English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / Tanned

Tanned translate Turkish

203 parallel translation
Love is greater than a tanned behind.
Aşk, kızarmış bir geriden güçlüdür.
Or else the others would have tanned your hide!
Yoksa diğerleri çoktan gerini kızartmışladır!
Supposing one of Lucy's friends says to her : "Well, why isn't he tanned?" Lucy will be embarrassed.
Lucy'nin arkadaşlarından biri "Kocan neden bronzlaşmamış?" derse, Lucy'ye ayıp olur.
I'll be tanned, and Lucy won't be embarrassed.
Ben de ona ayıp olmasın diye bronzlaşacağım.
- And he looks tanned and healthy.
- Sağlıklı, gürbüz bir delikanlı olmuş.
Why, sir, his hide is so tanned with his trade, it will keep out water a great while. And your water's a sore decayer of your whoreson dead body.
Neden olacak, derisi bu işte öyle tabaklanıyor ki, su sızdırmıyor kolay kolay, insan ölüsünü çürütmek için de sudan beteri yoktur.
You're beautiful, tanned.
Güzelsin, bronzlaşmışsın.
You're so tanned.
Sen öyle güzel yanmışsın ki.
He's not that tanned.
Çok tuhaf, pek bronzlaşmamış.
Nice smell of tanned leather.
Tabaklanmış derinin hoş kokusu.
When you used to water-ski, you were good-Iooking, tanned, muscular. You were successful.
Su kayağı yaptığın zamanlarda çekici, bronz tenli, adaleli biriydin.
They were skinned, and the hides were tanned on ancient machines.
Alman tosunları seçildi. Derileri özel tezgahlarda işlendi.
My legs aren't tanned.
Bacaklarım bembeyaz duruyor.
The cult of Swedish gymnastics, for healthy, tanned and fit managers.
Sağlıklı, bronzlaşmış ve formda yöneticiler İsveç jimnastiğine büyük rağbet gösteriyorlar.
What about tanned leather?
- Tabaklanmış deri var mı?
Have I tanned?
Bronzlaşmış mıyım?
Look how tanned I am.
Bak ne güzel bronzlaştım.
Are you tanned, Rennie?
Bronzlaşmış gibisin, Renny?
Tanned, strong...
Güçlenmiş, yüzüne renk gelmiş...
Wide shoulders, tanned dark eyes, energetic chin...
Geniş omuzlu, bronzlaşmış..... siyah gözlü, güçlü çene...
- Look how tanned he is.
- Baksana, nasıl yanmış.
He was quite handsome, tall tanned bond like the cover of the magazine.
Müdür gayet yakışıklı bir herif. Sarışın, uzun boylu, bronzlaşmış, model gibi bir tip.
The first of these Last of the Mohicans, of these tanned, wine-soaked dried fruits, of these curiosities from another time, rejected by technology and even the combustion engine, the first, then, of these two Druids of the wine goblet
Bu son Mohikanlar'ın, bu güneş yanığı tenli ihtiyar şarapçıların, elektronik çağını, hatta içten yanmalı motoru bile reddetmiş adamların birincisi,
Isn't she so tanned?
Ne kadar bronz.
We'll spend the day together Making love and getting tanned
Tüm günü beraber geçireceğiz Sevişerek ve bronzlaşarak
There at the end of the runway, at the end of the ramp, rather, was Jeffrey's father, smiling, well-tanned, little red, white and blue checkered golf pants on, short-sleeved shirt.
Güneşten yanmıştı ve gülüyordu. Kırmızı beyaz, pöti kareli bir golf pantolonu ve kısa kollu gömlek giymişti.
How come she's always so tanned?
Nasıl bu kadar bronzlaşmış?
His face was darkly tanned, crinkled and puckered like a withered apple.
Adamın yüzü oldukça yanık, buruşuk ve kırışık aynen çürümüş bir elma gibiydi.
A toast to the man the natives are probably calling the Great Tanned Beast.
Yerlilerin büyük ihtimal Ulu Esmer Canavar diye adlandırdıkları adamın şerefine.
His fierce eyes that used to shine at the sight of his battalions Like tose of a furious Mars Are now humble and devout to a vulgar tanned face His leader's heart has become a fan to refresh the lust of a gypsy His leader's heart has become a fan to refresh the lust of a gypsy.
Onun sert gözlerinin bakışları taburları parlatmada kullanılır Mars gibi öfkeli olduğunda bronzlaşmıç kaba yüzü şimdi mutevazı ve dindar Onun lider kalbi bir çingenenin şehvetini serinletmek için bir fan haline gelmiştir Onun lider kalbi bir çingenenin şehvetini serinletmek için bir fan haline gelmiştir.
" and soft, deeply tanned skin.
" ve yumuşak, bronz bir ten.
You're the one who's tanned.
Bronz tenli olan sensin.
I can't be tanned already, after all.
Ben kolay yanamam.
– Stuart — – While you tanned your hairy arse on the nude beaches of Crete, or wherever it was, swilling turpentine and stuffing vine leaves with a bunch of perverts, I was out there getting my masters degree
- Sen kıllı poponu Girit'in çıplaklar kampında bronzlaştırıp reçine içip sapıklarla dolma yerken ben master yapıyordum.
Tanned or not tanned?
Sence yüzüm solgun değil mi?
- Tanned.
- Değil.
The kind of man I Iike is slender, middIe-aged, tanned with a divine square-back haircut and a Iower-town accent who says, " "Ah, what the hell" "when I don" t quite have the cab fare.
Benim sevdiğim erkek ince, orta yaşIı, ve kumraldır kısa düz ense tıraşı olmalı ve arka mahalle aksanlı olmalı "Taksi param yoksa n'olmuş yani..." ... "umurumda bile değil" demeli.
Unless your niece is tanned here too.
Tabii Maria burasını bronzlaştırmadıysa.
We pressed our tanned cheeks together
Yanık tenli yanaklarımızı birbirine bastırdık
tanned, white teeth, I've got white skin, tanned teeth NOT my environment.
Bronzlaşmışlar, dişleri bembeyaz. Benimse vücudum bembeyaz, dişlerim bronzlaşmış. Etrafımdakiler böyle değil.
You don't look very tanned.
Bronzlaşmamışsın.
And long tanned legs.
Ve uzun bronz bacaklılardan.
Tanned, toned up.
Bronzlaşmış, güçlenmiş.
You're very tanned.
Çok bronzsun.
You're still tanned.
Yanmışsınız.
She is, I suppose, a little tanned.
Belki biraz yanmış.
You're tanned and handsome.
Bronzlaşmıssın. Daha yakışıklı olmuşsun.
Why, sir, his hide is so tanned with his trade that he will keep out water a great while and water is a sore decayer of your whoreson dead body.
- Onlar neden daha çok dayanıyor? Neden olacak, öyle tabaklanıyor ki su sızdırmıyor kolay kolay insan ölüsünü çürütmek için sudan beteri yoktur.
How about something blond, tanned, muscular? .
Sarışın, yanık tenli, adaleli birine ne dersin?
You're tanned.
Yanmışsın.
Look how tanned you are.
Sen bayağı yanmışsın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]