English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Splitting

Splitting translate Turkish

1,254 parallel translation
My wife and I are actually splitting up.
Biz ayrılıyoruz.
Like a blade of ice splitting me in two.
Buzdan bir kılıç beni ikiye bölüyormuş gibiydi.
It would be like you and Mom splitting up every time you have a fight.
Annemle her kavga ettiğinizde, ayrılmanız gibi birşey olurdu bu.
Mayor, it is time to stop splitting people into groups.
Sayın Vali, artık insanları gruplara bölmeyi durdurmanın zamanıdır.
Too busy trying to keep my sides from splitting.
Gülerken kaburgalarımı tutuyordum ayrılmasınlar diye.
That lying. rail-splitting. theater-going freak!
Seni yalancı, demiryolu ayırıcı, tiyatroya giden ucube.
Fisher's been splitting his men into several bands.
Fisher'inki ayrılıyor adamları bir kaç gruba ayrılıyor.
All right, no, I see... it's a valid point about splitting, dude.
Tamam. Anlıyorum ayrılmak mantıklı görünüyor.
That's why we're splitting up, as planned.
Hem önceden planladığımız gibi, sen tek başına gideceksin.
well, when are you splitting?
Ne zaman gidiyorsun?
look, I'm not splitting anything with you 50 / 50. Do you know why?
Seninle hiçbir şeyi yarı yarıya bölüşmem.
It's splitting.
Bölünüyor.
- They're splitting again.
- Yine bölünüyorlar.
" I'm splitting to Paris.
" Paris'e gidiyorum.
I'm splitting, asshole.
Ben gidiyorum, aşağılık herif.
I'm splitting.
Ayrılıyorum.
You're loaded with coke, you're a star, You've screwed'em all, you're splitting for good, And you're packing me in your bags.
Kokain çekmişsin, bir yıldızsın, hepsiyle yatmışsın, dönmemek üzere gidiyorsun, ve çantana beni de tıkıştırıyorsun.
Us splitting up, you going solo, is way out of procedure.
Şimdi ayrılıyoruz, tek gidiyorsun, bu prosedür dışı.
Splitting aces.
Aslar ayrıldı.
Splitting hairs, if you ask me.
Bana sorarsan bu fazlasıyla detay bir bilgi.
She and my father are splitting up.
Babamla ayrılıyorlarmış
Something about "splitting me in two."
"Beni ikiye bölmekten" bahsediyordun.
I want to tell you that Warren and I are splitting up.
Warren ile ayrılıyoruz.
Maybe, maybe your parents are splitting up because they kept everything inside for so long that they finally just exploded.
Belki de annenle baban uzun süre her şeyi içlerine attıkları için sonunda patlamışlardır.
Hey, you two, we're splitting this.
Hey, ikiniz, bunu bölüşüyoruz.
Because splitting debate time with her is like doing... that spitting-in-your-palm and-shaking-hands friendship oath thing.
Dur biraz. Neden "vay" dedim ki? - Çünkü tartışma süresini Paris ile paylaşmak demek, el sıkışmak arkadaşlık yemini etmek demektir.
Um, excuse me, I've got a splitting headache.
İzninizle, başım çok ağrıyor.
I don't think splitting up's a good idea.
Ayrılmamızın iyi bir fikir olduğunu düşünmüyorum.
I mean, we talked about splitting up till the summer anyway, maybe we should just go through with it.
Yaza kadar ayrılmayı konuşmuştuk. Belki de öyle yapmalıyız.
Whatever she gave you you're splitting'it with me in the cab
Verdiği parayı takside bölüşeceğiz.
Since splitting from Antarctica 30 million years ago,
Antartika'dan ayrılmadan 30 milyon yıl önce,
SPLITTING HAIRS HERE.
Aynı şey.
Splitting wigs and stepping on caps. - No wonder Zed brought me back.
Zed'in beni geri getirttiğine şaşmamalı.
- We need wig-splitting weapons.
- Kafa yaracak silahlar lazım.
See the starburst splitting of the skin here, Doc?
Merminin geçtiği yeri görebiliyormusun doktor?
Splitting the money in your head, you said you'd put away 800 or 900 grand.
Parayı kafanda böldün ve 800 - 900 bin alırım dedin.
We're splitting up here, I'm going that way.
Burada ayrılıyoruz ben şu taraftan gidiyorum.
What about splitting our time in New York?
Peki ya zamanımızı New York'ta paylaşmaya ne dersin?
Fuck it, my head's splitting.
Yok, kafam çatlıyor.
Splitting them up.
Bölüyorum.
Splitting one more two.
Bir ikiliyi daha bölüyorum.
Hey, what about splitting our time in New York?
Peki ya zamanımızı New York'ta paylaşmaya ne dersin?
Guy goes down for 12 hours, wakes up, doesn't know who he is and his head's splitting like a cord offirewood.
Küt! Adam 12 saat uyuyor, uyanıyor ve kim olduğunu hatırlamıyor. Başı kazan gibi oluyor.
If I'd have stayed with you, we'd have ended up splitting up anyway, baby.
Buradan zaten gitmek zorundaydım bebek.
I'm splitting, I'm getting out, I'm disappearing.
Kaçıyorum, tüyüyorum, kayboluyorum.
- Don't go splitting hairs then or I'll take the door, too.
- İnce eleyip sık dokuma yoksa kapıyı da sökerim.
But I know that they have a 14 % chance of splitting up, a 58 % chance of being unfaithful, a 17 % chance of being unhappy.
Ve biliyorum ki ayrılma ihtimalleri % 14,... birbirlerini aldatma ihtimalleri % 58, ve mutsuz olma ihtimalleri de % 17.
Weren't you supposed to be out with Donny today? Yeah, I was, but I've got a splitting headache.
- Donny ile çıkmamış mıydınız?
They're splitting up!
Ayrılıyorlar!
I'm cool with splitting the bill - And I'll kill - Oh, my God.
Tanrım.
We're not splitting up.
Bugün sorun çıkmayacak.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]