English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Suffocated

Suffocated translate Turkish

448 parallel translation
The walls of the carriage were burning, and the sultry air suffocated me.
Arabanın duvarları yanıyordu ve boğucu hava beni bunaltıyordu.
You better leave it open, we'll be suffocated.
Açık bıraksan iyi olur, boğulacağız.
I feel so suffocated to see the enemy tyrannize
Düşmanın bize zulmettiğini görünce boğuluyor gibi hissediyorum!
They grew and grew until they suffocated my rights as a man.
Büyüdüler, büyüdüler, erkek olarak benim haklarımı boğacak hale geldiler.
Figures for whom only the Church existed before, in whom Catholicism has suffocated all desire for freedom.
Kendileri için sadece Kilise olan şahsiyetler. Katolikliğin içlerindeki özgürlük arzusunu bastırdığı şahsiyetler.
He has suffocated.
Boğulmuş.
I almost suffocated.
Az kalsın havasızlıktan boğulacaktım.
He suffocated in a hall closet. I admit I shut him in.
Dolapta boğularak öldü onu oraya kapatan bendim.
She trains polecats ( illrar ), but most of them have suffocated, so there should be a bit of spare room in the attic? Know what I mean?
Kokarca yetiştirir ama çoğu boğuldu o yüzden tavan arasında yer var.
A young revolutionary student girl is suffocated by an Professor of Sociology, with 10.000 lira bills.
Genç devrimci kız öğrenci, Sosyoloji bölüm başkanı tarafından 10.000 liralık banknotlar kullanılarak boğuldu.
Of course, because I feel suffocated to live with you.
Yanındayken boğuluyordum!
He suffocated.
Havasızlıktan boğulmuş.
How your protective instincts suffocated me.
Koruyucu içgüdülerinizin beni ne kadar boğduğunu anlamadınız.
The majority suffocated with the fire storm.
Çoğu alev fırtınasında boğuldu.
Most people were killed by the fierce heat, not burnt or suffocated or poisoned by carbon monoxide.
Çoğu insan şiddetli ısıdan hayatını kaybetti. Yanmadı, boğulmadı ya da karbonmonoksitten zehirlenmedi.
The exhaust pipe had been fed back into the van so that everyone inside was suffocated by the fumes.
Egzoz borusu kamyonun içine döndürülmüştü... böylece içerideki herkes gazla boğuluyordu.
Suffocated? Can't breathe!
Bunalırım, nefes alamam!
Or would I feel trapped? Suffocated?
Yoksa kapana kısıImış mı hissederim?
Tissues soaked with water suffocated him
Yüzüne ıslak kağıt yapıştırıldı!
The feelings of rage and horror almost suffocated me.
Öfke ve şiddet hisleri beni neredeyse boğuyordu.
I almost suffocated.
Neredeyse boğuluyordum.
You almost suffocated me.
Neredeyse öldürecektin.
I feel suffocated.
Boğulduğumu hissediyorum.
People almost suffocated.
İnsanlar neredeyse boğuluyormuş ama.
It suffocated.
Boğulmuştu.
Your skills and potential are suffocated by the...
Onun yetenekleri, becerileri böylece dümura uğradı.
I could have suffocated in that loathsome stuff.
O iğrenç şey yüzünden boğulabilirdim.
Don't you ever feel... suffocated?
Hiç bunaldığını hissetmiyor musun?
I've been feeling suffocated for years, but I couldn't stand it anymore.
Senelerdir boğuluyor gibi hissediyorum ama daha fazla dayanamadım artık.
You would have suffocated and died.
Boğulacak ve ölecektin.
You suffocated, with your arms raised.
Kollarınız havada olduğundan nefes alamazdınız.
I could have suffocated!
Burada boğulabilirdim!
-.. then I felt suffocated.
- Sonrası kötü.
Suffocated in her bed.
Uykusunda boğuldu.
Pay up fast. I'm getting suffocated here.
Çabuk ödeyin, sıkılmaya başladım!
1975, a broken man, suffocated while working the night shift in a Fotomat booth.
1975, yıkılmış bir adam, fotomat makinasında gece görevi yaparken sıkıntıdan boğuldu.
Yes! You suffocated her!
Onun çok üstüne gidiyorsun!
I Feel Suffocated... Despair. Despair Just Trying To Survive.
Boğulmuş, kaybolmuş hissediyorum hayatta kalmaya çalışırken kaybolmuş.
You're the one who suffocated him with limitations.
Onu kısıtlarla bunaltan sensin.
My mother suffocated me.
Annem beni yeterince boğdu.
We've shot them with firing squads, suffocated them in gas chambers.
Grup silah ateşi ile öldürdük, gaz odalarında boğduk
The boy's suffocated.
Delikanlı kendini boğmuş.
Suffocated, poor kid.
Zavallı delikanlı boğulmuştu.
She had slowly suffocated to death.
Yavaşça boğularak öldü.
Drowned them, suffocated them, put them in pressure chambers.
Onları suda bekletti, boğdu, basınç odalarına koydu.
Best I can figure, given the lack of indicators, he was suffocated to death. Either that or he drowned.
Yetersiz bulgularla en iyi tahminim, havasızlıktan öldüğü ya da boğularak öldürüldüğü.
- Suffocated to death, or so it seems.
Boğularak öldürülmüş veya öyle görünüyor.
His 400-pound girlfriend suffocated him when she sat on his face.
Adamın 200 kiloluk kız arkadaşı yüzüne oturunca onu boğmuş.
shaved, shocked, sucked, sapped, soaked, screwed, stripped, scratched, suffocated, sacrificed, strait-jacketed, squelched, stifled, scorched, straddled, stoned, smothered, smashed, screamed at, shouted at, snapped in two, sawed in half,
şoklanmayı, kül yutmayı, coplanmayı, sırılsıklam olmayı, vidalanmayı, soyunmayı, tırmalanmayı, boğulmayı, kurban edilmeyi, deli gömleği giydirilmesini, çiğnenmeyi, soluk almamın engellenmesini, yakılmayı, bacaklarımın ayrılmasını, taşlanmayı, baskı altında kalmayı, çakılmayı, çığlık atılmasını, bağrılmayı, ikiye ayrılmayı,
I suffocated Jennifer Miller.
Jennifer Miller'i boğarak öldürdüm.
You almost suffocated me,
Ölümden kurtulduğu için bazı şeyler daha nettir artık.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]