English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Spotlight

Spotlight translate Turkish

938 parallel translation
A little more this way with that spotlight.
Spot ışığını biraz bu tarafa çevir.
Hey, put that spotlight over here on this girl!
Spot ışığı bu kızın üzerine tutacaksın!
That spotlight goes here.
O ışık buraya gelecek.
I can't sing without a spotlight.
Spot ışık olmadan şarkı söyleyemem.
You've been content in the shadows while I basked in the spotlight simply because it's held us together.
Ben sahne ışıkları altındayken sen gölgeyle yetindin... ... çünkü bizi bir arada tutuyordu.
I'd go on stage against a country backdrop with a red spotlight on my pale face, and I'd sing
Kırmızı spot ışıklarının yüzüme vurduğu arka fonda kır resimleri yer alan sahneye çıkıp şu şarkıyı söylüyorum :
Any chance to take the spotlight away from me, it's ridiculous how you grab it.
Tüm dikkatler benden uzaklaştığında, bir şekilde tüm ilgiyi sen topluyorsun.
I should have thought you would have felt more at home in the spotlight.
Sahne ışığı altındayken kendini daha çok evindeymişsin gibi hissettiğini düşünmeliydim.
Maybe it has some of the inconvenience of the spotlight...
Belki spotların üzerimize çevrilmesi rahatsız edecek...
Only you can be on-stage with a spotlight in your eye and still see a diamond in a man's pocket.
Sahnede gözüne spot ışığı tutulmuşken, bir erkeğin... ... cebindeki elması bir tek sen görebilirsin.
Couldn't do it without a spotlight, could you?
Spot ışıkları olmadan olamaz, değil mi?
Sun's getting shinery To spotlight the finery
Sun's getting shinery To spotlight the finery
- She's going to dance in a spotlight.
- Spot ışığında dans edecek.
You said the spotlight will be on you when you do a flyaway at the finish.
Gösterinin bitiminde spotların senin üzerine gelmesini istediğini söyledin.
The routines and quality went, but the spotlight stayed on you.
Tüm iş programı ve kalite gitti ama spot ışıkları hâlâ üzerinde duruyordu.
Turn off the spotlight.
Spotları kapat.
The mouse in the spotlight.
Sahnedeki fare.
Now, we throw the spotlight on one member of our little combo while he takes a solo.
Bir dakikalık koroda sponsorumuz, sonrasında dikkatle izlerseniz, öykümüzü görebilirsiniz.
- An anti-fog spotlight
- Bizim tıftıf için sis farı.
"God is a spotlight"
"Tanrı bir sahne ışığı"
Can you place the finger in a spotlight?
Parmağını ışığa doğru uzatmalısın?
During this next dance, a little cloud will slowly move in front of the spotlight.
Bir sonraki dansımız sırasında, küçük bir bulut... yavaşça sahne ışığının önüne geçecek.
There's a spotlight booth that won't be in use.
Kullanılmayan bir spot odası olacak.
You're now entitled to a song and dance of your choice, with your very own spotlight.
Şimdi kendi spot ışığın altında kendi şarkını söyleyip... dansetme hakkın var.
Spotlight!
Sahne ışıkları!
You know, the celestial spotlight is shining down upon thee.
İlahi ışık senin üstüne parlıyor.
The overnight millionaire will be caught in a spotlight from Istanbul to Peru.
İstanbul'dan Peru'ya, bir gecede milyoner olan herkes yakalanacak.
This portion of the news, Spotlight on Texas, is brought to you by...
Haberlerin Teksas'a Bakis adli bu bölümünü size sunan...
Then the spotlight will pick up Harry.
Sonra spot ışıkları Harry üzerinde toplanacak.
Then a spotlight follows solo like a flame.
Spot ışıkları baş dansçıyı alevler gibi takip eder.
That spotlight on your wife lights you up too.
Karının üstündeki spotlar seni de yakıyor.
Now it's time for our music spot - and we turn the spotlight tonight - on the Rachel Toovey bicycle choir...
Şimdi sırada müzik var. Spot ışığını, Rachel Toovey Bisiklet Korosu'na çeviriyoruz.
Spotlight, it hypnotizes them.
Onları hipnotize ediyor.
- Shove That spotlight up your ass.
- Kıçını kaldırda şu projektörü ittir.
We used to go to Palm's Cafe... and places like Small's, the Spotlight... places around 125th Street, in the Harlem scene, you know.
Palm's Cafe'ye, Small's'a, Spotlight'a falan takılırdık. Harlem'de, 125. Caddenin oralara takılırdık.
Could you throw the spotlight against the wine chest?
Spot ışığını şarap dolabının oraya çevirebilir misiniz?
Ah, my spotlight!
İşte spot ışığım!
Magda, shine the spotlight on them.
Magda, spot lambayı üzerlerine tut.
Two crimes are in the spotlight.
Gündemde iki tane cinayet var.
Put a spotlight on Sonny.
Işığı Sonny'ye tutun.
Put a spotlight on Son...
Sonny'ye ışık verin.
He used to stand near the entrance working the spotlight.
Orada, girişe yakın bir yerde dururdu. Spot ışıklarını kontrol ederdi.
Now let's see our champs in a spotlight dance.
Şimdi şampiyonları izleyelim.
He got caught in the spotlight But when we get to the end He wants to start all over again
Sahne ışığına yakalanmış ama son Geldiğinde her şeye yine başlamak istiyor
And he got caught in the spotlight But when we get to the end Well, he wants to start all over again, no, no, no
Sahne ışığına yakalanmış ama son Geldiğinde her şeye yine başlamak istiyor
Nothing fancy. Just a little something where I sing under a spotlight.
Lüks değil, çıkıp şarkı söyleyebileceğim küçük bir yer.
Boys, come on. Get that other spotlight out here.
Şuraya biraz projektör tut.
Ahhh, you're looking for the spotlight.
Ahhh, yeni bir gündem arıyorsun.
# Give me the spotlight, give me the stage # And leave the rest to me
- Bana takıp ışığı ver, sahne ver, gerisini bana bırak.
And, just as he was about ready to jump, skies open up, and there's this ray of light hit him like a spotlight.
Bir yukarıya bakmış ve tam atlayacağı sırada bulutlar dağılmış ve aniden bir güneş ışığı süzülmüş. Onu tıpkı bir projektör gibi aydınlatmış.
There's one in the spotlight he don't look right
O spot ışığındaki iyi bir mala benzemiyor!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]