Stacks translate Turkish
450 parallel translation
Give us a cou pie more stacks.
Bize biraz daha pul ver.
Put the piano over there with shelves for music... plenty of space to walk up and down, manuscripts all over the floor... hot pincers to tear the flesh from people who keep telling me luncheon is ready... stacks of checks from my publishers, and...
Piyanoyu müzik çalışmalarını koyacağım raflarla birlikte şuraya yerleştiririm. Aşağı yukarı yürümek ve taslakları sermek için bol yer yemeğin hazır olduğunu söyleyip duranları dağlamak için kızgın kerpetenler yayıncılarımdan gelen çek yığınları ve...
I made all stacks of five.
5'lik halde topladım da.
Two stacks, please.
İki düzine lütfen.
Twin stacks.
Çift egzozlu.
You've seen guys blow their stacks.
Kafayı üşütmüş insanlar görmüşsündür.
You're always blowing'your stacks over some guy that fanned.
Siz hep hayran olan insanları kendinden geçirirsiniz.
Put it in stacks of $ 500, it'll be quicker that way. Lew!
$ 500 Iük desteler halinde koy daha kolay olacaktır.
I've got stacks of old copies.
Eski sayılardan deste deste var.
Only you won't get paid in invasion money. It'll be the real long green. Stacks of it.
Ama bu kez ordu parası değil gerçek yeşil paralar alacaksın.
You're a dealer in books and two-cent fines and pamphlets and closed stacks and the musty insides of a language factory that spews out meaningless words on an assembly line - words, mr.
Sen, kitap, iki paralık broşür ve kâğıtlar dağıtan birisin. Kapaklı kitap dolaplarınla, üretim bandına sözcükler kusan, küf kokan bir dil fabrikasının işçisisin.
Eight or nine stacks are all I can go.
Sekiz ya da dokuz tanesi beni kesti.
Six stacks.
Altı deste.
Small stacks of photos were found in their pockets.
Yaka ceplerinde fotoğraflar varadı.
Fan all the stacks till you find them I want those shoes first thing tomorrow!
Bulana kadar bütün rafları ara. Yarın ilk iş olarak o ayakkabıları istiyorum!
I know stacks of other kids that's worse than me, but they seem to get away wi'it.
Benden daha kötülerini tanıyorum ama yaptıkları yanlarında kalıyor.
- Stacks.
- Çok.
From the coal heap of course, they've got stacks of it there.
Elbette istasyondan, orada bir sürü kömür var.
I'll have two stacks now.
- Teşekkürler.
Straw stacks and barns.
Saman balyaları üstünde ve ahırlarda.
It's not in the stacks... and I was wondering if there was someplace else I could look.
Acaba bakabileceğim başka yer varmı?
No, if it's not in the stacks, it's not in.
Hayır. Eğer rafta değilse bizde yok demektir.
There's a room above the stacks... where they keep all of the actual notes... the professors took when they were law students here.
Rafların üstünde bir oda var... Orada, profesörlerin öğrenciyken... tuttukları notların asıllarını saklıyorlar.
And I had an M-16, and I had stacks of magazines.
Bir M-16'ım ve bir düzine dergim var yanımda.
Which will be put in stacks of 200 bills each, bound with two thick elastic bands.
Her birinde 200 banknot olan desteler halinde, iki kalın paket lastiğiyle sarılmış olmalı.
Two stacks of bills, bound in what?
200 banknotluk desteler. Neyle sarılacak?
Stacks and stacks of wax and wax, and this is a golden oldie, a blast from the past.
Yığınlarca cila ve bu altın bir yaşlı, geçmişten bir patlama.
Behind the research stacks, in the equipment cases.
Malzeme kutusunun arkasına sakla onu!
- They say he stacks up to Tank Murdock.
- Tank Murdock'la eşit düzeyde diyorlar.
OK. In two stacks.
- Pekâlâ. 200 lük.
- And it's in thousands. Stacks of 5o.
- Hepsi binlik. 50'lik desteler.
Until studied, these scrolls were collected in great stacks called, "books from the ships."
Taa ki bu kopyalar iyice çogalip büyük sayilara ulasip, "gemilerden gelen kitaplar" olarak isimlendirilinceye kadar.
The astronomy stacks of the Alexandria Library.
Iskenderiye Kütüphanesindeki astronomi yazilari yigini.
You guys are shooting up with an untested drug that stacks up in the brain and works in the nucleus of the cell, and you don't call that dangerous?
Test edilmemiş bir madde alıyorsunuz, bu beyne ulaşıyor ve... hücrelerin çekirdeğini etkiliyor ; sizce bunlar tehlikeli değil mi?
Behind me, huge speaker stacks rise like a cliff face, high above the sun is shining and doesn't know what's going to hit it.
Arkamda, amfiler bir tepe gibi yükseliyor, yukarıda kendisine neyin çarpacağını bilmeyen güneş parıldıyor.
Then I rolled in it and put it in these little stacks and, you know, on the floor and just stared at it.
Daha sonra parayı yere yayıp ortasına yattım ve sadece ona bakıp durdum.
And we put pop-up stacks of fake money in the false bottom.
Ve gizli bölmede sahte para destelerini yerleştireceğiz.
From the racks and stacks, it's the best on wax.
En güzel, en popülerparçalarsizi bekliyor.
From the racks and stacks it's the best on wax how about another double, golden oldie, sound sandwich from KLAM in Portland it's...
En güzel, en popülerparçalarsizi bekliyor. Portland KLAM radyosundan bol garnitürlü, tadına doyulmaz bir müzik sandviçi. - Bu parça...
From the racks and stacks it's the best on wax how about another double, golden oldie, sound sandwich from KLAM in Portland it's...
En güzel, en popülerparçalarsizi bekliyor. Portland KLAM radyosundan bol garnitürlü, tadına doyulmaz bir müzik sandviçi. Bu parça...
Its alright constable When we leave the stacks.
Tamam memur bey, şu istiften bir kurtulalım da.
Basement stacks.
Zemindeki raflarda.
I have stacks of files.
Bir yığın dosyam var.
There's stacks to be had.
Kazanacak çok para var.
You owe stacks more than you got.
Elinde olandan daha fazla borçlusun.
Stacks of newspapers were tossed in the gutter... as the thugs wrecked the business and made their getaway.
Bir sürü gazete, sırf bu adi serseriler işleri berbat edip... kendi yollarını oluşturmalarından dolayı zor durumda bırakıldı.
Tony Stacks.
Tony Stacks.
Even Stacks Edwards got in on it.
Stacks Edwards bile katılmıştı.
Everybody loved Stacks.
Herkes Stacks'ı severdi.
I'm gonna go see Stacks.
Stacks'i göreceğim.
Yo, Stacks!
Stacks!