allotted span and then grow old as you humans do.
Belirli bir süre var olduktan sonra, aynı siz insanlar gibi yaşlanırlar.
YOU WANT AN EXTENDED LIFE-SPAN.
Uzatılmış bir yaşam süresi istiyorsunuz.
FROM A COCKER SPAN I EL.
Dünya'da tek arzum, Leila'mın aşkı.