English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / Taze

Taze translate Turkish

7,261 parallel translation
I brewed you a fresh pot, so...
Sana taze kahveden koydum...
So they don't have to bring fresh flowers.
Taze çiçek getirmek zorunda değiller.
This is the story of the young life and of the life yet to come and of all things that will follow.
Bu taze yaşamın hikayesi, henüz gelmemiş yaşamın ve onu takip edecek her şeyin.
I'll get you a fresh, juicy one.
Sana taze bir tane getireceğim.
Fresh?
Taze mi?
No. Henry, we caught a fresh one, as in body.
Henry Hayır, biz yakaladı Vücutta taze bir.
But from what I hear, it's not so fresh.
Duyduğuma ama, o kadar taze değil.
The beans are from Spitfire.
Taze demlik var. Kahveler Spitfire'dan.
I'll get your fresh pickled ginger.
Taze zencefil turşundan alacağım.
Fresh baked bread.
Taze pişmiş ekmek ve pastırma!
It's like fresh bread and dreams of the future.
Taze ekmek ve gelecek hayalleri gibi kokuyorlar.
Also fresh bread.
Onlar da taze ekmek gibi kokuyor.
We already got a crapload of free pressed juice.
Bedava taze sıkılmış portakal suyunu doldurmuştuk zaten.
A fresh set of eyes can be helpful.
taze bir kan yararlı olabilir belki.
Just text her and say you're waiting for a fresh batch of sesame.
Mesaj at ve taze simitleri beklediğini söyle.
Kohan's open houses. She always has cookies.
Her zaman taze kurabiyesi oluyor.
Last night, he gave me a whole bouquet of fresh weeds picked from the yard.
Dün gece, bana bahçeden topladığı bir buket taze ot verdi.
You deal with bodies. I thought donor organs had to be fresh.
Siz cesetlerle uğraşıyorsunuz, organların taze olması gerekir diye biliyordum ben.
Fresh ink?
Taze mürekkep mi?
Eh. So, fresh corpse, jerk ex-husband, out-of-control teen.
Taze ceset, pislik bir koca, kontrol dışı bir genç.
Fresh meat.
Taze et geldi.
Got some fresh meat in trailer two looking for something exotic.
İki numaralı karavanda egzotik bir şeyler arayan taze et var.
One fresh meiloorun, as ordered.
Ismarlandığı gibi bir tane taze meiloorun.
So, I'm there, breathing in the country air, sipping fresh cow's milk, playing with the little herd dog, and I'm like, " yeah, yeah, this is everything
Biraz köy havası aldım, küçük köpekle oynarken taze sütümü yudumladım, ve işte hayat bu der gibiydim.
I could use a fresh start.
Taze bir başlangıç yapabilirim.
Oh, I'd... I'd rather keep it fresh.
Taze olarak saklamayı yeğlerim.
Yes. A fresh set of ears.
Evet, bir çift taze kulak iyi olur.
Sorry, I fell asleep, and went back to 2009 when that still felt fresh.
Kusura bakma, uyuyakalmışım ve uykumda olayın hala taze olduğu 2009 yılına gidivermişim.
Well, why don't you mosey on over to the cantina and strap on a feed bag and get some fresh jitter juice in you?
Bara geçip şu kemerlerinizden kurtulup biraz taze kahve içer misiniz?
Just getting started.
Taze evliler daha.
You mean DJ Fresh-and-Local?
DJ "Taze ve Yöresel" den mi bahsediyorsun?
There's no DJ Fresh-and-Local in my ones and twos.
Benimkilerde ne DJ Taze ne de Yöresel var.
Fresh eggs, sausages from Bari's.
Taze yumurta, Bari's'den sosis.
You two need to run to the grocery store. I forgot green beans, yams, and cranberry sauce.
Taze fasulye, tatlı patates ve yaban mersini sosunu unutmuşum.
The mud on his boots is fresh and sandy, and is similar to the soil found in this trail.
Botlardaki kum taze ve buradaki arazinin toprağına benzer bir iz var.
I just want fresh eyes on the case.
Ben sadece durumda taze gözlerini istiyorum.
"Fresh eyes"...
"Taze gözleri"...
Locals buying fresh vegetables for dinner tonight.
Halk akşam yemeği için taze sebze alıyor.
If this is about the village this morning, I didn't ask you because things there are still tense.
Bu sabah köyde olanlar hakkında konuşacaksan, sana söylemedim çünkü olaylar hala çok taze ve sinirler gergin.
- Young love.
- Taze bir aşk.
- It's fresh!
- Taze hava!
I've got to look up the best way to keep them fresh.
Onları taze tutmanın yolunu bulmalıyım.
Fresh pot brewing right now.
- Taze kahve birazdan hazır olur.
Let's look for fresh tire tracks, maybe an abandoned vehicle,'cause the's no way this guy just wandered up here on foot.
Taze lastik izlerine bakılsın, belki terk edilmiş araç falan vardır çünkü adam buraya yayan gelmiş olamaz.
I'd send you an entire sack of fresh bunny hearts.
Size koca bir kutu taze tavşan kalbi gönderirdim.
Great herds of wildebeest are arriving, having followed the rains here to graze on the new grass, and to calve.
Büyük Gnu Antilobu sürüleri yağmurları takip ederek taze çimlerle otlamak ve çoğalmak için buraya geliyor.
Its mother must lead it across the river to reach fresh grazing.
Annesinin taze otlaklara ulaşmak için onu nehirden karşıya geçirmesi gerekir.
It is freshly brewed.
Taze kavrulmuş.
When we baptize three of God's new children we thank him for having given us these new mirakelmedikamentene giving us triplets, quadruplets, everything, so that our church can grow into the future.
Tamam. Bu taraftan. İzler taze.
The coroner needs a fresh corpse.
Adli tabibe taze ceset lazım.
I received information from the Revolutionary Army's spies.
Devrim Ordusu ajanlarından taze bir bilgi geldi!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]