Suffer translate Turkish
7,551 parallel translation
Is it to suffer?
Acı çekmek için mi?
I don't, for a moment, deny my complicity with that evil woman but you must believe me when I say that's done and I am willing to suffer the consequences of my disloyalty to her which are ruinous.
O şeytan kadınla olan... suç ortaklığımı asla inkâr etmiyorum... fakat artık bitti dediysem, bana inanın. Ona olan sadakatsizliğimin bedelini çekmeye razıyım. Beni perişan edecek olsa da.
- I will not let him suffer alone.
Onu tek başına, acı içinde bırakmam!
I will not let him suffer alone.
Onu tek başına, acı içinde bırakmam!
You can share in the success, or you can suffer.
Bu başarıyı paylaşabilir ya da acı çekebilirsin.
Until then, little man live with the knowledge of what you have spawned and suffer.
O güne kadar küçük adam meydana ne getirdiğini bilerek yaşa ve acı çek.
I won't allow you to suffer. Not you.
Sizin de acı çekmenize izin veremem, size bunu yapmam.
Otherwise I'll suffer a loss -.
Senin yüzünden zarar edeceğim.
Klaus : The longer you wait, the more you'll suffer.
Ne kadar beklersen, o kadar acı çekersin.
But I will make them suffer for this.
Ama onlara acı çektireceğim.
I will make all of them suffer.
Hepsine acıyı yaşatacağım.
All his toys, that he could watch suffer and struggle.
Tüm eğlencesi çekilen acıları ve verilen mücadeleleri izlemekti.
I wanted to make him suffer.
Acı çekmesini istiyorum.
I tell you that little psycho will suffer.
Sana söylüyorum o küçük psikopat cezasını çekecek.
But my daughter... can't be un-raped... and she's gonna suffer bad emotionals her whole life.
Ama benim kızım... tecavüze uğramamış olamaz ve hayatı boyunca berbat duygularla yaşamak zorunda kalacak.
You bring drugs in here, you will suffer the consequences.
Buraya uyuşturucu sokarsanız, sonuçlarına katlanırsınız.
Thou shalt not suffer a witch to live.
Büyücü kadını yaşatmayacaksınız.
I'll make sure you suffer for that, too.
Bunun için acı çektiğine emin de olacağım.
It's a pity about the poor soldiers. But more the pity for us if our own families suffer for it.
Zavallı askerler acınacak durumda ama kendi ailelerimizin de böyle acınacak hâle gelmesi hepimiz için daha kötü olur.
"The poor are first to suffer, but also first to help."
"Fakirler, ilk acı çekenlerdir, ama aynı zamanda ilk yardım edenlerdir de."
She didn't suffer for this place.
O burası için çile çekmedi.
I'm gonna make you suffer.
Sana acı çektireceğim.
That's why I think it would be right to make you suffer a little.
Sana biraz acı yaşatmak iyi olur dedim.
I'm supposed to suffer?
- Acı çekmemi mi istiyorsun?
You'll hit her! Tell your friends to come out, and I won't make her suffer!
Arkadaşlarına ortaya çıkmalarını söyle, ben de acına son vereyim.
As long as the Boltons rule the North, the North will suffer.
Boltonlar Kuzey'e hükmettiği sürece Kuzey yara alacak.
And you know who will suffer the most if this all falls apart.
Her şey altüst olursa en çok kimin acı çekeceğini de biliyorsun.
I wanted him to suffer.
Acı çekmesini istedim.
You must suffer from dodgy eyesight, mate.
Şüpheli geleceğin yüzünden acı çekiyor olmalısın dostum.
I wouldn't want anything to happen to ye... Or for ye to suffer.
Sana bir şey olmasını ya da acı çekmeni istemem.
You know, after I ended things, Scott wanted me to suffer.
Yani, ben ilişkiyi sonlandırdıktan sonra, Scott bana acı çektirmek istedi.
People will suffer.
İnsanlar acı çekecek.
But on my watch, fewer will suffer.
Fakat benim gözetimimde, daha azı acı çekecek.
And you're letting other people suffer because of it.
Ve bunun yüzünden diğer insanların acı çekmesine izin verme.
Daniel says that she could suffer a serious psychological breakdown if we don't get her out of county lockup.
Daniel, eğer onu bölge hapishanesinden çıkarmazsak ciddi bir psikolojik çöküş yaşayacağını söylüyor.
He will not suffer thy foot to be moved.
O, seni taşımaktan yorulmaz.
They shouldn't suffer because of my mistakes.
Hatalarımın cefasını onlar çekmemeli.
Walt..... I understand that you're angry at me, but Hedvig shouldn't have to suffer because of that.
Bekle... Bana neden kızgın olduğunu anlıyorum ama Hedvig bunun yüzünden acı çekmemeli.
I want you to suffer.
Acı çekmeni.
So it's unlikely I'll suffer the same fate.
Benim de aynı akıbeti görmem düşük bir ihtimâl.
The curse of Eve is to bring forth children in pain, not to suffer menstrual cramps.
Havva'nın lâneti regl krampları çekmek değil çocuk doğurmak.
Whenever I chance to open one, I'm always convinced that I suffer from whatever disease happens to catch my eye.
Ne zaman bir tanesini açma şansım olsa gözüme çarpan hastalıktan hasta olacağıma inanırım.
I don't think you'll suffer this one.
Sanırım, bundan dolayı hasta olmazsın.
You don't have to suffer for Marmion's crimes.
Marmion'un suçlarının cezasını sizin çekmenize gerek yok.
~ It's too bad! It tarnishes the family name and my Elizabeth will undoubtedly suffer...
Aile adına zarar gelecek ve benim Elizabeth'im acı...
We must be done and back by five or Julia will suffer.
Beşte işimizi halledip dönmemiz gerek yoksa Julia huzursuzlanır.
The patients I tend rarely suffer from that affliction.
İlgilendiğim hastaların öyle sıkıntıları yok.
He will suffer the pain of 18 deaths.
Bu 18 ölümün acısını kötü çekeceğiz.
♪ Hey, yeah ♪ ♪ Bah-bah, bah-bah ♪ ♪ And I hope that you don't suffer ♪ ♪ Bah-bah, bah-bah ♪
# Ve umarım acı çekmezsin #
Do you suffer yourself?
- Siz rahatsız mısınız?
~ Would suffer.
- Çile çeker.