English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Swoop

Swoop translate Turkish

546 parallel translation
If the Queen finds her here, she'll swoop down and wreak her vengeance on us!
Kraliçe onu burada bulursa, hemen buraya gelir ve intikamını bizden alır!
We'll round them all up with one fell swoop.
Hepsinin üzerine birden çullanacağız.
Now watch the eagle swoop down.
Şimdi seyret beni.
Massacred in one fell swoop.
Ani bir saldırıyla katledileceğiz.
What, all my pretty chickens and their dam at one fell swoop?
Bir pençede, kudurmuşça, analarıyla birlikte, hepsini ha?
Behind me, there was no longer familiar day-to-day life which one can leave behind in one fell swoop.
Artık ardımda, tek harekette arkada bırakılabilen... bildik günlük yaşam yoktu.
And suddenly, in one fell swoop, I realized I'd been wrong all along,
Ve birden bire, yanıldığımın farkına vardım.
I'd had a terrible run of luck at the track... started out the season with $ 5,000... dropped down to train fare... and made the fatal mistake of trying to get healthy in one fell swoop... on a three-to-one shot named Cinnabar.
Kötü bir şans eseri 5.000 dolarlık sezonun ilk koşusunda tren parasına kadar düşmüştüm ve son bir gayretle ölümcül bir hata yaparak bire üç veren Cinnabar'a oynamıştım.
It'd be great to blast apart Moriyama, Iwabuchi and the head honcho himself in one fell swoop.
Bir patlama harika olurdu Moriyama, Iwabuchi ve başkanın kendisi tek bir hamlede.
If he's the mastermind, he can kill you all in one fell swoop.
Eğer tüm ipleri elinde bulunduruyorsa hepimizi tek hamlede yok edecektir.
One of these days... he's just gonna swoop down here at Maycomb... pick me up and take me for a ride.
Bugünlerde... göklerden buraya, Maycomb'a inecek... ve beni uçağıyla dolaştıracak.
It seemed to swoop at you deliberately.
Kasten üzerinize çullandı sanki.
They're gonna swoop down and scoop you up so fast it'd make your head swim.
Göz açıp kapayana dek üzerinize çullanıp sizi öyle bir paketlerler ki aklınız şaşar.
A maximum of about 180 miles an hour can be expected from these 3-liter cars on this high banking, where they get a pounding from the rough surface and the strain imposed by centrifugal force before they swoop down onto the road circuit again where cornering power and handling are at the premium.
Pistte viraj etkisi ve araç kontrolün çok önemli olduğu yol bölümüne gelmeden önce pistteki pürüzler nedeniyle otomobillerin yola vurduğu ve merkezkaç kuvveti nedeniyle zorlandıkları bu yüksek hızlı bu pistte bu gördüğünüz üç litrelik araçlar saatte maksimum 289 km / s hıza ulaşıyorlar.
With me, you could collect more than 100 bounties at one fell swoop.
Benimle gelirsen, bir ödül avcısının yüz kerede toplayacağından daha fazlasını kazanırsın.
Suppose I arrange something for you next winter to recoup in one full swoop.
Gelecek kış için sana bir iş ayarladım diyelim bir vuruşta zararı karşılamak için.
When they swoop down, he feels like poking'his ears to make'em pop.
Yere inerken, çiftçi sanki tıkanan kulaklarını açma isteği duyarmış.
You want him to catch up in one fell swoop.
Aradan geçen onca zamanı bir çırpıda kapatmasını istiyorsunuz.
We're trying to figure out where they swoop down on us from.
Biz onların niye saldırdıklarını anlamaya çalışıyoruz.
But what if they don't swoop from anywhere?
Ama ya onlar saldırmadıysa?
What, all my chickens and their dam at one fell swoop?
Bir dalışta civcivlerimi ve annelerini mi kaptı?
Your life and my life solved in one fell swoop. And all by the baby!
Senin hayatın, benim hayatım bir bebek sayesinde yoluna girdi!
Just before I died... the angel would swoop down... and take me in her wings... and carry me off to heaven.
