English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / Teammates

Teammates translate Turkish

602 parallel translation
You know, my mom and I are a team, and teammates do not go out and get married behind each other's backs.
Biliyorsun, annemle ben bir takımız, ve takım üyeleri birbirlerinin arkalarından dolap çevirip evlenmezler.
Wet feet and hard dirt aren't teammates.
Islak ayak ve sert çamur yardımcı olmuyordu.
Actually, you are surrounded by loyal teammates.
Aslında, etrafın sadık takım arkadaşlarıyla dolu.
It means that your teammates are gonna vote on whether or not to suspend you.
Demek oluyor ki takım arkadaşların uzaklaşmanı oylayacaklar.
This isn't so much for George, anyhow as, uh... certain other people who can't control their feelings toward their teammates.
Bu George için çok da fazla değil. Ama, takım arkadaşlarına karşı duygularını kontrol etmekte zorlananlar için kesinlikle zor.
Like you, Jonathan, separate yourself from your teammates.
Senin gibi Jonathan, Takım arkadaşların için kendini geliştirmelisin.
One of my teammates, Davis, came up with the idea that we head out to the island.
Takım arkadaşlarımdan biri, Davis... adaya gitme fikrini attı.
Mm, and his teammates'credentials are only slightly less impressive.
Takim arkadaşlarının yetenekleri sadece biraz daha az.
Tony, you may have fooled your new teammates, but I know you better.
Tony takım arkadaşlarını kandırmış olabilirsin ama ben seni tanıyorum.
Stohler is on the bike, his teammates are taping his feet to the pedals.
Stohler tekrar bisikletine bindi. Takım arkadaşları ayağını pedala bantlıyorlar.
We were teammates in the Corsica rally.
Korsika rallisinde takım arkadaşıydık.
A tremendous race.! Now it appears that teammates are working on the young independent. - They've blocked him.
Şimdi de iki takım arkadaşı bağımsız sürücünün önünü kesiyor.
Must be coaching his teammates
Takım arkadaşlarına yol gösteriyor olmalı.
It shows disrespect to me, to the sport, and to your teammates.
Bu benim için bir saygısızlık göstergesidir spor ahlakı ve takım arkadaşlarınız için de öyle!
Died a little when they lost the 1919 World Series died a lot the following summer when eight teammates were accused of throwing that Series.
1919'da Dünya Kupasını kaybettiklerinde çok üzüldü... birsonraki yaz, takımın sekiz üyesi... maçları satmakla suçlanınca mahvoldu.
Her teammates call her "Betty Spaghetti."
Takım arkadaşları ona "Betty Spagetti" diyor.
We're teammates.
Biz takım arkadaşıyız.
Teammates can't hustle each other. - Really?
Takım arkadaşları birbirlerini dolandırmaz.
When his teammates are all out drinkin'beer, he's up in his room studying pictures of turns.
Takımı dışarıda bira içerken o odasında dönüş resimleri üstünde çalışır.
I embarrassed myself, my family, my teammates, my country and my coach.
Kendimi, ailemi takım arkadaşlarımı, ülkemi, arkadaşlarımı ve koçumu utandırdım.
"Randy Milligan was released from the Kansas City Hospital " Thursday afternoon " and planned to join his Baltimore teammates for a trip to New York
Randy Millygen o Perşembe öğlen Kansas şehir hastanesinden taburcu edilmiş çünkü planlandığı gibi Perşembe akşamı Baltimor'lu takım arkadaşlarıyla olmak için New York'a doğru yola çıkması gerekiyormuş.
As I'm trying to get Moose Skowron off of one of my teammates somebody pulls me from behind and I turned around and I popped him.
Ben Moose Skowron'u takım arkadaşlarımın birinden ayırmaya çalışırken biri beni arkadan çekiştirmeye başladı sonra arkamı dönüp yumruğu geçirdim.
We teammates, right?
