English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Swollen

Swollen translate Turkish

1,044 parallel translation
A curve like Amor... sensously swollen lips...
Eros gibi bir kavis... duyguyla ıslanmış dudaklar...
And you won't even have the unpleasantness of seeing your stomach pregnant and swollen.
Ve hatta karfnınızı hamile ve şişmiş, görme tatsızlığı da olmayacak.
It's a nautical term, you see, meaning the baggy or swollen parts of a sail.
Bir denizcilik terimi, yelkenin balon gibi şiş kısmına denir.
Remember once you came home and found me with a swollen face?
Hatırlasanıza! Bir akşam beni yüzüm morarmış bir halde buldunuz.
Dirty, swollen feet, no sleep.
Ayaklarımız şişti.
By that time your leg'll be swollen up tighter than Dick's hatband!
O zamana kadar da bacağın davul gibi olur!
"oh, mr. belpit, your legs are so swol... swollen."
Bay Belpit, bacaklarınız ne çok şişmiş. Şişmiş. Bay Belpit.
"oh, mr. belpit?" "oh, mr. belpit, your legs are so swollen."
Bay Belpit, bacaklarınız ne çok şişmiş.
swollen. "
Şişmiş.
mr. belpit... your great legs is all swollen! "
Bay Belpit, harika bacaklarınız kocaman şişmiş.
mr. belpit your legs are all swollen! "
Bay Belpit, harika bacaklarınız şişmiş. 'BU BEYİN'
"oh, mr. belpit, your legs are so swollen."
Bay Belpit, bacaklarınız ne çok şişmiş.
Your legs are so swollen.'
Bacakların çok şişmiş
At that time, We ran away from the swamp that was swollen because of the rain.
Yağmur yüzünden kabaran bataklıktan kurtulmaya çalıştık.
Poor old Mrs. Dalrymple who prepares the salad... can hardly move her poor, swollen fingers.
Salata hazırlayan zavallı, yaşlı Bayan Dalrymple şişmiş parmaklarını zorla oynatabiliyor.
One dinner and you get a swollen head.
Bir akşam yemeği ve havaya girdin.
The stomach is completely swollen.
Midesi tamamen şişmiş.
And sitting in cotton sun frocks Squirting timothy white's sun cream All over their puffy, raw, swollen, purulent flesh
Penye plaj elbiseleriyle oturup Timothy White güneş kremini o şişko, soyulmuş, şişmiş, irinli derilerine sürerler, çünkü ilk gün fazla yanmışlardır.
A bloody mere cipher broke Li Tsai-chun's arm And is responsible for A-ken's swollen fist
o Şantung'lu adam, adamlarımızı kolyaca dövdü... üstelik bir kaçının kolunu bile kırdı!
Your finger's all swollen.
Parmaklarının hepsi şiş.
But, you overlook that. You put your hand on her shoulder you stare purposefully into those red-rimmed, swollen eyes and you say :
Elini onun omzuna koyacak... kararlı bir şekilde, o kızarmış ve şişmiş gözlere bakıp... şöyle diyeceksin...
It shouldn't be too hard to track down a belly-swollen girl and a Chinaman.
Hamile bir kızla bir Çinlinin izini sürmek uzun sürmez.
Look, his knee's still swollen.
Bak, dizi hala şiş.
It'll be swollen for weeks, but don't worry about it!
Üç hafta boyunca acaba kızacak mıyım?
All swollen?
Matah gibi dövüştüğünü söylüyor
You find, in this life exempt from wear and tear and with no thrill in it other than these suspended moments, an almost perfect happiness, fascinating, occasionally swollen by new emotions.
Sana yasak olan bu anlarına haricinde bir heyecan bulamadığın şu hayatta neredeyse kusursuz etkileyici bazen de yeni arzularla dolu bir mutluluk buluyorsun.
Yeah, that's pretty swollen.
- Hayli şişmiş.
Your veins are swollen.
Damarların şişmiş.
I think it might be some swollen glands or something.
Daha çok, sinirlerde bir iltihaplanma var gibi.
Our feet were so swollen they burst our shoes.
Ayaklarımız şişmiş ve ayakkabılarımızı yarmıştı.
I've always walked barefoot, and now my feet are swollen.
Hep çıplak ayak yürürüm, yine ayaklarım şişti.
She's swollen, milk her.
Şişmiş baksana, sütünü sağ.
your face is swollen because of the alcohol and you stink.
Yüzün alkolden şişmiş, leş gibi kokuyorsun.
Is my... face... swollen?
Yüzüm... şişmiş mi?
He was all swollen and ugly.
Her yeri şiş ve iğrençti.
- Look at these swollen hands.
Şu ellerime bak. Şiştiler.
Your face is busted up. Your hands are swollen.
Her yerin ezilir, ellerin mahvolur.
- They've really been swollen all week.
- Bütün hafta şişti.
God gracious, our Mikhail has swollen like a devil!
Aman Tanrım, bizim Mikhail şeytan gibi şişmiş!
You've been pulling on that thing so hard your finger's swollen.
Çok zorladığın için parmağın şişmiş.
She's very swollen up.
Çok şişti.
You're very swollen.
Çok şişmişsin.
Her face was covered in blood, swollen, discoloured.
Yüzü kanla kaplıydı, şişmiş ve solgundu.
your whole body will be swollen to death
Tüm bedeniniz eriyerek yok olacak
I think it's swollen.
Bence, şişmiş
Though the streams are swollen
Though thestreamsare swollen
Pulled tendons, shin splints, swollen toes, smelly tights...
İncinen tendonlar, alçılar, şişmiş parmaklar, kokan taytlar...
I won the marksmanship championship award... from "Swollen Groin" Gatsell?
Biliyor musun, bir keresinde nişancılık şampiyonasında ödül kazanmıştım?
The candles are lit, the band is playing, and as the force-shielded dome above us slides apart revealing a dark and sullen sky hung with the ancient light of livid, swollen stars, I can see we are in for a fabulous evening's apocalypse!
Mumlar yakıldı, orkestra çalıyor, ve tepemizdeki güç kalkanı açılıp, yerini, mor ve büyük yıldızların kadim ışığıyla dolu, koyu ve kasvetli bir gökyüzüne bırakırken, inanılmaz bir gece bizi bekliyor diyebilirim!
"jeez, mr. belpit your legs is all swollen."
Bay Belpit. Bacakları öyle şiş ki.
It was still swollen.
Hala şiş.Bir günden daha uzun süre önce olmuş olamaz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]