Sadece ölmeden önce... meleğin üstüme doğru gelip... beni kanatlarıyla alıp... cennete götürmesidir.
Then he'll swoop down and claim-jump.
O da gidecek ve hazıra konacak.
Unhappiness did not swoop down on you, it insinuated itself almost ingratiatingly.
Mutsuzluk, üzerine çökmedi neredeyse usulca sokuldu sana.
Destroy, at one fell swoop, all that I have built up for you.
Senin için inşa ettiğim her şeyi bir çırpıda yerle bir ederim.
Rather than knock them over one at a time we'd like to do it in one fell swoop.
Teker teker öldürmektense büyük bir baskın yapacağız.
Swoop in and slow them down.
Araya gir, onları yavaşlat.
Swoop in, Ned?
- Araya mı gireyim Ned?
A little swoop in the front.
İnek yalamış gibi.
This could be the PM's masterstroke in one fell swoop.
Başbakan bir taşla bir sürü kuş vurmuş olacak.
Double-thump side swoop of yours.
O da senin üstüne zıplayacak.
And human beings swoop down on him, scoop him up, and fry him for dinner.
Ama insanlar üstüne atlayıp onu çıkarırlar ve yemekte kızartırlar.
Imagine, all the nobility of Ehdan and the kings of four empires wiped out in one fell swoop.
Düşünün, Ehdan'ın tüm asaleti ve 4 imparatorluğun kralları tek bir hamlede yok olacak.
In one fell swoop you've changed my whole life.
Birden bütün hayatımı değiştirdin.
It wasn't that kind of swoop.
Düşündüğün gibi değil ama.
You know, some guys grow their hair real long and then swoop it over.
Bilirsin, bazı adamlar saçlarını gerçekten uzatırlar ve arkadan öne doğru tararlar.
My hair doesn't grow long enough to swoop it over.
Saçlarım arkadan öne tarayabilecek kadar uzun değil.
Yeah, if a guy has a lot of hair, he's not gonna swoop it over.
Evet, çok fazla saçı olan adamlarda saçlarını arkadan öne doğru tararlar.
Up there alone in their ancient machines waiting to swoop down on their prey.
Aşağıdaki avının üstüne çullanmayı bekliyordur.
- Want me to swoop'em?
- Üzerine dalış yapayım mı?
Remember the look of terror in a peasant's eyes... when you'd swoop down on him?
Sen ona saldırdığında köylünün gözlerindeki korkuyu hatırlıyor musun?
Tell Swoop good part.
Güzel kısmı, Kup. Swoop'a güzel kısmını anlat.
You just don't swoop down on a man's food like that.
Bir adamın yemeğine böyle çökme.
I just wanted to bring this whole thing to a boil, so when it blows up, I can... swoop in and gather up the pieces.
Bu işi kızıştırmak istedim ki patlasın ve ben de patlamadan sonra parçaları toplayabileyim.
Are we gonna let'em swoop down on us like a bunch of turkey buzzards in business suits?
Pek hayırlı şeyler olmadığı kesin. Takım elbise giymiş leş kargaları gibi üstümüze gelmelerine izin mi vereceğiz?
Buying into radio would, in one fell swoop accomplish two important tasks.
Radyo satın almak iki alanda önemli başarı elde etmelerini sağlayacak.
They figure they can end the war right here, in one fell swoop.
Hayır. Savaşı burada bitirmek istiyorlar. Hepimizi aynı anda.
From St. Loup, crossing the suburbs in one fell swoop he was offered a permanent position at the Chartreux School the biggest state school in Marseilles.
St. Loup'tan, ani bir hamleyle, banliyöleri aşıp Marseilles'in en büyük devlet okulu Chartreux'da kalıcı bir pozisyon teklifi aldı.
In one fell swoop, you took away the woman I admired, the mother I knew and the father I believed in.
Bir seferde hayran olduğum kadını, annemi ve inandığım babamı yok ettin.
Me Swoop no see nothing.
Ben Swoop, bir şey görmüyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]