Takım arkadaşıyız biz, değil mi?
Hall joined by his teammates behind the Team U.S.A. net in the third period.
Hall Amerika kalesinin arkasında arkadaşlarına katılıyor.
Yeah, that's true, Daddy. What if the other teammates have lives?
Evet doğru baba, ya eğer diğer takım arkadaşlarının bir yaşamı varsa?
One of her old Olympic teammates is an acrobat.
Olimpiyat takımından eski bir arkadaşı akrobatmış.
We could've been teammates.
Takım arkadaşı olabilirdik.
We were teammates.
Takım arkadaşıydık.
I love my teammates.
Takım arkadaşlarımı seviyorum.
Teammates.
Takım arkadaşı.
Now I must discard my teammates, much like the boxer must shed roll after roll... of sweaty, useless, disgusting flab before he can win the title.
Şimdi takım arkadaşlarımı kovmalıyım, terli, kullanışsız... mide bulandırıcı kirli bir iç çamaşırı değiştirircesine.
"is he kind of fitting in with his teammates?"
"... takım arkadaşlarına ayak uydurabiliyor mu? "
Shouldn't teammates have something in common
Kahveyi böyle bir fincanda içmeli.
You assured me this was rigged so we'd be teammates.
Bu kurada ikimizin takım olacağını temin etmiştiniz bana.
On March 15, my teammates and I gather here to make final plans.
15 Mart'ta, takım arkadaşlarımla son planları yapmak için burada toplanıyoruz.
[Narrator] Beck's teammates were certain he was lying dead in the snow, so they were pretty startled when he staggered into the High Camp.
Beck'in takım arkadaşları, kendisinin karda ölü yattığından eminlerdi bu yüzden Beck Yüksek Kamp'a sendeleyerek geldiğinde, oldukça şaşırmışlardı.
- No teammates in football?
- Futbolcu arkadaşların?
If you got something you want to share with me, being that we're teammates?
Benimle paylaşmak istediğiniz bir şey var mı?
I'm gonna ask some of my teammates to escort you out of here.
Ekip arkadaşlarımdan size çıkışa kadar eşlik etmelerini isteyeceğim.
Billy Chapel all alone, his teammates staying away.
Billy Chapel, takım arkadaşlarından uzakta tek başına oturuyor.
I believe in the powers of my teammates!
Takım arkadaşlarımın güçlerine inanıyorum!
I trust in the powers of my teammates!
Takım arkadaşlarımın güçlerine güveniyorum!
And if we manage to buy a few of your teammates?
Biz bir takımız. - İsterseniz onlara da...
He would also have the leadership to galvanize his teammates.
Aynı zamanda takım arkadaşlarını harekete geçirecek liderliğe de sahiptir.
He would focus on getting his teammates more involved and making the most of their talents.
Takım arkadaşlarını daha çok motive etmeye ve yeteneklerinden... daha çok faydalanmaya odaklanacaktı.
With his opportunity now in front of him, Michael would rise to the challenge and lift his teammates along with him as Chicago would dominate the Lakers.
Basketbolün en iyi oyuncularından biriyle karşı karşıyayım... ve onu yenmek istiyorum. İşte onun karşısındaydı... Chicago'nun Lakers'ı yenmesiyle Michael sınavı geçecek... ve takım arkadaşlarını kendiyle birlikte yükseltecekti.
As he joined his teammates for the'96 season Michael was embarking not just on a personal quest but also on an historic mission.
96 sezonunda takım arkadaşlarına katıldığında... Michael yalnızca kişisel bir arayışa girişmiyordu... aynı zamanda tarihsel bir misyona başlıyordu.
They were teammates.
Onlar takım arkadaşıydı.
And forget about your teammates?
Takım arkadaşlarını unutacak mısın?
We're your teammates.
Biz senin takım arkadaşlarınız!
He plays with his teammates.
Pas vermeyi biliyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]